Karaburun’da bir anda ortaya çıkan afet

İzmir Karaburun’da etrafı rüzgar türbinleriyle çevrili Yaylaköy, bir anda heyelan riski nedeniyle “afete maruz bölge” ilan edilmenin şokunu yaşıyor. “Köyümüzde hiçbir yeni jeolojik ölçüm yapılmadı. Gelen giden ekip olmadı. Ne yetkililerden ne partilerden kimse bize bilgi vermiyor” diyen köylüler şaşkın. Jeoloji Yüksek Mühendisi Erhan İçöz ise “Krokide köyün sağlam zeminleri afete maruz bölge olarak gösterilmiş. Olası bir heyelanda kayacak taşın, toprağın akacağı bölgeler ise afet bölgesi dışında tutulmuş!” diyor.

Google Haberlere Abone ol

EMEL ALPTEKİN

DUVAR - Yaylaköy, İzmir’in doğasıyla ünlü Karaburun Yarımadası’nda, yarımadanın da en yüksek noktasında kurulu bir köy. 48 haneli. Adı üstünde, Karaburun’un “yayla”sı burası. Keçicilik başlıca geçim kaynağı.

Yaylaköylüleri muhtarlığın önünde endişe içinde beklerken buluyoruz. Endişenin nedeni 31 Mart’ta yeni seçilen muhtar İsa Arıcı’nın yaklaşık 15 gün önce haberdar olduğu bir karar.

Muhtarın elindeki, 20 Eylül 2018 tarihli jeolojik etüd raporunda Yaylaköy güncel afet tehlikesi açısından değerlendirilmiş, bu rapor Türkiye çapında 78 bölgeyi içeren 14 Ocak 2019 tarihli toplu bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla da onaylanmış. Raporda muhtarlık binası, cami ve kahvenin bulunduğu küçük bir bölge hariç tüm Yaylaköy, “afete maruz bölge” olarak görünüyor.

Köylerinde ne yeni bir jeolojik çalışma, ne yeni bir ölçüm- biçim yapıldığını, köye gelen giden yeni bir teknik ekip de olmadığını söyleyen köylüler “Bu rapor nedir? Ne yetkililerden ne partilerden kimse gelip bize doğru dürüst bir bilgi vermiyor. Bu kararın neden ne, sonuçları ne olacak? Şimdi biz ne olacağız?” diye soruyor.

KARAR RES'LER İÇİN Mİ ALINDI?

Yaylaköy zeminiyle ilgili yerinde ölçüm biçimlere dayalı son çalışma 2016’da İZSU tarafından yapılmış. Bu çalışmayı yürüten Jeofizik Yüksek Mühendisi ve Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi'nin eski başkanı Erhan İçöz, “Krokide köyün sağlam zeminleri afete maruz bölge içinde gösterilmiş. Olası bir heyelanda kayacak taşın, toprağın akacağı bölgeler ise afet bölgesi dışında tutulmuş” diyor.

EGEÇEP kurucularından İçöz’e göre rapor çelişkili ve Yaylaköy’de afet riski güncellenecekse, bunun için yerinde jeolojik ve jeofizik ölçümler yapılmalı. Riskli alanlar varsa belirlenmeli. Gerekirse sadece bu alanlardaki yapılar, köyün sağlam bölgelerine taşınmalı:

“Bu haritada, 1983’te artık heyelan riskinin kalmadığı belirtilen köy için, neredeyse tümüyle Afete Maruz Bölge ilanı istenmesini anlamak mümkün değil. Bu yeni raporda verilen haritada, jeolojik araştırmalarda sağlam zemin olduğu saptanan ve heyelan olasılığı bulunmayan yerler bile Afete Maruz Bölge kapsamına alınması istenmiş. Dere yatağından uzakta ve sağlam zeminlerin de afet bölgesi kapsamına alınması, buna karşılık derenin alt kotlarındaki çukur yerlerin afet kapsamı dışında bırakılması, bu kararın RES’ler için mi alındığı sorusunu akla getiriyor. Bölgenin, jeolojik ve jeofizik açıdan incelenerek heyelan riski belirlenmeli, varsa riskli bölgeler haritalanarak bunun dışındaki alanın yerleşim sahası olarak varlığını sürdürmesi gerekir.”

NEREDE KALDI ŞEFFAFLIK?

Yaylaköy’ün afetle ilgisi ne? Yaylaköy’de 1950’lerde yaşanan heyelan nedeniyle ilk kez 1963 yılında “afete maruz bölge” kararı alınmış. Köyün 11 km ötedeki Karareis’e, terk edilmiş bir Rum köyüne taşınmasına karar verilmiş.

Ancak, 51 haneden sadece 6’sı taşınmış, diğer köylülerse Karareis’te ekip dikecekleri arazi bulamadıkları için Yaylaköy’de yaşamaya devam etmiş. Köylülerin ifadesine göre Karareis’e giden o 6 hane de bir süre sonra yapamayıp geri dönmüş.

20 yıl sonra, 1983 yılında Afet İşleri Genel Müdürlüğü bölgeyle ilgili kapsamlı bir tarama etüd raporu hazırlamış. Ve “Yaylaköyü’nde heyelanın etkisinin kaybettiği, köyün o dönemdeki meskun mahalinde genel hayatını etkileyecek bir heyelan riski olmadığı kanaatine” varılmış.

Bu karardan 35 yıl sonra yeniden “afete maruz bölge” içinde kaldıklarını öğrenen köylüler bu kararın nedeni, kendilerine ne getireceği, başlarına ne geleceği konusunda resmi ağızlardan “anlaşılır” bir bilgi edinememekten şikayetçiler.

'KARANLIK BİR TÜNELDEYİZ...'

Mustafa Doymaz,“Şu an karanlık bir tüneldeyiz. Işığı göremiyoruz” diyor. Doymaz “soruyor: “Köyümüzde insan sağlığını tehdit eden bir durum, bir heyelan riski var mı? İspatlansın, elbette gideriz. Ama haklarımız ne olacak?”

Köyde en son 1950'li yıllarda, o da bahçelerin bulunduğu alanda heyelan olduğunu söyleyen Remzi Çevirgen ise “Asla gitmem” diyenlerden. Çevirgen, “Bizim ölümüz dirimiz burada. Anamız, babamız, ninemiz, dedemiz burada. Yıllarca dışarıda çalıştım, sonunda emekli oldum köyüme geldim. Emekli maaşım olmasa aç gezerim. Eskiden buralar (rüzgar türbinleriyle çevrili tepeleri gösteriyor), hep ekilirdi, dikilirdi. Şimdi yok. Teşvik yok. Bana verdiği teşvik mazot parasına yetmez. Teşvik dışarıdan gelene... Ankara’dan gelene, tepeden inip burada bütün dağları 49 yıllığına kiralayanlara var teşvik. Bize yok.”

'HALK ELİNDE ISLAH' DERKEN...

Gıda enflasyonu, et ve süt fiyatları hızla yükselirken Karaburun, 400 bini aşkın zeytin ağacı ve “dağda otlatılan” 25 bin karakeçisiyle öne çıkan bir bölge. Karaburun’un karakeçisi Türkiye’nin “süt verimi en yüksek” kıl keçisi türü. Karakeçi Karaburun’da hayal edilen “yerel kalkınma” hedefinin olmazsa olmaz parçası.

Nitekim Tarım Bakanlığı’nın, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ve Karaburun Belediyesi’nin karakeçilerle ilgili projeleri var. Karaburun karakeçisi, 2013 yılında “genetik özelliklerinin korunması için” Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından halk elinde ıslah programına da alındı. Karaburun’da “halkın elindeki” tescilli mera alanlarının oranı ise aynı dönemde hızla azalarak önce yüzde 3’lere ardından yüzde 1.5’a kadar düştü. Onların üzerinde de RES’ler yükseliyor.

Eskiden mera olarak bazı arazilerin üzerinde ise yeni oluşturulan, etrafı telle çevrili zeytinlikler var. “Şurayı mermer şirketi kiraladı, burayı maden şirketi kiraladı” diye gösterilen zeytinliklerin bir kısmında zeytinler boylanmış, şirketler köylerden gündelik işçi tutarak zeytinleri hasat ettiriyor. Bir kısmında ise neredeyse 10 yıldır hiç büyüyememiş, verimsiz, bakımsız ağaçlar göze çarpıyor.

Dağları RES’ler ve telle çevrili zeytinlikler, düzleri sitelerle daralan Karaburun’da, “sitelerin bahçelerine kadar giren, etrafı dışkı kokutan” karakeçiler şimdiden şikayet konusu. Yaylaköy ise karakeçilerin hala dağda otlatılabildiği nadir bölgelerden. Köy şu veya bu sebeple yerinden olursa bu sürülere ne olacak? Karaburun Kent Konseyi Başkanı Goncagül Karaağaç, “Yem fiyatları ortada” diyor, “Ne olacağı belli... ilk Kurban Bayramı’nda hepsi kesilecek.”

Etiketler İzmir karaburun res