Park değil, yarı açık cezaevi
Koşuyolu Parkı’nın etrafı ilk kez 2015 yılında yaşanan çatışmalar sırasında bariyerlerle çevrildi. Daha sonra 2018 yılında İHD ve kayıp yakınlarının burada gerçekleştirdiği “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemini yasaklamak için uzun süre kapatıldı. Şehrin merkezindeki park, 20 gün önce etrafı polis bariyerleriyle çevrilerek çocukları açlık grevinde ve ölüm orucunda olan annelerin girişine yasaklandı. Bariyerler yüzünden mağdur olduklarını dile getiren park esnafı ise kiralarını ödemekte zorlandıklarını söylediler.
DİYARBAKIR - Çocukları cezaevlerinde açlık grevi ve ölüm orucunda olan anneler, 20 gün önce Koşuyolu Parkı’nda basın açıklaması ve oturma eylemi yapmak istediler. Polis müdahale etti ve annelerin parkta toplanmasına izin vermedi. Polis, parkın etrafına bariyer çekti ve anneler o günden beri parka çıkan kaldırımda toplanmaya başladılar.
Toplandıkları yerden birkaç yüz metre ilerideki Tutuklu Aileleriyle Yardımlaşma Derneği’ne (TUAY-DER) yürümek isteyen anneler engelleniyor, uzun süre polis ablukasında tutuluyorlar. Oruçlu anneler sıcağın altında sloganlarla ve şarkılarla durumu protesto ediyor, milletvekilleri polisle görüşüyor. Arada arbede çıkıyor, karşılıklı sesler yükseliyor, polis kalkanlarla, tazyikli suyla müdahale ediyor. Görüntü almaya çalışan gazetecilerle annelerin arasına polis giriyor, olmadı TOMA’lar giriyor araya. Polis, “Dünkü görüntüleri kullan” diyerek gazeteciler iş öğretiyor.
Sonunda TUAY-Der’in önüne kadar yürüyen anneler burada bir açıklama yapıyorlar. Açıklama metni yok, anneler ne hissediyorsa onu anlatıyorlar. Mahpus çocukları açlık grevi ya da ölüm orucunda ölmesin diye kamuoyuna ve devlet yetkililerine sesleniyorlar, “Êdî Bes ê (Artık yeter) diyorlar.
Sonra dağılıyorlar.
Sonra herkes dağılıyor. Anneleri uzaktan seyredenler yollarına devam ediyorlar. Gazeteciler haberi yetiştirmek için koşturuyorlar. “Her gün aynı şey, yeter artık” diyerek annelere çıkışan polisler de araçlarına binip gidiyorlar. Hayat normale dönüyor.
NORMAL OLMAYAN ŞEY
Hayat normale dönüyor mu sahiden?
Annelerin eylemini uzaktan seyreden insanlar nasıl bir duyguyla yoluna devam ediyor. Gazeteciler haberini bitirdikten sonra ne yapıyor? Polisler nereye gidiyorlar ve eşine dostuna o günü nasıl anlatıyorlar? Bilemem elbette ama bunun normal olmadığını düşünmeden de edemiyorum her defasında.
Normale dönmeyen bir şeyler var mutlaka. Örneğin, Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit Türkiye Cumhuriyeti yasalarını ihlal eden bir durum ve bu normal bir ülkede normal karşılanmayacak bir durum. Tecridin kaldırılması için mahpus çocukları açlık grevi ve ölüm orucunda olan annelerin eylemlerini bitirdikten sonra normal bir hayata döndüğünü söylemek mümkün olmamalı. Çocuğu aylardır açken bir anne nasıl normal bir hayat yaşasın ki.
Normale dönmeyen bir de park var. Koşuyolu Parkı. Etrafındaki barikat, anneler, polisler, gazeteciler ve diğer herkes dağıldıktan sonra da olduğu gibi kalıyor. Park esnafı ancak eylemden sonra kepenklerini açabiliyor, müşteriye hizmet sunabiliyor.
‘İŞ Mİ KALDI ABÊ?’
“İşler nasıl?” diye sordum büfeciye.
Bariyerleri gösterdi, “Nasıl olsun abê, görüyorsunuz, iş miş kalmadı” dedi. Görüyordum. Büfeye gidebilmek için, polis bariyerlerinin arasından geçmek gerekiyordu. Bariyerlerde açılan kapıdan girerken insanın kendisini polis karakolunun kapısından giriyormuş gibi hissetmesi hiç hoş değildi.
Yolumun üstündeki büfeden uzun zamandır alışveriş yapmamıştım. Alışveriş dediğime bakmayın, buradan ancak geçerken bir küçük şişe su alıyorum ya da açlığımı bastırmak için kek falan. Ama büfeyi işletenlerle zaman zaman muhabbet ettiğim de oluyor. Daha çok güncel konular üzerine. Şehrin nabzını tutmak için.
Ancak yaklaşık 20 gündür, benim önünden geçtiğim saatlerde, büfe hep kapalı oluyordu. Ramazan ayı dolayısıyladır diye düşünmüştüm önce. Ama burada satılan şeylerin Ramazan ayıyla pek bir ilgisi yoktu. Bir semaver duruyordu büfenin yan tarafında. Ön taraftaysa çikolatalar, kekler, cipsler… Buzdolaplarında içecekler… Hepsi bu kadardı. Yoldan geçenler ile yakınında bulunduğu iki okulun öğrencilerine hitap eden bir işletmeydi.
Büfe işletmecisi, sormam üzerine, “Saat 7’de açıyoruz büfeyi” dedi. Sonra? “Sonra 9’da polisler geliyor, ‘Kapatın’ diyor, biz de kapatıp gidiyoruz mecburen. Ondan sonra eylem ne zaman biterse gelip açıyoruz. Bazen saat 2’de, 3’te ya da 5’te açıyoruz. Belli olmuyor.”
Bu durum işlerini nasıl etkiliyor peki? “Öğlen saatleri öğrencilerin en yoğun olduğu zaman oluyor. Biz de tam o saatte kapalı oluyoruz. Eskisi gibi iş yapamıyoruz. Bu bariyerler bizi perişan etti. Ama ne yapacağımızı da bilmiyoruz. Deniz abi dilekçe verdi ama o da cevap alamadı.”
KAPALI MEKANIN KİRASI NASIL ÖDENİR?
Büfecinin “Deniz abi” dediği, Deniz Kafeteryayı işleten Deniz Aslan. Koşuyolu’ndaki tek kafe burası. Güzel bir havuzu var kafenin ve bu havuzda yüzen ördekler çocukların en büyük eğlencesi.
Deniz Aslan, “Bariyerler konulduktan bir gün sonra Valiliğe dilekçe verdim. Çünkü biliyordum, parkta esnaflık yapan herkes mağdur olacaktı” diyor.
Esnafın mağdur olacağını 2015-2016’da çatışmaların yaşandığı dönemden biliyor Aslan. O tarihte de park kapatılmıştı. Hem Valiliğe hem belediyeye park esnafının mağduriyetini anlatan dilekçeler vermiş, “Çünkü” diyor “Bu bir doğal afet gibi. Ben burayı açamıyorum ama belediyeye 12 bin lira kira vermem gerekiyor. Bunu nasıl yapabilirim?”
Uzun yıllardır burayı iki kardeşiyle işletiyor Deniz Aslan. Üç aile geçimini bu kafeden sağlıyor. Bir de çalışanlar var elbette. Onların yevmiyelerini aksatmadığını söylüyor Aslan ve “Ama biz ne yapacağız? Kapalı mekanın kirasını, elektrik ve su faturasını nasıl ödeyeceğiz?” diye soruyor. Hem kiracısı olduğu Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine hem de Valiliğe dilekçe vermiş ama henüz iki kurumdan da bir cevap alamamış.
‘HALKIN NEFES ALMASI ENGELLENİYOR’
Aslan, “Biz ancak 5-6 ay iş yapıyoruz. Kışın burada bir iş olmuyor, yazın kazandığımızı kış için harcıyoruz. Mevsimi geldi diye borçlanarak masraf yaptım kafeye, şimdi bu koşullarda bu borcu nasıl ödeyeceğimi de düşünüyorum” diyor.
“İnsanların deneyimi var, bariyer görünce bir olay vardır diyerek yolunu değiştiriyor, parka girmiyor” diyen Aslan ve şöyle devam ediyor: “Kaynartepe, Ofis, Oryıl, Batıkent ve bu cihardaki bütün mahalleler bu parktan yararlanıyor. Burası ayrıca bir yol işlevi de görüyor. Karşıya geçmek için bariyerler yüzünden yolu bir-iki kilometre uzatmak zorunda kalıyor insanlar. Oruç tutanlar parka geliyor, sohbet edip iftarı bekliyordu. Ama şimdi kimse gelmiyor. Çünkü polis sabah geliyor, parktaki, kafedeki herkesi dışarı çıkarıyor. Parka girişe izin vermiyor. Eylem bittikten sonra birkaç kapı açıyorlar. Ama burası bir park değil açık cezaevi gibi. Kim gelip oturmak ister böyle bir yerde.”
BARİYER ALIŞKANLIĞI
Şehrin göbeğinde, 73 dönüm üzerine kurulu park, 2018 yılında bir kez daha kapatılmıştı. Bu kez, İHD ve kayıp yakınlarının her hafta cumartesi günü parkın içinde yer alan Yaşam Hakkı Anıtı önünde yaptıkları “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemini yasaklamak amacıyla kapatılmıştı. Yasak yine uzun sürmüştü, İHD ve Kayıp yakınları İHD binasında eylemi gerçekleştirme kararı alıncaya kadar.
O tarihte konuştuğumuz İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Abdullah Zeytun, Valilik kararını eleştirmiş ve “Bariyerlerin halkın Koşuyolu Parkı’ndan yararlanmasına, kullanımına da engel olduğu görülmektedir” demişti.
Deniz Aslan da, “Bu civarda oturan insanların nefes aldığı, oksijen aldığı tek yerdir Koşuyolu Parkı. Bizim işlerimiz bariyerler yüzünden kötü gidiyor ama halkın nefes alması da engelleniyor” diyor.
Türkiye’nin birçok şehrinde olduğu gibi Diyarbakır’da da anneler çocuklarının seslerini duyurmak mücadelesinden vazgeçmiyorlar. Açık alanda açıklama yapmayı engelleyen yetkililer ise şehrin en güzel parklarından birinin etrafını bariyerle çevirmeyi alışkanlık haline getirmiş gibi görünüyorlar. Üstelik esnafın, çevrede yaşayanların, parkta oynayan çocukların, geçerken parkta soluklanmak isteyenlerin beklentilerine hiç kuşlak asmadan. (DUVAR)