Anzele’de yüzen çocuklar ve dökülen anıt
Havalar ısındı ve Suriçi’nin çocukları Anzele’ye aktı. Bütün gün tepedeki yakıcı güneşe inat suda yüzen çocukların neşeli sesleri surlarda yankılanmaya başladı. Parkın içindeki Ortak Vicdan Anıtı ise ilgisizlikten dökülüyor.
DİYARBAKIR - Çiftkapı’dan Mardinkapı’ya doğru giderken, İskenderpaşa Mahallesi’ne açılan sokakların önündeki parktan gelen neşeli çocuk sesleri keser yolunuzu. O neşeli seslere uyup yolun öbür yakasına geçtiğinizde, bir küçük havuz ile bu havuzun beslediği bir kanalda yüzen onlarca çocukla karşılaşırsınız.
Anzele suyudur bu. Bir vakitler Diyarbakır’ın içme suyunu karşılardı. Rivayet o ki bu suda, tıpkı Urfa Balıklı Göl’de olduğu gibi balıklar yüzermiş ve bunlara bir kutsallık atfedilirmiş. Evliya Çelebi de suyun şifalı olduğunu şöyle dile getirmiştir: “Bu balıklı su da ölümsüzlük suyudur. Binlerce insan girip yıkanır, humma hastalığına yakalanan ve cüzam hastalığına tutulan girse ve suyundan kırk gün içse, Hayy ve Kadir Allah’ın emriyle anadan doğmuş gibi sağlıklı olur. Burası görülesi bir yerdir.”
Diyarbakır Suriçi’nde bir zamanlar efsanelere, türkülere konu olan balıklı havuz, 1978 yılında tamamen tahrip edilir ve havuzun üstüne beton dökülerek şehir suyu şebekesine bağlanır. “Aynı-ı Zülâl”, “Zelha” ve “Zelal” olarak adlandırılan su, şimdilerde Anzele olarak biliniyor.
Anzele’nin betona gömülmesinin üzerinden 36 yıl geçtikten sonra tarihi Anzele suyu Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından gün ışığına çıkarıldı. Şahsen hiç balık görmedim bu suda. Ama daha bahar aylarında, havalar biraz ısınmaya görsün, Suriçi çocuklarının soluğu burada aldığına tanıklık ettim.
Havuz ve su ortaya çıkarıldı ama yetkililer tarafından ne kadar bakımı ve tanıtımı yapılıyor bilemem. Bana öyle geliyor ki havuz kendi haline ve yazın çocukların sesine bırakılmış gibi geliyor.
‘SEN REHET OL ABÊ’
Bazı çocuklar anneleri, babalarıyla gelmişler havuza. Ortalıkta koşturan çocukların seslerine, birkaç metre yüksekten havuza atlayan çocukların suya dalarken çıkardıkları sesler karışıyor. Yüksekten atlayan çocuklardan birine, “Tehlikeli değil mi yüksekten atlamak?” diye soruyorum. “Yok abê” diyor. Yüksekten atlamanın tehlikeli olmadığına inanmadığımı görünce, “Ben yüzme biliyem, sen rehet ol abê, bişey olmaz” diyerek açıklama yapma ihtiyacı duyuyor.
Arkadaşı da onu onaylıyor: “Su derindir, boyumu geçiyor.” Boyum dediği bir metre yok. Daha ben bir şey demeye fırsat bulmadan koşarak suya atlayacakları köprüye çıkıyorlar. Onlara baktığımdan emin olduktan sonra suya atlayarak marifetlerini gösteriyorlar.
‘SONRA YASAKLADILAR’
Adam, daha konuşmayı doğru dürüst sökmemiş torununu suya sokmuştu. Çocuk yüzemiyordu ama suda olmaktan acayip keyif aldığı belliydi. Minik elleriyle dedesine su sıçratıyordu arada bir. Dedesi de bundan keyif alıyordu, “Yapma oğlum” dese de.
“Su temiz mi?” diye sordum adama, “Çocuğa bir şey olmasın…” adam hayretle baktı yüzüme. “Diyarbakır’ın içme suyudur, neden temiz olmasın?” dedi. Sonra suyun kaynağının nereden geldiğinin henüz keşfedilmediğini anlattı. “Kimse bilmez bu su nereden gelir. Şifalıdır, hastalıklara iyi gelir. Burada balıklar vardı, aynı Urfa’daki Balıklı Göl.”
Adam, pantolonun paçalarını sıvayarak girmişti suya. Ama hem torunu hem de suya teklifsizce atlayan diğer çocukların sıçrattığı su nedeniyle iyice ıslanmıştı. Kendisi hiç yüzmüş müydü bu suda? 7 yaşına kadar burada yüzdüğünü söyledi ve “Sonra yasakladılar, üstünü kapattılar suyun” dedi hayıflanan bir sesle.
ORTAK VİCDAN ANITI DÖKÜLMESİN
Çocukların yüzüp eğlendikleri havuzun hemen yanında bir anıt var. Anıtın açılışı, birkaç yıl önce, dönemin Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş ve farklı inançlardan insanların katıldığı mütevazı bir törenle yapılmıştı. Anıta, Ortak Vicdan Anıtı adı verilmişti ve kaidesine Ermenice, Süryanice, İbranice, İngilizce, Kürtçe ve Türkçe, “Acıları ortaklaştırdık ki bir daha yaşanmasın” yazılmıştı. Barış rüzgârlarının estiği bir mevsimdi ve açılışa katılanlar, eylül ayında, yazdan kalma bir sıcağın altında, acılar bir daha yaşanmasın temennisinde bulunmuşlardı.
Aradan geçen yıllar içinde “barış süreci” bitti ve kaidedeki yazılar da döküldü sanki. Çatışmaların hemen yanındaki park ve anıt kendi kaderine terk edildi. Sonra belediyelere kayyım atandı. Kayyımın “Ortak Vicdan Anıtı”yla ilgilenmesini, onarmasını beklemek safdillik olurdu. Çünkü kayyımların ilk işlerinden biri Diyarbakır’daki birçok heykeli kaldırmak olmuştu. Sur Belediyesi’nin kayyımı da Uğur Kaymaz ve Barış Anıtı’nı kaldırtmıştı.
Sur Belediyesi 31 Mart’ta yeni belediye eş başkanlarını seçti. Belki belediyenin yeni eş başkanları Ortak Vicdan Anıtı’nı gündemlerine alır ve onarırlar. Kim bilir?