YAZARLAR

Türkiye'nin inandırıcılık sorunu

İç politikada “reform” söylemi kullanılıyor ve inandırıcı olunamıyor ya, aynı durum dışarısı için de geçerli. Arap ülkeleri “kendi iç işlerine müdahale etmeyen, kendi güvenlik tanımlamalarına saygı duyan” bir Türkiye istiyor. Ve bunun söylem ile değil eylem ile olmasını bekliyorlar. Bu nedenle iktidarın yakında “Ortadoğu’da çok önemli adımlar atacağız” ifadesi havada kalıyor.

Riyad merkezli El Şark (Alsharq) gazetesinin haberi gözden mi kaçtı, dikkate alınmadı mı, özellikle mi verilmedi Türkiye basını tarafından? Haber Türkiye’yi de Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ı da yalanlıyor.

Malum, MSB Hulusi Akar “Mısır ile tarihsel ve kültürel birçok değerimiz var” demiş ve önümüzdeki günlerde farklı gelişmelerin olabileceğini söylemişti. Akar aynı açıklamada "Mısır’ın Türkiye’nin BM’ye bildirdiği haritaya saygı gösterdiğini" belirtmişti.

Hulusi Akar’ın bu açıklaması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir süre önce “Mısır ile istihbarî düzeyde görüşmelerin olduğu” imalı açıklaması ve geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “İlişkilerimizin seyrine göre biz de Mısır ile deniz yetki anlaşması imzalayabiliriz” ifadesinden sonra gelince, yıllardır aramızın bozuk olduğu Mısır ile ilişkilerin düzelmesi konusunda bu kez somut adım atılacak düşüncesi oluştu.

"Mısır ile ilişkilerin normalleştirilmesi ne kadar elzem?", "Mısır’a taviz verilmeli mi?", "Sisi yönetimi ile ilişki mümkün mü?", "Müslüman Kardeşler örgütünden vazgeçilebilir mi?", "Mısır ile normalleşme Türkiye’ye ne gibi avantajlar getirir?" gibi soruların yanı sıra; "Dışişleri Bakanı’nın açıklaması anlaşılır da, neden Savunma Bakanı açıklama yapıyor?", "Mısır ile savaş halinde miyiz?", "Mısır ile yaşadığımız sorunlar hangi başlıklar altında toplanıyor?", "Daha düne kadar Mısır ve Sisi yönetimi ile ilgili olumsuz açıklamalar yapıyorduk, peki onların bizden şikayetçi oldukları konular var mı?", "Dışişleri ve Savunma Bakanlarının açıklamaları Mısır ile mutabakat sonrası mı yapıldı?" sorularını da sormak lazım.

Her şeyden önce diplomaside Çavuşoğlu ve Akar’ın yaptığı türden açıklamalar muhatap ile mutabakat sonrası yapılır diye biliyorum, teamül nedir, açıklama mekanizması nasıl işler Aydın (Selcen) Hocam bunu anlatır belki. Özellikle Savunma Bakanı Akar’ın açıklaması sonrası gazeteci bir arkadaşım “tek taraflı açıklama olabilir mi?” diye sorunca “yok canım mümkün mü öyle şey, mutlaka ‘böyle açıklama yapacağız’ konusunda mutabık kalmışlardır, açıklamalar sonra yapılmıştır” refleksini gösterdim. Ancak daha 24 saat geçmeden El Şark Gazetesi Twitter hesabından mesajlar gelmeye başladı. El Şark Gazetesi'ne açıklama yapan Mısırlı diplomatik kaynaklar “Yakın zamanda Türkiye ile deniz yetki alanı sınırını belirlemek üzere müzakere (yapma) niyeti(miz) yok. Mısır’ın Akdeniz’de uluslararası deniz sınırlarına saygısı yeni bir şey değildir. Türkiye’nin Ortadoğu ile ilgili, ‘müzakereye yakın olunduğu’ iddiası doğru değildir” diyerek sadece Akar’ı değil, Türkiye Cumhuriyeti’ni de yalanlamış oldular. Ortadoğu’da yarın kimin nasıl tavır alacağının garantisi yok, dolayısıyla Mısır’ın tavrı değişebilir ancak şu anda yapılan açıklama bu. El Şark Gazetesi'nin Suudi Arabistan merkezli olduğunu da hesaba katmak lazım, ancak Mısır yönetiminden gazetenin bu iddiasına yalanlama gelmedi.

Yapılan açıklamalarda vurgulara da dikkat çekmek lazım: Birincisi, “Mısır’ın uluslararası sınırlara gösterdiği saygının yeni olmadığı” vurgusu. Mısır tarafı “bu saygının size özel olduğu vehmine kapılmayın” mesajı veriyor aslında. Çok ağır. İkincisi “Türkiye’nin Ortadoğu ile ilgili müzakereye yakın olunduğu iddiası doğru değil” vurgusu. Burada 'Mısır ile diyalog'la sınırlı tutulmamış açıklama, bütün Ortadoğu (meseleleri) kastedilmiş anlaşılan. Bu daha da ağır. Bugünlerde Türkiye tarafından yapılan açıklamalarda “Mısır ve Körfez ülkeleri ile” açılımdan bahsediliyor ya, karşı vurgu ise bu.

Spekülasyon için çok uygun açıklama, cevap ve zamanlar. Önümüzdeki dönemde Türkiye ile Mısır ve Körfez ülkeleri arasında bir hareketlilik yaşanabilir ama aradaki sorunlar ne olacak? Bizim “kazan-kazan” anlayışımız karşıdakinden alıp, hiç vermeme üzerine kurulu olduğu için ortada sorun yokmuş gibi açıklama yapıyoruz, ama Ortadoğu(lu)nun hafızası bizim son yıllardaki icraatlarımızla dolu. 

Mısır’da daha düne kadar Sisi’yi darbeci olarak nitelendiriyorduk, Libya’da meşru Meclis’in atadığı Hafter’e “terörist” dediğimiz için aynı Mısır “terör destekçisi” ülkeydi. Sisi yönetimine karşı Mursi’nin tarafında yer alarak Mısır’ın “iç işlerine müdahale etmiş” olmadık mı? Şimdi bir anda bu sözlerin unutulmasını bekliyoruz. Bu arada Mısır’ın sanki hiç şikâyeti yokmuş gibi davranıyoruz. Oysa koskocaman Müslüman Kardeşler Örgütü var ve bu örgüt Mısır için “ulusal güvenlik meselesi.” Örneğin bu alanda ne yapmayı düşünüyor iktidar? Müslüman Kardeşler'den vazgeçecekler mi?

Mısır ile diğer problem “Türkiye’nin Arap dünyasın(d)a hakimiyet kurma, nüfuz alanı yaratma çabaları. Davutoğlu’nun eğri cetveli ile başladı bu hayaller ve Ortadoğu’da takınılan ölümcül hatalara rağmen ümitvar davranılıyor. Oysa geçmiş olsun demek lazım. Arap dünyası eskisi gibi değil. Türkiye şu “Arap Baharı” denilen felaket sürecinde doğrudan taraf olmasaydı ve “devlet olarak, devlet düzeyinde” politika yürütseydi bugün durum farklı olurdu. Ama hep bir tarafa, üstelik kaybeden tarafa oynar mı bir iktidar? Maalesef bu oldu.

İç politikada “reform” söylemi kullanılıyor ve inandırıcı olunamıyor ya, aynı durum dışarısı için de geçerli. Arap ülkeleri “kendi iç işlerine müdahale etmeyen, kendi güvenlik tanımlamalarına saygı duyan” bir Türkiye istiyor. Ve bunun söylem ile değil eylem ile olmasını bekliyorlar. Bu nedenle iktidarın yakında “Ortadoğu’da çok önemli adımlar atacağız” ifadesi havada kalıyor. Ha gerçekten başkalarının iç işlerine karışmaktan ve kendimize sürekli yeni düşman üretmekten vazgeçeriz, o başka. O zaman da bir süre “yalancının mumu” muamelesi görmeyi göze almamız lazım. İnandırıcılık bu iktidar döneminde dış politikadaki en önemli sorunlarımızdan biri haline geldi maalesef.

 
 

Musa Özuğurlu Kimdir?

Gazeteci. Mesleğe 1994 yılında başladı. Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010 yılında TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalışmaya başladı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016 yılına kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.