Türkiye'nin kömür raporu: 200 bin erken ölüm

Sağlık ve Çevre Birliği, "Kronik kömür kirliliği" raporunu açıkladı. Raporda, "Halen çalışır durumda olan bu kömür santralleri, 4,8 trilyon TL sağlık maliyetine yol açtı" denildi.

Paris İklim Anlaşması’nı imzaladıktan beş sene sonra onaylayan Türkiye, hala kömürden bir çıkış haritası belirlemedi.
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Dünyayı bekleyen en büyük sorun iklim krizi. Bazı ülkeler iklim kriziyle mücadelede adım atarken bazıları hâlâ iklim krizini tetikleyen nedenlerin başında gösterilen kömüre dayalı enerjiden vazgeçmiyor. Bu ülkelerden biri de Türkiye. Paris İklim Anlaşması’nı imzaladıktan beş sene sonra onaylayan Türkiye, hâlâ kömürden bir çıkış haritası belirlemedi, tarih ve plan duyurmadı.

Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL-Health and Environment Alliance) bugün "Kronik kömür kirliliği" raporunu açıkladı. Türkiye’deki kömürlü termik santrallerin 55 yıllık karnesi çıkarılan raporda, her bir termik santralın çevreyi kirleten emisyonların raporlanmadığına dikkat çekerek “Halen çalışır durumda olan bu kömür santralleri, 4,8 trilyon TL sağlık maliyetinin yanı sıra 117 bin 661 erken doğuma, 1 milyon 247 bin çocukta bronşit vakasına, 62 milyon iş günü kaybına yol açtı” denildi.

Dr. Sebahat Genç

'İKLİM KRİZİNE KARŞI ÖNLEM ALINMAZSA 2100 YILINA KADAR BİRÇOK ŞEHİR SULAR ALTINDA KALACAK'

Toplantıda konuşan Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu Üyesi, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Sebahat Genç, iklim krizine karşı önlem alınmazsa 2100 yılına kadar birçok şehrin sular altında kalacağını belirterek “İstanbul ve İzmir bu şehirlerin içinde” dedi. Bu yıl ilk defa son 55 yılın toplam sağlık maliyeti ortaya konan raporun sonuçlarına göre, 1965-2020 yılları arasında açılan ve halen 16 ilde faaliyette olan 50 MW’ın üzerindeki büyük kömürlü termik santral, 55 yılda toplamda 4,8 trilyon TL sağlık masrafına ve yaklaşık 200 bin erken ölüme neden oldu.

Kömür kirliliğinin en yüksek olduğu il Muğla, madenci şehri Zonguldak, planlanan santrallerin yoğunlaştığı Çanakkale ve inşaatı devam eden santralin bulunduğu İskenderun Körfezi, çalışmanın odağındaki bölgeler oldu. Bu bölgelere özel dosyalar içeren çalışma kapsamındaki diğer iller ise Kütahya, Manisa, Sivas, Kahramanmaraş, Ankara, Bursa, Kocaeli, Şırnak, Bolu, Yalova ve İzmir.

'İKLİM KRİZİNİ KÖRÜKLEDİ'

Çarpıcı verilerin yer aldığı raporda, “Onlarca yıldır Türkiye’deki kömür santralleri iklim değişikliğini körüklediği ve havayı kirletti. Bu kabul edilemez sağlık yükü, insanların erken ölmesine, astım, kronik bronşit veya kalp hastalığı gibi sağlık sorunlarının kötüleşmesine neden oldu” ifadelerini kullandı.

Raporda yer alan bazı çarpıcı veriler şöyle:

- Sadece Zonguldak, Çanakkale, Muğla ve İskenderun Körfezi’ndeki termik santrallerin neden olduğu sağlık yükü, Türkiye toplamının yüzde 40’ına karşılık geliyor. Muğla’daki termik santrallerin ise Türkiye’de en fazla erken ölüme neden olduğu tahmin ediliyor.

- Türkiye’nin ve dünyanın tanınmış turizm merkezlerine ev sahipliği yapan, tatil cenneti Muğla, kömür kaynaklı hava kirliliğinin yarattığı olumsuz sağlık etkisi ve maliyetinde en kötü karneye sahip bölge. Bölgede Yatağan, Kemerköy ve Yeniköy termik santralleri bulunuyor. 2021 yılında bölgede yaşanan orman yangınlarında alevlerin Kemerköy ve Yeniköy termik santrallerine kadar ulaşması gündemde önemli yer tutmuştu. Bölgede yeni kömürlü termik santral planı bulunmuyor ancak işletmedeki üç kömürlü termik santralin neden olduğu sağlık sorunlarının ekonomik maliyeti 1,48 trilyon TL'ye tekabül ediyor; bu da tüm Türkiye’deki termik santrallerin sağlık maliyetinin neredeyse üçte birini oluşturuyor.

- Bölgedeki sağlık uzmanları ve hekimler de konunun önemine dikkat çekerken, özellikle Yatağan’da solunum sistemi şikâyetiyle yatan hasta sayısının, daha iyi hava kalitesine sahip Muğla’dan iki kat daha fazla olduğu belirtiliyor.
Çalışma kapsamında incelenen İskenderun Körfezi’nde, üç kömürlü termik santral, işletmeye alınmalarından bugüne toplam 4.717 erken ölüme ve 138,15 milyar TL kümülatif sağlık yüküne neden oldu. Rapor bulgularına göre, santrallerin, tüm ünitelerinde toz filtresi ve kükürt arıtma sistemlerinin bulunmasına rağmen bu sağlık maliyetine neden olmaları arıtma sistemleriyle hava kirletici emisyonları sınır değerlere düşürmenin dahi sağlığı korumak için yeterli olmadığını ortaya koyuyor.

- Muğla’da 1982’de faaliyete geçen ve yaklaşık 40 yıllık bir santral olan Yatağan termik santralinin ise 16 yıl boyunca hava kirliliği kontrol ve arıtma sistemlerine sahip olmadan çalıştığı biliniyor. Yatağan termik santrali ilk günden bugüne, 33 bin 129 erken ölüme, 21 bin erken doğuma, yaklaşık 11,5 milyon gün iş kaybına ve 75 milyon hasta geçirilen güne neden oldu. Santralin Türkiye ekonomisine olan toplam sağlık yükü ise 47,26 milyar TL.
Bugüne kadar Türkiye’de tesis başına emisyon verisi kamuya açık olarak verilmediği için HEAL'in analizi, küresel metodolojilere dayanarak yapılan tahminlere dayanmaktadır. Bu nedenle gerçekleşen sağlık sorun ve maliyetinin, çalışmanın bulgularından daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.

- Çalışmanın odağındaki Çanakkale ise yeni kömürlü termik santral projelerinin yoğunlaştığı bir şehir olarak öne çıkıyor. Bölgede faaliyet gösteren beş kömürlü termik santralin (18 Mart Çan, İÇDAŞ Biga, Bekirli, Cenal ve Çan-2 ) yanı sıra, iki yeni kömürlü termik santral de planlama aşamasında.

- Adana’da inşaatı süren ve birkaç ay içinde faaliyete geçmesi beklenen 1.230 MW kurulu gücünde ve yoğun olarak ithal kömür ile çalışması planlanan EMBA Hunutlu santrali ise endişeleri daha da arttırıyor.

ÖNERİLER SIRALANDI

Raporda karar vericilere yönelik öneriler ise şöyle sıralandı:

- Kömürden kademeli olarak çıkmak için net bir zaman çizelgesinin ve mevcut tesislerin kapatılacakları tarihlerin, en geç 2030 olmak üzere, belirlenmesi.

- Yapılması planlanan tüm kömür santrallerinin iptal edilmesi ve Hunutlu gibi santrallerin inşaatının durdurulması.
Yerel, bölgesel ve ulusal düzeyde sağlık ve kirlilik verileri konusunda şeffaflık sağlanması.

 - Enerji üretimiyle ilgili her türlü karar ve önlem için sağlık etki değerlendirmesi yapılması.

- Madenlerde ve fabrikalarda çalışan binlerce insanın yanı sıra, yerel toplulukların sağlığını da iyileştirecek, alternatif iş kollarını teşvik etmek için adil geçiş benzeri mekanizmalar hazırlanması.

- Türkiye'deki sağlık ve tıbbi kuruluşlar ile bireylerin (hastalar gibi) temiz hava, sağlıklı enerji ve iklim değişikliğin etkilerinin azaltılması konularında aktif rol almalarının sağlanması için kapasitenin artırılması.

Funda Gacal

‘SANTRAL KAPASİTESİNİ İKİ KATINA ÇIKARMA HEDEFİ'

Çalışmanın başyazarı, HEAL Türkiye Sağlık ve Enerji Politikaları Kıdemli Danışmanı Funda Gacal, bugün düzenlenen basın toplantısında raporu tanıttı. Gacal, kömürden çıkış için tarih belirlenmesinin önemine dikkat çekerek “Kömüre dayalı elektrik üretimi, CO2 ve hava kirletici emisyonlara neden olarak en büyük kirleticilerden biri. 2020 yılında elektrik üretiminin yüzde 34’ü kömürlü termik santrallerden kaynaklandı. Kömürlü termik santraller pek çok kronik ve akut hastalığın nedeni olmakta beraber kamu bütçesine de ciddi bir yük oluşturuyor. Türkiye’nin, 2021 yılının sonunda Paris İklim Anlaşması'nı onaylaması ve 2053 için net sıfır karbon hedefi koymasıyla, kömürden çıkışın en kısa zamanda gerçekleşmesinin önem kazandı. Buna rağmen, Türkiye henüz kömür kullanımını sonlandırmak için bir tarih belirlemedi ve kömürlü termik santral kapasitesini iki katına çıkarma hedefini sürdürüyor” dedi.

Anne Stauffer
‘KÖMÜRDEN HIZLI ÇIKIŞ ŞART’

Toplantıda konuşan HEAL Genel Müdür Yardımcısı Anne Stauffer ise birçok ülkenin kömürden çıkış haritası belirlediğini ancak Türkiye’nin bu ülkeler arasında yer almadığını belirterek “Onlarca yıldır devam eden kronik kömür sorunu, Türkiye için kirlilikten daha büyük bir sağlık faturası oluşturdu. İnsan sağlığının korunması ve iklim değişikliğinin önüne geçilmesi için hızlı bir kömürden çıkışın şart olduğu konusunda bilimin ortaya koyduğu gereklilik oldukça açıktır. 23 Avrupa ülkesi – birlik üyelerinin çoğunluğu – kömürden çıkış tarihi belirlemiştir. Türkiye de toplum sağlığı için bir an önce bu yarışa katılmalıdır. Eski, kirletici bir enerji üretim biçiminden yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçmek sağlık ve ekonomi açısından en anlamlı olanıdır” diye konuştu.