Tutuklu gazetecilerin duruşması: Hepsi serbest bırakılsın
15’i tutuklu 18 gazetecinin ilk duruşması başladı. Duruşma öncesi açıklamalarda bulunan Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, baskılara dikkat çekti.
Evrim Deniz
DİYARBAKIR - Diyarbakır'da gazetecilerin duruşması devam ediyor. Duruşma salonuna giremeyen gazetecilerin aileleri ve meslektaşları ise adliye binasının önünde duruşmanın bitmesini bekliyor. Yargılanan gazetecilerin avukatlarından Resul Temur, yaptığı açıklamada, gazetecilerin tahliye edilmesini beklediğini söyledi.
'TAHLİYE KONUSUNDA UMUTLUYUM'
Avukat Resul Temur duruşma öncesi açıklamalarda bulundu. Temur, "13 aydır sadece gazetecilik faaliyeti yürütmeleri sebebi ile tutuklu olan gazeteciler hakkında, faaliyetlerinin suç kapsamında değerlendirilemeyeceği ve haklarında toplanacak delilin kalmamış olmasından kaynaklı tahliye konusunda umutlu olduğumu belirtebilirim" diye konuştu.
'GENCECİK ÇOCUKLAR HAKSIZ YERE TUTUKLU'
Tutuklu gazeteci Aziz Oruç'un ablası Bayri Oruç şunları söyledi: "Sabahın köründe eve baskın düzenleyip Aziz'i aldılar. Hiçbir suçu yok, haber yaptığı için tutukladılar. Biz istiyoruz ki Aziz dahil bütün gazeteciler serbest bırakılsın. Gencecik çocuklar haksız yere tutuklu. Hepsinin serbest bırakılmasını istiyoruz" dedi.
'TUTUKLAMALAR SON BULSUN'
Duruşmayı takip eden Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, gazetecilerin üzerindeki baskıya dikkat çekti. Önderoğlu yaptığı açıklamada, "Seçim dönemi gerginliği içerisinde birçok siyasi çevrenin ve meslek çevresinin beklediği gibi maalesef bundan 13 ay önce gazetecilere yönelik toplu tutuklamalara girişildi. Bunun bekleniyor olması ayrı bir endişe fakat bunun gerçekleştirilmiş olması da aslında Türkiye'nin yargı sisteminin ne kadar siyasi gölge altında olduğunun bir acı gerçeği."
Önderoğlu şöyle devam etti: "13 ay önce tutuklanan gazetecilerin bir kısmı özellikle son iki ayda tahliye edildiler. Sınır tanımayan gazeteciler ve diğer uluslararası gazeteciler ve ulusal medya çevreleri bu keyfi tutukluluğun, bu tedbir amaçlı tutukluluğun burada son bulmasını diliyoruz. Bu alışkanlık Türkiye'nin dünyada en çok gazeteci tutuklayan ülkeler arasına girmesine de neden oldu. Türkiye, Arabistan, İran, Mısır, Belarus gibi bu yer küresinde en baskıcı rejimlerle yan yana gelmiş oldu. Türkiye'de medya açısından daha sağlıklı bir iklim ve muhalif siyaset açısından, temel haklar açısından çok daha sağlıklı şartlar bekliyorsak Türkiye'nin gerçeği şudur ki artık militarist ve güvenlikçi politikaların terk edilmesi gerekiyor. Bu tutuklanmaların bugün burada son bulmasını bekliyoruz. 30 yıla yakın gazetecilik alanında bir dayanışma çevresinin içerisindeyim, onların unsurlarından biriyim. Türkiye'deki dayanışma ve davayı izleme, kaynak sağlama başka bir ülkede olsaydı o ülke gerçekten başka çağlara atlardı. Fakat Türkiye'de baskı zemini o kadar ağırki bu tür dayanışmaların bazen hissedilmediği zamanlar da oluyor. Yetersizlik hissi de oluşabiliyor her şeye rağmen. Dolayısıyla bu dayanışmanın Diyarbakır'da da görünüyor olması bu sorunların ağırlığına işaret ediyor."
'KÜRT MEDYASINA DOKUNULMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ'
Duruşmayı takip eden Yeşil Sol Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, verilen aranın ardından şu açıklamayı yaptı: "Bu Türkiye'deki uzun süredir devam eden faşizan rejimin utanç verici uygulamalarından biri. 13 ay boyunca tutuklu olmaları yetmiyor, iddianame de onlar tutuklandıktan 6 ay sonra gizli tanık ifadeleri ile derme çatma bir şekilde hazırlanıyor. İddianamenin hazırlanmasından sonra da seçimlerin üzerinden 2 ay geçtikten sonra mahkemeye çıkarılıyorlar. Türkiye'nin ve hukukun basın özgürlüğü tarihinde unutulmayacak gelişmelerden ve olaylardan biridir. Bu gelişmenin hayra yorulabilecek yönü varsa bugüne kadar yalnız bırakılan Kürt medyası bugün en önemli Türkiye meslek kurumlarının İstanbul'dan, Ankara'dan gelen temsilcileriyle kucaklanmış vaziyette. Ve biz Diyarbakır milletvekilleri olarak da Kürt medyasına dokunulmasına kolay kolay izin vermeyeceğiz. Onların bütün sorunlarını meclise taşıyacağız. Eğer bugün bu kadar girişimden, bu kadar hukuksuzluktan sonra gazeteci arkadaşların tahliyesi sağlanırsa önemli bir virajı dönmüş olacağız."
'GİZLİ TANIK İLE SUÇ İCAT EDİLİYOR'
"Gizli tanık uygulamasının Türkiye'deki hukuk mahkeme sisteminden çıkarılması gerekiyor" diyen Çandar, "Çünkü gizli tanık suç isnat etmek için, suç icat etmek için insanları haksız hukuksuz yere tutuklu bırakmak, haksız hukuksuz yere özgürlüklerinden mahrum bırakmak için kullanılan bir yöntem. Avukatlara da bilgi verilmiyor, savunmanın da eline bir şey geçmiyor. 'Nedir bu' deyince, gizli tanık diyorlar. Gizli tanığı senin ayarlayıp tutmadığın belli değil. Gizli tanık para karşılığı ya da ideolojik nedenlerle ya da başka hesaplarla mı tutuluyor, bilmek mümkün değil" ifadesini kullandı.
'BİZİ SAHADA İSTEMEDİLER'
Duruşmada verilen aranın ardından gazeteciler ve kurum temsilcileri basına açıklamada bulundu. Yeni Yaşam gazetesi yazarı Hüseyin Aykol, “34 yıldır sadece haber peşindeyiz. Ama nedense yaptığımız haberler bu devleti, kurulan hükümetleri hep rahatsız ediyor. Bizim haberciliğimizi önlemek için her türlü önlemi alıyorlar" dedi.
Bazı arkadaşlarının şimdi olduğu gibi cezaevine atıldığını, bazılarının sürgüne gitmek zorunda kaldığına dikkat çeken Aykol, "Ama biz devam ediyoruz" diye konuştu. Aykol, şunları söyledi: "Gazetelerimizi kapattılar devam ettik, bombaladılar devam ettik, şimdi de devam ediyoruz. Son dönemde bize yönelik baskılar arttı, bence sebebi şu: Hem iktidar hem de muhalefet için dönüm noktası olarak görülen son seçimlerde bizi sahada istemediler. Operasyonlarla arkadaşlarımızı içeri aldılar ama ilk duruşmada serbest bırakmak zorunda kalıyorlar. Ankara’daki arkadaşlarımız ilk duruşmada bırakıldı, bugün de arkadaşlarımızın bırakılmalarını bekliyoruz. Baskılamaya devam etseler de biz gazeteciliğe devam edeceğiz” diye konuştu.