Türkiye'nin dört bir yanında iklim adaleti eylemleri yapıldı

İklim krizi ekseninde COP26 Koordinasyonu'nun 6 Kasım'a yönelik yaptığı çağrı kapsamında Türkiye'nin farklı şehirlerinde basın açıklamaları yapıldı.

Bursa Çevre Platformu (BUÇEP), Orhaneli Termik Santrali önünde basın açıklamasında bulundu.
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - COP26 Koordinasyonu'nun yaptığı çağrı kapsamında Türkiye'nin dört bir yanında eylemler düzenlendi. Eylemlerde iklim krizine karşı adalet vurgusu yapıldı. 

‘İKLİM DEĞİŞİMİNİ KRİZE DÖNÜŞTÜREN RANT DOYMAZLIĞI’

Datça, Köyceğiz, Milas, Bodrum, Gökova, Menteşe ve Marmaris'te yapılan eylemlerde iklim krizine neden olan politikalara tepki gösterildi, "iklim adaleti" çağrısı yapıldı. İlçelerde yapılan açıklamaların ardından İkizköy Akbelen Ormanı'nda da bir buluşma organize edildi. Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) meclislerinin basın açıklamasında iklimin doğal döngüsü içerisinde değiştiği ancak iklim değişimini krize dönüştürenin rant doymazlığı olduğu vurgulandı. “İklim krizini aşmak için bütün eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri birlikte çözmemiz gerektiğine inanıyoruz. İster işyerinde daha iyi ücret almak, ister temiz su için, isterse polis şiddetine veya yeni bir mayın patlamasına karşı savaşıyor olalım... Bedenlerimizi kontrol etmek veya içinde yaşadığımız ormanların yok edilmesini durdurmak için… Sadece insan türü değil gezegenimizi paylaştığımız bütün türler adına iklim eylemine ihtiyacımız var. Bugün bu koalisyonu kurmamıza ve harekete geçmemize neden olan, insanın emek gücü de dahil doğanın her parçasını metalaştırarak iklim krizini yaratan kapitalizmdir” denilen açıklamada birlikte mücadele çağrısı yapıldı.

Köyceğiz'de yapılan basın açıklaması . 

'TAŞ OCAKLARI UR GİBİ YAYILDI' 

COP26 Küresel İklim Adaleti eyleminin Bursa ayağında Bursa Çevre Platformu (BUÇEP), Orhaneli Termik Santrali önünde basın açıklamasında bulundu. BUÇEP adına basın açıklamasını okuyan Hüseyin Gün, “Halkın sağlığına, tarımsal üretiminin yok olmasına, birçok bitki ve hayvan türünün yaşamının sonlanmasına, insanların köylerinden taşınmasına sebep olan bu ölüm bacalarıdır” dedi. DOSAB Termik Santrali’ne iki kez ÇED olumlu kararının verildiğini hatırlatan Gün, halkın direncinin DOSAB yönetimini termik santral yapımından vazgeçirdiğini aktardı. Bursa’daki çevre sorunlarına değinen Gün, İznik ve Uluabat göllerinin sularının çekildiğini ve kirletildiğini vurguladı. İklim adaleti için herkesi mücadele etmeye çağıran Gün, “İklim krizine karşı elimizdeki en büyük gücümüz olan orman varlığımız da tükenmek bilmeyen metalaştırma politikaları sonucu ranta kurban edilmektedir. Bursa’nın birçok noktasına adeta ur gibi yayılmış olan taş ocakları, Kirazlıyayla’da yapılması planlanan atık barajı / zenginleştirme tesisi, gençleştirme adı altındaki ağaç kesimleri, yeşil alanlarımızdaki kent suçları ve yaşam alanlarımıza yapılmak istenen RES’ler, HES’ler ve biyokütle santralleri bizleri krize adım adım yaklaştıran unsurlardır” diye konuştu.

'KRİZLERİN GERÇEK SORUMLULARI ŞİRKETLER VE ONLARIN HİZMETİNDE OLAN DEVLETLER'

Antakya’da da Büyük Antakya Parkı’nda, siyasi parti temsilcileri, kurum ve kuruluşların katıldığı basın açıklamasını Selver Büyükkeleş okudu. İklim krizinin sorumlularının ulusal ve uluslararası düzeyde birbirleriyle ekonomik, politik veya askeri düzeyde rekabet eden şirketler ve onların hizmetinde olan devletlerin söz konusu krizlerin gerçek sorumluları olduğunu vurgulayan Büyükkeleş şöyle dedi: “Karadeniz’in derelerinin, Ege’nin bereketli topraklarının, 12 bin yıllık Hasankeyf’in ve Dicle Vadisi’nin nasıl tarumar edildiğini; Çernobil’den Fukuşimaya nükleer santrallerin yenilenebilir değil, kontrol edilemez felaketlere kaynaklık ettiğini gördük. 'Yeşil devrim' adı altında tarımı şirketlerin egemenliğine sokup teknoloji ile bolluk bereket değil, 'tarladan çatala' zehirli gıda zinciri yaratıldığının farkındayız. Ve en önemlisi, bunca enerjinin ülkemizdeki ve dünyadaki yoksulluğu azaltmak bir yana daha da derinleştirdiğine tanıklık ediyoruz her gün.”

İklim İçin Adalet eylemi, Büyük Antakya Parkı’nda düzenlendi.
 '140 MİLYON İNSAN İKLİM GÖÇMENİ OLACAK'

İklim değişikliğinin 2050 yılına kadar 140 milyondan fazla insanı 'iç iklim göçmeni' haline getireceğini söyleyen Büyükkeleş, “Artık hepimiz biliyoruz. Dünyanın ve insanlığın ihtiyacı hızlı ve radikal bir yol değişikliği. Bir araya gelerek yaşam hakkını sadece insan için değil gezegenimizi paylaştığımız bütün türler için savunmaya ihtiyacımız var. Nerede olursak olalım iklim adaleti için mücadele etme zamanı. İklim adaleti için mücadele eden herkesi enternasyonal dayanışmaya çağırıyoruz” diye konuştu.

TERMİK SANTRAL DUMANI ALTINDA İKLİM ÇAĞRISI

Çanakkale’de Çan Termik Santrali önünde açıklama yapıldı. Kazdağları Ekoloji Platformu Eş Sözcüsü avukat Burcu Özaydın ve Çan Çevre Derneği Başkanı avukat Ümran Aydın tarafından yapılan açıklamada, Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı onayladığına hatırlatarak, “Tüm termik santralleri kapatın, ormanlarımızı ve su varlıklarımızı, yaban hayatı maden ve enerji şirketlerine peşkeş çekmeyin. Türkiye Paris İklim Anlaşmasını onayladı ancak birkaç gün önce Çan 18 Mart Termik Santrali 5 yıl daha çalışma izni aldı. Denetlenmeyen her gün zehir saçan Çan ODAŞ Termik Santrali ile birlikte Çan ilçesi yıllardır zehir soluyor. 0-6 yaş çocukların yüzde 60’ı solunum yolu hastası ve ilçede ölümlerin çoğu kanser sebepli. Daha fazla felaket yaşanmadan hemen şimdi fosil yakıtlardan çıkılmasını ve tüm termik santrallerin kapatılmasını talep ediyoruz" denildi. 

Çanakkale’de Çan Termik Santrali önünde açıklama yapıldı.
'ADALETSİZLİK DERİNLEŞİYOR'

Büyük Menderes İnisiyatifi, Denizli'de basın açıklaması yaptı. Açıklamada Büyük Menderes İnisiyatifi Sözcüsü Mustafa Çallıca, “Olağan değil yaşadıklarımız. Kriz üstüne kriz yaşıyoruz. Doğal felaketler; siyasi ve ekonomik eşitsizliklerden beslendiği gibi toplumsal ve politik sorunlara neden oluyor. Adaletsizlik derinleşiyor çünkü siyasi elitler, sermayenin kâr odaklı tasarruflarının önünü açmak dışında işleve sahip değiller. İklim krizinin sorumluları işte bunlar" diye konuştu. Çallıca, ulusal ve uluslararası düzeyde birbirleriyle ekonomik, politik veya askeri düzeyde rekabet eden şirketlerin ve onların hizmetinde olan devletlerin söz konusu krizlerin gerçek sorumluları olduğunu vurguladı. Birçok firmanın son dönemlerde çevre projelerinden yer alması "yeşili araçsallaştırmak" olarak nitelendiren Çallıca "Yaşadığımız krizlerin sorumluları emperyalist kapitalist güçler ve onların işbirlikçileri olduğu halde dünyanın her yerinde iklim krizinin yükünü en fazla taşıyanlar, yoksullar” dedi.

(YURT HABERLER)