Uluslararası Adalet Divanı soykırıma acil önlem hükmü verir mi?
Yeryüzü güçleri de bölgesel çatışmalardan medet umduğu için bugün soykırım gerçeğini yaşıyor Filistin. Orta Doğu'daki barış büyük güçlerin çıkarına uyarsa ve UAD soykırım kararı verip engelleyecek hükümler ortaya koyarsa binlerce yıllık din çatışması, insancıl barışa dönüşebilir de.
Harward Üniversitesi'nin ilk siyahi ve ilk kadın rektörü Claudine Gay, sayısız ölüm tehdidi ve hakaretlerle karşılaşarak istifa etmişti. ABD Kongre baskısı, Rektörü istifaya zorladı kuşkusuz. İsrail’in, kampüslerdeki soykırım karşıtlığını, Yahudi karşıtlığı olarak etiketleme çabasında küçük bir zafer halkası oldu, Claudine Gay’in istifası. İsrail’in yürüttüğü soykırım savaşının, dünyanın en iyi üniversitelerinde cinsiyetçi ve ırkçı altyapıyı gün yüzüne çıkarması ibretlik elbette. Harward ve ABD Kongresi insanlık sınavını kaybetti. Şimdi Uluslararası Adalet Divanı sınanmada.
Bugün ve yarın, 11-12 Ocak günleri, dünyanın gözü kulağı Lahey’de olacak. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin İsrail’e karşı açtığı soykırım davası 29 Aralık günü kabul edilmişti. Bu ilk iki günlük duruşmalarda Güney Afrika Cumhuriyeti’nin talep ettiği ihtiyati tedbir kararları görüşülecek ve umulur ki kabul yönünde karara bağlansın. Çünkü bilindiği üzere Birleşmiş Milletler'in üst düzey yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı / International Court of Justice (UAD / ICJ) kararları bağlayıcı nitelik taşıyor. İsrail-Filistin arasındaki eşitsiz güç ilişkisi nedeniyle insanlık suçu halini alan savaş, açık bir soykırıma dönüştü. Bu insanlık ayıbını diplomasi durduramadı hatta durdurmaya yönelmedi bile. Halihazırda soykırımı durduracak tek güç şu an bu iki günlük ilk duruşmalardan çıkacak kararlar olabilir.
“Güney Afrika'nın istediği ihtiyati tedbirler arasında İsrail’in, Gazze'deki askeri operasyonları derhal durdurması, Filistinlilere yönelik soykırımın önlenmesi için gerekli tedbirleri alması, yerlerinden edilenlerin evlerine dönerek yeterli gıda, su, yakıt, tıbbi ve hijyen malzemeleri, barınak ve giysi dahil olmak üzere insani yardıma erişimlerini sağlaması, soykırıma karışanların cezalandırılmaları için gerekli adımları atması, soykırımın delillerini muhafaza etmesi ve verilen tedbirleri uyguladığına ilişkin Divan'a düzenli rapor sunması” isteniyor. Bu acil tedbirlerin kabulü, uzun soluklu yargılama süreci başlarken insanlığın ihtiyaç duyduğu en önemli şey. Netanyahu hükümetinin yürüttüğü savaşın UAD tarafından soykırım olarak nitelenmesi de ilk adımı sayılacağı için iyimser olmak zor. Halkların Filistin’i, diplomasi alanındaki büyük güçlerin İsrail’i desteklediği ortamda UAD yargıçlarının işi gerçekten zor ve bu nedenle büyük bir insani sınav veriyor olacaklar. Ancak dosyanın kabulü, duruşmanın gerçekleşiyor oluşu yani İsrail yönetiminin soykırım suçlamasıyla yargılanıyor oluşu bile başlı başına önemli bir insani gelişme. Umulan insani kararların çabucak alınması ihtimali biraz şüpheli olsa da UAD’den istemediği bir kararın çıkmasını önlemek İsrail hükümeti için Harward rektörünü istifa ettirmek kadar kolay olmayacak.
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin sunduğu dosyadaki gerekçelerin sağlam dayanaklar oluşturduğu yönünde önemli uzman görüşleri var dünyada. Diğer yandan Haaretz Türkçe’de yer alan haberden anlaşıldığına göre İsrailli yetkilileri endişelendiren ilk şey savaşı durduracak bir karar çıkması. Haaretz’e verdikleri demeçte İsrailli yetkililer cuma günü yapacakları savunma ile Güney Afrika Cumhuriyeti’nin iddialarını çürüteceklerini belirtirken, bir ateşkes kararı çıkmasının imkansız olduğu yönünde beyanda bulunmuşlar. Bu ifadeler İsrail kabinesinin savaşı 2024 boyunca sürdürme politikasında karalı olduğunu ve UAD’nin savaşı durdurmasını önlemenin birinci öncelikleri olduğunu düşündürüyor. Geri kalan her türlü suçlamayı ve bu suçların yaratabileceği diplomatik izolasyonu aşabileceklerine dair özgüvenleri olduğu düşünülebilir. Gerek diplomasi gerekse önemli başkentlerdeki lobicilik becerileri ile soykırım suçlamasını atlatabilecekleri sanısı boş bir özgüvenden mi kaynaklanıyor? Bu sorunun kesin cevabı uzun soluklu dava sürecinde ortaya çıkacak ama Cuma günkü duruşma sonrasında da bir parça belirginleşecek. Yani talep edilen ihtiyati tedbirler kabul görürse insanlık suçunun durdurulması ihtimali ağırlık kazanacak, en azından sıcak çatışmaya insani yardım arası verilme ihtimali güçlenecek diyebiliriz.
İsrail’in yaptığı, Filistinlilere yönelik soykırım dünyanın gözü önünde sürerken, İsrail’de Haaretz Gazetesi ve kimi akademisyenlerle hak savunucularının hatta bazı Yahudi grupların hükümet politikasına karşı insani duruş sergilemesi insanlık adına çok kıymetli bir duruş. 20 yıllık kesintisiz abluka ile kurulan apartheid rejimi esasen uzun soluklu bir soykırım niyetini ortaya koyan temel delillerden birisi olarak kabul ediliyor.
Konunun uzmanları tarafından soykırım suçu için iki kriterin, niyet ve eylem olduğu belirtiliyor.. Ve ’Filistin’i dümdüz etme’ beyanları niyeti ortaya koyduğu gibi abluka ile soykırımın koşulları da hazırlanmış oluyor. Temiz su, gıda, sağlık malzemeleri, yakıt, elektrik, barınak gibi temel insani ihtiyaçların engellenişi… Üç aydan uzun süredir kolektif cezalandırma anlamına gelen hedef gözetmeksizin karadan, denizden ve havadan saldırıların gerçekleşmesi… Büyük kısmı sivil 23 binden fazla insanın öldürülmesi ve ölenlerin yarıdan fazlasının kadın ve çocuk olması… UAD’nin soykırım kararı vermesi ama öncelikli olarak ihtiyati tedbir kararlarını kabul etmesi için yeterli gelişmeler bunlar. Üstelik bu davayı destekleyen devletler de var. Ancak ülkemizdeki kadar ‘kör gözüm parmağına’ hoyratlığıyla olmasa bile biliyoruz ki büyük güçlerin uluslararası yargı süreçlerinde hayli etkisi var. Bakalım, 12 Ocak Cuma günü (belki sizler bu yazıyı okurken) bir fikir edinmiş oluruz.
‘Zalimce bir çelişki’ tespitinde bulunmuştu Venezuela Devlet Başkanı Maduro. Soykırıma maruz bırakılan bir halkın yöneticileri tarafından başka bir halka soykırım uygulaması, mazlumun zalimleşmesi gerçekten dünyanın çelişkilerinden. Uluslararası Adalet Divanı Hitler dönemi Yahudi soykırımı nedeniyle kurulmuştu. Şimdi Yahudi halkın kurduğu devletin yöneticileri soykırım suçlamasıyla yargılanıyor. Mazlumun zalimleşmesi denilen bu çelişkiye rağmen iyi şeyler de oluyor. Örneğin apartheid rejiminin insanlık suçu olarak kabul edilmesi ve bu rejimi yıkma başarısı sergileyen bir ülke olarak Güney Afrika Cumhuriyeti'nce soykırım davası açılması umut verici. Lahey’den gelecek karar soykırımı durduracak nitelikte olursa… Bir umut işte belki binlerce yıllık o ‘göklerden gelen kararla’ süren dini içerikli çatışma belki yeryüzüne iner ve insani barışçıl yaşama hizmet eder. Ama tek kusur din çatışmaları kılıfı geçirilmesinde değil elbette yeryüzü güçleri de bölgesel çatışmalardan medet umduğu için bugün soykırım gerçeğini yaşıyor Filistin. Orta Doğu'daki barış büyük güçlerin çıkarına uyarsa ve UAD soykırım kararı verip engelleyecek hükümler ortaya koyarsa binlerce yıllık din çatışması, insancıl barışa dönüşebilir de.