Türkiye’nin en büyük mülteci mezarlığı: Defin sayısı artıyor
Türkiye’nin en büyük mülteci mezarlığı Van’da bulunuyor ve alandaki mezar sayısı artıyor. Bu durum, sınırda mülteci ölümlerinin devam ettiğini gösteriyor.
VAN - Afganistan, Pakistan, Bangladeş gibi ülkelerden İran’a ve oradan Türkiye’ye geçmek isteyen mülteciler, kilometrelerce yolu kat etmek zorunda kalıyor. Çok büyük bir kısmı yaya olarak aşılan göç yolu, mülteciler açısından birçok tehlikeyi barındırıyor. Kimi mülteciler için bu yolculuk, ölümle sonuçlanabiliyor.
Türkiye’de, kimliği tespit edilemeyen mültecilerin defnedildiği en büyük mezarlık alanı Van’da bulunuyor. Sınır hattında ölen mülteciler, burada defnediliyor. Geçtiğimiz yıl ile kıyaslandığında ise bu alandaki mezar sayılarının arttığı hemen göze çarpıyor.
Sınırda ateşli silahla vurularak, kış koşullarında donarak, içi su dolan hendekleri geçmek isterken boğularak, düşerek, hastalanarak, trafik kazalarıyla ve daha birçok sebepten yaşamını yitiren mülteciler, önce Adli Tıp Kurumu’na (ATK) getiriliyor. Burada otopsi işlemleri yapıldıktan sonra ise Seyrantepe Mahallesi’nde bulunan ‘Kimsesizler Mezarlığı’na’ defnediliyor.
‘MAALESEF BU MEZAR SAYILARI DAHA DA ARTABİLİR’
Uzun yıllardır mülteci hukuku üzerine çalışmalar yürüten Avukat Mahmut Kaçan da mülteci mezarlığındaki artışı gözlemleyenlerden. Kaçan, mültecilerin birçoğunun sınırın ötesinde, sınırda ve sınırı geçtikten sonra çeşitli nedenlerle yaşamlarını yitirdiklerini söylüyor: “Van’da, kimliği belli olmayan sığınmacı ve mültecilerin defnedildiği mezarlık alanında, her yıl mezar sayıları artıyor. Biz de zaman zaman mezarlığa gittiğimizde, yeni mezarların eklemlendiğini görüyoruz. Mülteci meselesi bu haliyle devam ettiği sürece, maalesef bu mezarlar daha da artabilir.”
‘ULUSLARARASI KORUMA KAYITLA BAŞLAR’
Kaçan, mülteci ölümlerinin artışını 2018 yılından itibaren daha fazla gözlemlediklerini belirtiyor ve nedenini ise şöyle açıklıyor: “2018 yılında Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, sığınmacı ve mülteciler ile ilgili bütün karar verme süreçlerini Türkiye devletine devretti. Daha önce Türkiye ile paralel yürütülen bu süreç, bütünüyle artık Türkiye’nin kontrolüne geçti. O tarihten sonra da insanların sığınma problemine erişim tartışmalı hale geldi. Van’a kadar ulaşmayı başarmış bir sığınmacı, gidip İl Göç İdaresi’ne başvuru yaptığında, kayıt edilmeden aylar sonrasına gün verilebiliyor. Bu, ‘ne yaparsan yap’ demektir. Sığınma sistemine erişim sağlayamayan insanlar, hayatlarını riske ederek bu yolculuklarına devam ediyor. Bir sığınmacı için, uluslararası koruma, kayıtla başlar. Kayıt altına alınmadığı sürece, temel hakları kullanmaları mümkün olmuyor.”
SU DOLAN HENDEKLER ÖLÜME SEBEP OLABİLİYOR
Türkiye-İran sınırında yaşanan ölümlere ilişkin gözlem ve araştırma yapmak için Van’ın sınır köylerine gittik. Görüştüğümüz köy sakinleri, sınırda yaşanan bazı ölümden haberdar olabildiklerini belirtiyor ve ölümlerin büyük çoğunlukla kış aylarında donmadan kaynaklı olduğunu söylüyor. Bir köy sakini ise, sınırda kazılan hendeklerin yağışlarla beraber su ile dolduğunu ve buradan geçmek isteyen bazı mültecilerin de boğularak yaşamını yitirdiğini söylüyor. Nitekim köylülerden edindiğimiz bu bilgiyi, avukat Mahmut Kaçan da doğruluyor: “Ölümlerin birçoğu da vahşi hayvan saldırılarında meydana geliyor. Takip ettiğimiz birkaç vakada da özellikle kurt ve ayı gibi vahşi hayvanların saldırısıyla hayatını kaybedenler olduğunu görüyoruz. Öte yandan, sınır hattında derin bir şekilde kazılan hendekler de var. Bu hendekler yağışlarla beraber su dolduğunda, buradan geçmek isteyen birçok insan boğularak hayatını kaybediyor.”
KARLAR ERİMEYE BAŞLAYINCA, CESETLER ORTAYA ÇIKIYOR
Sınırdan geçişleri organize eden kaçakçıların mültecilere her zaman eşlik etmediklerini, çoğu zaman sadece yolu tarif ettiklerini söyleyen Kaçan, “Çoğu zaman insanlar bu ağır kış koşullarında yolculuğa çıktıklarında yollarını kaybedebiliyorlar, geri dönemeyebiliyorlar. Ayrıca sınırın hem İran tarafında hem de Türkiye tarafında bu geçişler fark edildiğinde, kendilerine ateş edilmesi durumunda dağılıp yollarını kaybedebiliyorlar. Ölümlerin de en çok bu anlarda meydana geldiğini biliyoruz. Özellikle bahar aylarında, karların erimeye başlamasıyla birlikte, birçok cesedin sınır hattında bu şekilde bulunduğunu biliyoruz.”
TRANSFER SÜRECİ VE ÖLÜMLER
Mülteci ölümlerinin çok büyük bir kısmı da Van’dan farklı şehirlere transferleri sırasındaki trafik kazalarından kaynaklı oluyor. 18 Temmuz 2019 tarihinde Özalp karayolunda 17 mülteci ve 11 Temmuz 2021 tarihinde ise Muradiye ilçesinde meydana gelen trafik kazalarında 12 mülteci ölmüştü. Ancak kazalar bunlarla sınırlı değil, yine birçok farklı tarihte, çok sayıda mülteci trafik kazalarında yaşamlarını yitirdi. 27 Haziran 2020 tarihinde ise mültecileri taşıyan bir teknenin Van Gölü’nde batması sonucunda ikisi çocuk, en az 61 mülteci boğularak öldü.
SINIRDA FİDYECİ ÇETELER
Sınır hattındaki bir diğer tehlike ise çeteler. Sınırın İran tarafında ‘dız’ olarak tabir edilen çete grupları, ailelerinden fidye alabilmek için bazı mültecileri rehin alabiliyor. Bu mültecilere yönelik işkence ve kötü muamele video kaydına alınıp, mültecinin ailesine gönderiliyor. Fidyecilerin istemiş olduğu para, verilen süre içinde gönderilmezse, bu durumda mülteci öldürülebiliyor. Öldürülme anı da yeniden videoya kaydedilip aileye gönderiliyor. Ölen mültecinin cesedi ise Türkiye tarafına atılabiliyor.
MÜLTECİLERE YÖNELİK CİNSEL SALDIRI
Afganistan’dan Türkiye’ye gelen mültecilerin büyük çoğunluğu genç erkek bireylerden oluşuyor. Ancak bazen kadın ve çocuklar da bu göç yolculuğuna çıkıyor. Kadın bireyleri göç yolculuğunda ve sınırı geçişte başka bir tehlike daha bekliyor: Cinsel saldırı…
Kadın mülteciler, sınırın her iki tarafında da cinsel saldırıya uğrayabiliyor. Üstelik saldırıyı yapanlar, göçmen kaçakçıları olduğu gibi ‘asker’ de olabiliyor. Bunun bir örneği de geçtiğimiz yıl Van’ın Saray ilçesinde yaşandı.
4 Ocak 2023 tarihinde, İran’dan Türkiye’ye geçmek isteyen Afganistanlı 25 yaşındaki Leyla M., sınır hattında görev yapan sözleşmeli askerler Oğuzhan K. Ve Ahmet Can D. tarafından cinsel saldırıya uğradı ve kayalıklardan atılarak öldürülmeye çalışıldı. 20 Ağustos 2023 tarihinde Van 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkan askerler, “Şeytana uyduk” diyerek kendilerini savundu. İki sanık, yargılamanın sonucunda toplam 68 yıl hapis cezası aldı.