Ücretli öğretmenlik mi? Modern kölelik mi?

MEB'in ihtiyaç duyduğu öğretmeni kadrolu olarak işe alması gerekirken, ücretli ve sözleşmeli öğretmen alımlarına başvurması, kaliteli eğitimin sürdürülmesine büyük oranda zarar vermektedir.

Google Haberlere Abone ol

Hasan Aydın*

Milli Eğitim Bakanlığı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4. maddesine dayanarak kadrolu, sözleşmeli ve ücretli statülerinde öğretmen çalıştırmaktadır. Ekonomik, sosyal ve özlük haklar bakımından en kötü koşullara sahip olan ve ilgili kanuna göre de bir istihdam tipi olarak tanımlanmayan ücretli öğretmenlik uygulamasını, Milli Eğitim Bakanlığı yıllardır sürdürmektedir. Kaynakların verimli bir şekilde kullanılarak en fazla yarar sağlanmasına yönelik ücretli öğretmen alım ve istihdamında devlet; mali açıdan kısa süreli bir kazanç sağlamış gibi görünse de,  verilebilecek kaliteli bir eğitimin geleceğini riske atmış  bulunmaktadır.

ÜCRETLİ ÖĞRETMEN GÖREVLENDİRMELERİ 

Ücretli öğretmen, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 89.maddesine ve 4. maddenin C fıkrasına dayanılarak okullarda boş kadro, doğum izni, ücretsiz izin, hastalık geçirme ve rapor alma gibi nedenlerle öğretmene ihtiyaç duyulduğunda İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından geçici olarak görevlendirilmektedir.

Bu görevlendirmelerin siyasi iktidarın yereldeki temsilcileri ve yandaş sendika yetkililerinin bilgisi dışında gerçekleşmesi de mümkün değildir. Öğretmen alımlarında "istihdam ettiğim öğretmeni görmek zorundayım" diyen Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin' in ısrarcı olduğu "mülakat" uygulaması da burada söz konusu değildir.

1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 43. maddesi öğretmenliği, "Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir" şeklinde tarif etmesine rağmen Milli Eğitim Bakanlığı ne yapıyor? Yeterli seviyede alan bilgisi ve pedagojik formasyonu olmayan farklı branşlardan öğretmenleri çok düşük ek ders ücretleriyle yıllardır okullarda görevlendirmekte.

Geçmişte,1960'lardan sonra meslek dışından öğretmen alımlarında hızlı bir artış olmuş; yedek subay öğretmenler (1960), vekil öğretmenler (1961), ziraat mühendisleri, veterinerler, işletme ve iktisat fakültesi mezunları (1996-1997) öğretmen olarak atanmıştı.

ATAMA YERİNE ÜCRETLİ ÖĞRETMEN, ÇÖZÜM DEĞİL SORUN YARATIYOR

Ataması yapılmayan yüzbinlerce öğretmen bulunmasına rağmen, öğretmen ihtiyacının ücretli öğretmenlik uygulaması ile giderilmeye çalışılması bir devlet politikasına dönüştürülmüş ve giderek meşru hale getirilmiştir. Ücretli öğretmenlik uygulaması ile herkesin öğretmenlik yapabileceği algısı yaratılarak kamuoyunda öğretmenlik mesleğinin itibarı zedelenmiştir.

MEB, 2019-2023 Stratejik Planı'nda ücretli öğretmenlik uygulamasını zayıf yönler arasında göstermesine rağmen hala bu uygulamada ısrarcıdır. Ücretli öğretmen sayılarına ve ülkedeki dağılımına ilişkin düzenli istatistiki verileri, MEB net olarak paylaşmıyor. Ücretli öğretmene sicil numarası ve kimlik de verilmemekte.

Diğer yandan bazı eğitim sendikalarının son iki yıla ait açıkladığı verilere göre sistemdeki öğretmen sayısı, neredeyse mevcut toplam öğretmen sayısının yüzde 9'una yakın bir orandadır. Görevlendirilen bu ücretli öğretmenlerin çoğunluğunu eğitim fakültesi mezunları değil, diğer alanlardaki fakülte mezunları ile ön lisans mezunları oluşturmaktadır.

ÜCRETLİ ÖĞRETMENLERE AYRIMCILIK

Ucuz iş gücü uygulamasının eğitimdeki yansıması olan ücretli öğretmenlik, farklı sorunları da beraberinde getirmektedir. Bunlardan ilki, ücretli öğretmenlerin verdikleri eğitimin niteliği. Bir dersin konusunu öğrenciye aktarabilmek için yeterli mesleki donanıma, içerik, program ve müfredat bilgisine sahip olmayan ücretli öğretmen, sınıfta öğrenciler karşısında çoğunlukla zor durumda kalabilmektedir.

Öğrenci, dersine giren öğretmenin ücretli olduğunu öğrendiğinde daha önce kafasında oluşturmuş olduğu ön yargıyla yeri geldikçe dersin işlenişini engelleme davranışını sergileyebilmektedir. Ücretli öğretmeni kadrolu öğretmenle kıyaslayıp küçümseyen, dersi dinlemeyip olumsuz tavır sergileyen bazı öğrencilere karşı, ücretli öğretmenlerin bir kısmı ise "işimden olurum" anlayışıyla toleranslı davranmaktadırlar. Velilerin, ücretli öğretmen çalıştırılmasına karşı çıkmalarını da unutmamak gerekir.

Ücretli öğretmenler, tüm bu olumsuzluklara ek olarak kadrolu öğretmenler tarafından da ayrımcılığa uğrayabilmektedirler. Ücretli öğretmenler, bilinçli bir şekilde yalnız bırakılıp, sosyal ilişkilerinin engellendiğini, hatta bazı okullarda öğretmen odalarında oturmalarına dahi izin verilmediğini ifade etmektedirler. Kadrolu-ücretli öğretmen ayrımının öne çıkartılması ve ücretli öğretmenlerin kadrolu öğretmenlerin güvencesini tehdit ettiğinin öne sürülmesi doğru bir tutum değildir.

Kadrolu öğretmen ve okul idarecileri ile yapılan görüşmelerde ve anket sonuçlarında şu tespitlerin altı çizilmektedir: "Bu öğretmenlerden geleceğe yönelik eğitim, öğretimi güçlendirici kararlar almalarını beklemek güçtür.", "Ücretli öğretmenlerin aldıkları ücret ile hukuksal konum ve çalışma koşulları ile öğrencilere faydalı olabilmesi mümkün değildir.", "Bu öğretmenlerden mesleki doyum sağlanamayınca bir tükenmişlik sendromu ve strese bağlı tepkiler oluşabilir."

KÖLELİK, ÜVEY EVLAT, MEVSİMLİK İŞÇİ

Ücretli öğretmenlerle yapılan görüşme ve anketlerde katılımcılar, ücretli öğretmen kavramına ilişkin çok sayıda mecazi benzetmelerde bulunmuşlardır. Bunların en önemlilerinin "kölelik", "mevsimlik işçi", "adaletsizlik", "üvey evlat", haksızlık olduğu gözlenmiştir. İkinci önemli sorun; ücretli öğretmenlerin çalışma koşulları ve özlük haklarıyla ilgilidir.

Ücretli öğretmenler, güvencesiz ve angarya koşullarında çalışmaktadırlar. İşlerinin sürekliliği yoktur. Çalışmaları yetkili idarecinin iki dudağı arasındaki talebe bağlıdır. Eğer idareci onları iş için ikinci kez çağırmazsa işsiz kalırlar. İzine ayrılan, askere giden, doğumdan veya hastalıktan dolayı raporlu olan kadrolu öğretmen geri döndüğünde ücretli öğretmenin işine hemen son verilir. Öğretmenevi ve paso gibi öğretmenlere sunulan hizmetlerden yararlanamayan ücretli öğretmenin doğum, hastalık ya da askerlik mazeretleri ile ilgili izin hakları yoktur. Çalışılmayan ara ve yaz tatilleri, bayramlar ve yılbaşında ücret almaları söz konusu değildir.

ÜCRETLİ ÖĞRETMENLERİN BELİRSİZ ÇALIŞMA KOŞULLARI

Ücretli öğretmenliğe başvurular e-devlet üzerinden yapılmaktadır. Bir öğretim yılını kapsayan sözleşmeye imza atan ücretli öğretmen, çoğunlukla kadrolu öğretmenlerin gitmek istemediği bölgelerdeki sorunlu okullarda öncelikli olarak görevlendirilmektedir. Bu görevlendirme yerleri her yıl değişebilmektedir. Ücretli öğretmen, yetersiz ücret almasına bağlı evlenemiyor. Evli olanların bir çoğu da maddi imkansızlıklar nedeniyle ailevi sorun yaşıyor. Büyük şehirlerde ulaşımda bu öğretmenlere indirim yapılmıyor.

Tatillerde ek iş yapan, tarlada ve bağda çalışan ücretli öğretmen, büyük zorlulukların üstesinden gelmek için yoğun bir mücadele veriyor. Bankaların promosyon ödemelerinden yararlanamayan, yıllardır sadece girdikleri ders sayısı karşılığında ücret alan ve açlık sınırının en dip noktasındaki bir yaşama mahkum edilen ücretli öğretmenlerin, ek ders sayıları ve ücretlerinin artırılmasına yönelik talepleri son iki aydır daha çok seslendirildi.

Nihayet 11 Kasım 2023 tarihli Resmi Gazete' de Milli Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına dair Cumhurbaşkanlığı Kararı yayımlandı. Bu kararın birinci maddesinde şu açıklamaya yer verilmişti: 1/12/2006 tarihli ve 2006/11350 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Millî Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Kararın 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "her 5 saat ders için 1 saat daha" ibaresi "her 2 saat ders için 1 saat daha" şeklinde değiştirilmiştir.

ÜCRETLER VE DERS SAATLERİ 

Ücretli bir öğretmenin haftalık maksimum ders sayısı 30, aylık ders sayısı ise 120' dir. Tabii bu sayı öğretmenin branşı veya okulda ihtiyaç duyulan ders sayısına göre her zaman 120 dersi bulmaz. Öğretmen ayda kaç saat derse girmişse ona göre ücret alır. Ek ders sayısına ilişkin bu kararla ilave derslerle birlikte bir öğretmenin haftalık ders sayısı 45'e çıkmış bulunuyor. Temmuz ara zammı ile bir ek ders ücreti daha önce 51,55 liradan, 60,12 liraya çıkmıştı. En son yapılan yüzde 25 zam oranı ile bu miktar 75,15 liraya çıkmış oldu. Bu artış kararı kamuda görev yapan kadrolu öğretmenleri kapsamıyor. Ücretli öğretmen, sınıf öğretmenliği, eğitsel kol, nöbet ve sınav görevi verilmesine rağmen bu hizmetler karşılığında ücret alamamaktadır.

Ücretli öğretmenin SGK priminin kaç gün yatırılacağı, aylık girdiği ders sayısının 7,5'a bölünmesi ile bulunuyor. Örneğin öğretmen bir ayda 120 derse girmişse bu miktar 7,5' a bölündüğünde 120: 7,5=16 günlük sigorta yatırılmış oluyor. Bazı ücretli öğretmenler, aylık SGK primini tamamlamak için cebinden ekstra ödeme yapıyor. Bir ücretli öğretmen primlerini düzenli yatırırsa ancak ortalama,70-80 yıl sonra emekli olabilecektir.

KALİTELİ EĞİTİM İÇİN KADROLU ÖĞRETMEN 

Bu da mümkün değildir. Eski Milli Eğitim Bakanlarından İsmet Yılmaz döneminde 22 Mart 2018'de çıkarılan Torba Yasa'nın 94 'üncü maddesine göre Milli Eğitim’de çalışan 5 bin ücretli öğretmen, 540 iş günü prim ödemesi esas alınarak sözleşmeli öğretmen kadrosuna geçirilmişti.

Anayasaya aykırı olarak güvencesiz ve çok düşük ücretle, deyim yerindeyse kölelik koşullarında çalıştırılan, sosyal ve özlük haklarından mahrum bırakılan ücretli öğretmenlerin Anayasal hakları verilmeli ve Öğretmen Meslek Kanunu ( ÖMK) içine alınmalıdırlar. Milli Eğitim Bakanlığı’nın, ihtiyaç duyduğu öğretmeni kadrolu olarak işe alması gerekirken, ücretli ve sözleşmeli öğretmen alımlarına başvurması, kaliteli eğitimin sürdürülmesine büyük oranda zarar vermektedir.

Atanamayan 600 bin civarındaki öğretmenin atamaları,  KPSS puan sıralaması üstünlüğü baz alınarak kademeli olarak mutlaka en kısa sürede gerçekleştirilmelidir. Gelecekte; bilgi birikimi, disiplini ve çalışkanlığı ile ülkemizin kalkınmasına katkı sunacak genç öğretmenlerin görev alma isteği engellenmemelidir.

*Eğitimci