'Türkiye’deki şirketler iklim değişikliğini önemsiyor ama harekete geçmekte yavaşlar'

EY Sürdürülebilir Değer Çalışması'na göre, Türkiye’deki şirketler iklim taahhüdü verme konusunda küresel şirketlere göre daha önde ama taahhütleri yerine getirmekte yavaş davranıyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Uluslararası danışmanlık, denetim, kurumsal finansman ve vergi şirketi EY (Ernst & Young), iklim değişikliği odaklı çalışmalar yürüten ve temel sürdürülebilirlik olgunluğuna sahip şirketlerin katıldığı 2023 Sürdürülebilir Değer Çalışmasını yayımladı. Dünya çapında 520 katılımcıyla hazırlanan EY Sürdürülebilir Değer Çalışması; iklim değişikliği çalışmaları konusunda ilerlemenin yavaşladığını, sera gazı emisyonlarının azaltılmasında ortalama yüzde 30'dan yüzde 20'ye düşüş yaşandığını ve iklim hedeflerine ulaşmak için belirlenen tarih olan 2036'dan 2050'ye bir gecikme söz konusu olduğunu ortaya koyuyor.

Türkiye'de sürdürülebilirlikten sorumlu 105 üst düzey yöneticiden elde edilen bilgilerle düzenlenen EY Sürdürülebilir Değer Çalışması Türkiye ise, Türkiye’deki şirketlerin iklim taahhüdü verme konusunda küresel şirketlere göre daha önde olduğunu ancak taahhütleri yerine getirme ve aksiyon almada küresel şirketler kadar hızlı olmadıklarını gösteriyor.

Araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 90’ının kamuya açık iklim değişikliği taahhüdü bulunuyor. Şirketler emisyonlarını ortalama olarak yüzde 34 azaltmayı planlıyor, ancak şimdiye kadar sadece yüzde 23 azaltıldığını belirtiyor. Dünyanın; 1.5 derece emisyon azaltım hedefini yakalayabilmesi için 2030 yılına kadar yüzde 45'lik azaltıma ihtiyaç duyuluyor. Ancak mevcut taahhütler bu hedefe ulaşma konusunda yetersiz kalıyor. Şirketlerin sadece yüzde 19’u karbon negatif ve yüzde 12’si net sıfır karbon taahhüdünde bulunurken; yüzde 27’si emisyonlarını yüzde 45 veya daha fazla azaltmayı planlıyor ve sadece yüzde 55’inin 2030 yılına kadar bir emisyon azaltma taahhüdü bulunuyor. Şirketler taahhütleri aksiyona dönüştürmenin ilk aşamalarında, en fazla ilerleme ise ölçüm ve yönetişim konularında kaydediliyor. Bunun yanı sıra, Türkiye'deki şirketler hükümetler ile özel sektör iş birliğinin iklim değişikliği hedeflerine ulaşma konusunda yeterli olmadığını düşünüyor.

'İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ YATIRIMLARI DEĞER SAĞLIYOR'

Çalışmada öne çıkan bir diğer konu; iklim değişikliği kapsamında alınan aksiyonların şirketlerin finansal performansını da arttırdığı. İklim değişikliği ile mücadele ve uyum kapsamındaki girişimlerinin finansal performansı olumsuz etkileyeceği (yüzde 36) veya yakın vadede piyasada rekabet etme kabiliyetlerini azaltacağı (yüzde 20) endişelerine rağmen şirketlerin iklim değişikliği yatırımları birçok boyutta beklenenden daha fazla değer sağlıyor. Katılımcıların yüzde yüzde 40’ı iklim değişikliği girişimlerinin kuruluşlarının finansalları üzerinde olumlu bir etki yaratacağını belirtiyor, olumsuz bir etki yaratacağını düşünenlerin oranı ise yüzde 15 olarak ölçülüyor. Her 10 kuruluştan 6’sı iklim değişikliği konusunda geçtiğimiz yıla kıyasla daha fazla yatırım yapmayı planlıyor. Şirketlerin iklim değişikliği girişimlerine yatırım yapması için en önemli motivasyonu ise (yüzde 63 oranında) gelecekte oluşabilecek risklere karşı dayanıklılığının artırılması olarak belirtiliyor.

'DÜNYA ÇAPINDA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ HEDEFLERİ GERİLEDİ'

EY Sürdürülebilir Değer Çalışmasına göre dünyanın bu yıl 1,5°C'lik ısınmayı aşması riski söz konusu. Dış baskılar birçok şirketin sürdürülebilirlik ilerlemesini yavaşlatıyor. Devam eden enflasyon ve tedarik zincirleri üzerindeki önemli baskıyla birlikte mevcut jeopolitik çalkantılar, beş şirketten birinin son 12 ay içinde iklim taahhütlerini revize etmesine yol açan faktörler arasında. Geçen yıl ile karşılaştırıldığında, kuruluşlar arasında giderek artan bir kutuplaşma görülüyor. İklim değişikliği konusunda en fazla eyleme geçen “lider” şirketler ile "gözlemciler" yani en az eylemde bulunanlar arasındaki fark önemli ölçüde artıyor. Bu konuda önemli adımlar atan kuruluşların yüzde 95'i kamuoyu ile paylaşılmış iklim taahhütlerine sahip olmaya devam ederken, gözlemciler arasında bu oranın yüzde 94'ten yüzde 67'ye düştüğü görülüyor.