Normalleşme sürecinde Diyarbakır
Diyarbakır’ın tarihi ve turistik mekanlarında yer alan ve korona virüsü nedeniyle geçici olarak kapatılan restoran, kafe, kahvaltı salonları yeniden müşterilerini ağırlamaya başladı. Normalleşme sürecinin ilk iki gününde mekanlar önemli oranda kurallara uydu ancak müşteriler için aynı şeyi söylemek mümkün değil.
DİYARBAKIR - Diyarbakır’ın merkez ilçesi Kayapınar’da bir kişide korona virüsü tespit edildi. Filyasyon ekiplerinin mahallede yaptığı çalışmanın ardından korona virüsü tespit edilen kişi sayısı 59’a yükseldi. Mahalle karantinaya alındı.
Diyarbakır’ın merkez Bağlar ilçesinde bir ailede korona virüsü vakası görülmesi üzerine, ailenin ikamet ettiği bina karantinaya alındı.
Talaytepe’de bir mezra karantinaya alındı.
Diyarbakır’da 20’si ağır 200 kadar insan hastanede korona virüsü tedavisi görüyor.
Sağlık örgütleri hasta sayısının arttığına dikkat çekerek korona virüsü tehlikesinin geçmediğine vurguluyorlar. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım olarak atanan Vali Hasan Basri Güzeloğlu, sosyal medya hesaplarından hasta sayısının artışını dile getiren isimlerden oldu. Güzeloğlu, “Diyarbakır Covid-19 sürecini başarılı bir şekilde yürüten illerimizden biridir. Çok güzel işler başardık. Hepinizin ve Hepimizin çok ciddi emekleri var. Bu kazanımlarımızı kaybetmemek bizlerin elinde. Korona virüsüyle mücadele süreklilik arz eden bir konudur. İlimizde son günlerde kazanımlarımızı tehdit eden özellikle toplu aile ziyaretleri, mevlit, taziye, düğün benzeri toplantılar ve kalabalık ortamlardaki yakın temaslardan dolayı hasta sayımızda artış gözükmektedir. Lütfen mesafe, temizlik ve kurallara uyalım” çağrısında bulundu.
MEKAN SAHİPLERİ UMUTLU VE DÜŞÜNCELİ
Hasta sayısındaki artışla ilgili bilgiler ve uyarılar, kısaca böyle. Diyarbakır yeni normal sürece hasta sayısındaki artışla geçti diyebiliriz.
Peki, sokakta durum nedir? Malum, 1 Haziran’da yeni normal sürece geçiş yapıldı. Restoran, kafe, kahvaltı salonu ve çay bahçeleri gibi mekanlar müşteri ağırlamaya başladı. Ama doğrusu ilk gün söz konusu mekanlar dolup taşmadı. Örneğin Suriçi’ndeki Hasan Paşa Hanı’nda birkaç saat oturdum. Handaki mekanlar korona virüsünden önceki kalabalığı arıyordu. Masaların etrafında sadece 3 sandalye vardı, 4’üncüsü yasaktı. Hanın üst katındaki kahvaltıcılar yeni sürece uygun olarak iki masa arasında kalan bir masayı boş bırakmışlardı. Maskeli garsonlar çayı pet bardakta getiriyordu.
Müşteri sayısında yaklaşık yüzde 50 bir eksilmeyle hizmet veren işletmecilerin umudu, yeni sürecin bir adım daha ileri götürülmesiydi. Elbette hem kendilerinin hem de müşterilerinin sağlığını düşünüyorlardı. Ama biriken kiraları vardı. Biriken kiraları ödemek için daha zaman vardı ama müşteri sayısındaki düşüş devam ederse nasıl ödeyeceklerdi? Bu yıl bir turizm patlaması bekleniyordu ancak bütün dünyayı saran salgın korkusu, Suriçi esnafının bu umudunu başka bir zamana ertelemiş gibi görünüyor.
İÇERİSİ YASAK, DIŞARISI KÜÇÜK
Diyarbakır’da kafelerin yoğun olduğu semtlerden biri de Sanat Sokağı. Sokak, kafelerin kapalı olduğu 77 gün boyunca tenhaydı. Kafeler 1 Haziran’da kapılarını açtılar ama koşullar hiç de uygun değildi. Kafelerin kapalı bölümleri yasaktı ve ancak kapı önündeki masalarda müşteri ağırlayabildiler. Bu durum, kafelerin çalışma kapasitesini yüzde 70 oranında düşürüyor elbette.
Kafeleri iki aydan uzun bir süre kapalı kaldıktan sonra bu da olumlu bir adımdı işletmeciler için. Ama “evde kal” uygulaması süresince işsiz kalmışlardı, kiralarını ödemekte sıkıntı yaşamışlardı ve yeni süreç yeni masraflar çıkarmıştı kendilerine.
Playstation işletmecisi dükkanın önündeki alana Kûrsî (bir çeşit küçük tabure) atmış, müşteriye çay servisi yapıyor. Müşterilerin içeride Playstation oynaması yasak. “Üç beş çay satarak nasıl kira parasını ödeyeceğim” diyor. Kapıya kilidi vursa bir türlü, çay satmaya devam etse bir türlü.
Sanat Sokağı’ndaki kafelerde çalışanlarının bir kısmında maskenin yanı sıra siperlik de vardı. Ama bütün kafelerde aynı hassasiyetin gösterildiğini söylemek mümkün değil. Öte yandan açık alan dar olunca fiziksel mesafe de ortadan kalkıyor elbette.
KÛRSÎLERDE UZAYAN MUHABBET
Yüksek Kahve yükünü almamıştı daha çünkü güneş tepedeydi neredeyse. Ama yan taraftaki Konukevi’nin gölgesinde onlarca insan iki büklüm oturdukları kûrsîlerde, fiziksel mesafeyi bir kenara bırakarak, sosyalleşmenin keyfini çıkarıyordu. Kahveci uzun zamandır kaldırdığı televizyonu yerine yerleştirmeye çalışıyordu. Garson, tepsiye dizdiği çayları, sormadan küçük masalara bırakıyordu. “İnce belli” şeklinde tarif edilen cam bardaklardaki çayın tadında elbette bir eksilme olmamıştı ama salgın tedirginliği her yudumda hissettiriyordu kendisini. Bardaklar iyi yıkanmış mıydı? Çay ocağı dezenfekte edilmiş miydi? Ya garsonda korona virüsü varsa? Yan tarafta oturanlar öksürüp aksırmıyor ama belli mi olur, korona virüsünün sinsiliğini anlatıp duruyor uzmanlar, sadece temasla değil, damlacıkla da bulaşıyor.
Sokaklar ise sahiden şaşırtıcı. Önlemlerin sıkı tutulduğu günlerde hemen herkes maskeyle sokağa çıkarken normalleşme süreciyle birlikte maskeler de unutuldu sanki. Bu, belki maskeler parayla satıldığı için, belki de insanlar sıkı tedbirler almaktan bunaldığı içindir. Ama şu da var, hükümet normalleşme adımları attıkça korona virüsüne karşı insanların hassasiyeti yerini tuhaf bir güvene bırakıyor. Hal böyle olunca, mesela Suriçi’nin dar ve her daim kalabalık kaldırımları ciddi bir tehlike arz ediyor.
GERİYE ÜÇ KURAL KALIYOR
İşletme sahipleri her türlü önlemi aldıklarını, mekanlarını dezenfekte ettiklerini, hijyene özen gösterdiklerini ve müşterilerinin gönül rahatlığıyla ağırlamaya hazır olduklarını söylüyor.
Ama veriler hiç iç acıcı değil. Korona virüsü hastalığına yakalanan sayısında önemli bir artış var. Köyler, apartmanlar karantinada. Bir de elbette hekimlerin ikinci dalga uyarısı var. Bu uyarı da hükümetin sorumluluğu topluma atma yaklaşımı içerisinde olduğuna işaret ediyor.
Görünen o ki insanlar hijyen, fiziki mesafe ve maske kuralına sadık kalarak korona virüsüne karşı kendi kendilerini korumak zorunda.