Uğur Gürses yazdı: Faiz düşürme operasyonunda 'Kahtalı Mıçı sendromu'
Döviz ve altın borçlanmasıyla faizleri düşük tutma politikasının sonuçlarını tahlil eden ekonomist Uğur Gürses, sanatçı Kahtalı Mıçı'nın 2011'de 'dövizzede' olarak eylemlere katılması örneğini verdi. Gürses, "Hazine gibi teknik düzeyi yüksek bir kurumda siyasi direktifle büyük bir kur zararına kapı açacak borçlanmaya gidilmesi akıl alır gibi değil" dedi.
DUVAR - Ekonomist Uğur Gürses, faizleri düşürmek için döviz ve altın borçlanması şeklindeki politikaya geçilmesinin sonuçlarını analiz ederken, 2011 yılında dövizzede olarak eylem yapan sanatçı Kahtalı Mıçı'yı örnek verdi.
Kişisel web sitesinde 'Faiz düşürme operasyonunda Kahtalı Mıçı sendromu' başlıklı analizinde, kur artışının Hazine’ye çok kısa sürede getirdiği yükün oldukça büyük olduğuna dikkat çeken Gürses şunları yazdı:
Hali hazırda yurtiçi yerleşiklere yapılan ve vadesi gelmemiş altın ve döviz cinsi borçlanmaların tutarı tam 30.2 milyar dolar. Bu borçlanmaların ihraç tarihindeki kur ile bugünkü kur (TL/Dolar=8.50, altın 1950 dolar/ons) arasında oluşan kur farkı ile ödenen birkaç puanlık faizler dahil ortalama maliyeti, yıllık yüzde 30 olarak çıkıyor. Oysa ilk ihraç tarihinde döviz veya altın yerine TL tahvil borçlanması yapılmış olsaydı ortalama yıllık maliyet yüzde 12.3 olacaktı. Örnek çarpıcı olsun diye açalım; 30.2 milyar dolarlık borçlanma TL olarak yapılsaydı üzerinde biriken (6 Kasım gününe kadar) işlemiş faiz toplamı 16.2 milyar TL olacakken, kur ve ons altın fiyatındaki artış nedeniyle aynı gün itibariyle üzerindeki kur farkı ve ons altın fiyat farkı toplamı 78.1 milyar TL hesaplanıyor. Ayrıca, kurların ve altının ons fiyatının vadeye kadar nerede duracağını bilmiyoruz.
Basit bir örnek olsun diye, şunu da not edelim; bu hesaplama dolar kuru 8.50 olarak alınarak yapıldı. Dolar kuru 10 kuruşluk artışla 8.60 olduğunda; kur farkı 81.3 milyar TL yapıyor. Bunun karşılık geldiği ortalama maliyet ise yüzde 31.1 ediyor.
2018 Eylül-2020 Kasım arasında yapılan tüm döviz ve altın borçlanmalarının 6 Kasım itibariyle oluşturduğu kur ve ons fiyatı farkları (8.50’lık dolar kuru ve 1950 dolar/ons altın fiyatı) üzerinden 84.1 milyar TL yapıyor. Oysa TL yapılmış olsaydı toplam birikmiş faiz 20.7 milyar TL olacaktı.
Bu borçlanmaların büyük bir bölümünün 2021’de vadesi geleceği hesaba katılırsa alternatif olarak hesaplanan 20.7 milyar TL’lik faizin üzerine, bugünden vadeye kadar ödenecek faiz ise 30.1 milyar TL olacaktı. Böylece toplam faiz gideri 50.8 milyar TL olacaktı. Oysa sadece bugüne kadar oluşan kur ve altın ons farkı 84.1 milyar TL’lik farka yakın bile değil.
Bugünkü kur zararının maliyeti yüzde 30’luk bir TL borçlanma faizine eş değer. Bu durum tam da “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olma” durumu.
TL faizini düşürmek için yapılan bu “cin fikirli” döviz ve altın borçlanmasının Hazine’ye bıraktığı zarar görüldüğü gibi büyük.
Adıyaman Kahtalı ses sanatçısı Mustafa Aslan, (Kahtalı Mıçı) 2011 yılında “dövizzede” olduğunu öne sürerek diğer “dövizzedelerle” birlikte gösterilere katılmıştı.
Kahtalı Mıçı, 2008 yılında konut almak için TL yerine Japon Yeni ile konut kredisi kullandığını, o dönem uluslararası piyasalarda Japon Yeni’nin değerlenmesi ile borcunun TL karşılığının 2011’de yüzde 80 arttığını anlatıyordu.
Japon Yeni varlık ve borçlanmalar on yılları aşan uzun bir süredir sıfıra yakın faizde seyrettiğinden, muhtemelen kur riskinden habersiz Kahtalı Mıçı’ya cazip gelmişti. Japon Yeni’nin Ocak 2008’de dolara karşı 108 seviyesinden, 2011’de 77 seviyesinde gelerek değerlenmesi, Kahtalı Mıçı’ya büyük bir kur zararı getirmişti.
Finansal okur yazarlık açısından Kahtalı Mıçı’ya yol gösterenin olmadığı da belli idi.
Ancak Hazine gibi teknik düzeyi yüksek bir kurumda siyasi direktifle büyük bir kur zararına kapı açacak borçlanmaya gidilmesi akıl alır gibi değil.
Siyasetçi günü kurtarıyor; fatura topluma kesiliyor.
Kahtalı Mıçı’nın şarkılarından birinde yer alan şu sözler herhalde durumu çok iyi özetliyor: “Çal çal ince havadan / gülmedim ağlamaktan / bu millet neler çekti usta ile çıraktan”.