Uluslararası Adil Yargılanma Günü: Türkiye adım atmalı
İnsan hakları savunucuları ve avukatlar, bugün ilk kez gerçekleşen 14 Haziran Uluslararası Adil Yargılama Günü (IFTD) ve Ebru Timtik Ödülü'ne ilişkin basın açıklaması yaptı.
Cihan Başakçıoğlu
İZMİR - İnsan Hakları Derneği (İHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) İzmir Şubeleri, 14 Haziran Uluslararası Adil Yargılama Günü (IFTD) ve Ebru Timtik Ödülü'ne ilişkin basın toplantısı düzenledi. İHD şube binasında düzenlenen toplantıda kurumlar adına açıklamada bulunan Avukat Beste Salman, bugünün dünya çapında ilk kez gerçekleşecek olan Uluslararası Adil Yargılama Günü (IFTD) olduğunu ifade ederek, IFTD'nin bu yılki odak ülkesinin, sistematik insan hakları ihlalleri ve adil yargılanma standartlarının eksikliğinden yıllardır mustarip olan Türkiye olduğunu kaydetti.
Türkiye'deki yargı sisteminin adil yargılanma ilkelerini koruma ve saygı gösterme konusundaki ciddi başarısızlığına karşı olarak, avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal'ın, Ocak 2020'de açlık grevine başladığını hatırlatan Salman, 5 Nisan 2020 Avukatlar Günü'nde ise bu talebin hayati öneminin altını çizmek için açlık grevlerini ölüm orucuna dönüştürdüklerini söyledi. Timtik'in, ölüm orucunun 238'inci günü olan 27 Ağustos 2020'de vefat ettiğini, Ünsal'ın ise Yargıtay'ın daha sonra geri alınan geçici tahliye kararının ardından 4 Eylül 2020'de protestosuna son verdiğini söyleyen Salman, temel hak ve özgürlükler ile hukukun üstünlüğü ilkelerinin sadece Türkiye'de değil tüm dünyada saldırı altında olduğunu belirtti.
'ADİL YARGILANMA HAKKINI YENİDEN TESİS ETMEK İÇİN 'EBRU TİMTİK ÖDÜLÜ'
Uluslararası Adil Yargılanma Günü ile birlikte ilan edilen Ebru Timtik Ödülü'nün, adil yargılanma hakkının ciddi tehdit altında olduğu ülkelerde bu hakkın yeniden tesis edilmesini savunmak amacıyla kurulduğunu söyleyen Salman, “Bugünün kendisi, uluslararası toplum tarafından her yıl odak ülke olarak seçilecek ülkedeki duruma odaklanmak ve orada karşılaşılan adil yargılanma sorunlarına dikkat çekmek için kullanılacaktır. Ayrıca, belirlenmiş odak ülkeden o ülkede adil yargılanma hakkını savunma ve/veya güçlendirmek konusunda aktif olan bir kişi ve/veya kuruluşa her yıl Ebru Timtik Ödülü verilecektir. Bu yıl odak ülke olarak, özellikle Uluslararası Adil Yargılanma Hakkı gününün arka planı ve ülkedeki durumun süregelen kötüleşmesi dikkate alınarak, odak ülke olarak Türkiye seçilmiştir. Gelecek yıllarda, yargı alanlarında yaşanan adil yargılanma hakkına yönelik zorlukları yansıtmak üzere başka ülkeler seçilecektir” dedi.
'İNSAN HAKLARINDAN KOPUŞ ULUSLARARASI TOPLUM TARAFINDAN GENİŞ BİR ŞEKİLDE RAPOR EDİLDİ'
Türkiye'de insan hakları ve hukukun üstünlüğünün, özellikle 2013'teki Gezi Parkı protestoları ardından 2015'te barış görüşmelerinin çökmesi ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hal akabinde gün geçtikçe gerilediğini söyleyen Salman, “Özellikle Temmuz 2016 darbe girişiminden bu yana avukatlara, gazetecilere, insan hakları savunucularına, muhalefetteki politikacılara, akademisyenlere ve mevcut durumu eleştiren diğer kişilere yönelik kötü muamele, ülkede başta adil yargılanma hakkı olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin korunmadığını ortaya koyan çok daha geniş bir uygulamalar bütününü yansıtıyor” diye konuştu.
İnsan haklarında görülen bu hızlı kopuşun, BM ve Avrupa Konseyi organları da dahil olmak üzere uluslararası toplum tarafından geniş bir şekilde rapor edildiğini ve yansıtıldığını da söyleyen Salman, “Bu organların her biri kuvvetler ayrılığı da dahil olmak bağımsız bir yargının yokluğundan demokratik bir sistemin yapıtaşlarının çökmesine kadar geniş bir alanda ciddi ihlaller tespit etmektedir. Bu uluslararası kuruluşlardan ve uluslararası toplumdan gelen eleştiriler, genel olarak, temel hak ve özgürlüklere siyasi amaçlarla yersiz müdahaleden, Kürtler gibi azınlık gruplarının siyasi katılım haklarının ciddi şekilde ihlal edilmesine kadar uzanmaktadır” ifadelerini kullandı.
KURUMLAR, TÜRKİYE YETKİLİLERİNİ ADIM ATMAYA ÇAĞIRDI
Salman, kurumlar olarak bu raporlarda tespit edilen sorunların bir yansıması olarak, ülkede adil yargılanma hakkının tam olarak korunmasını sağlamak ve bu hakkın altında yatan ilkelerin etkin bir şekilde hayata geçmesini sağlayacak bir ortam yaratmak için Türkiye yetkililerini şu adımları uygulamaya çağırdı:
- Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlamak için gerekli yasal ve diğer önlemler alınmalı ve yürütme de dahil olmak üzere yargının işleyişine doğrudan müdahale, baskı veya etki oluşturan tüm uygulamalar sona erdirilmelidir;
- BM Evrensel Periyodik Gözden Geçirme kapsamındaki İnsan Hakları Konseyi ve Venedik Komisyonu da dahil olmak üzere çok sayıda insan hakları gözetim mekanizmalarının Hâkimler ve Savcılar Kurulu'nu yürütmeden bağımsız kılmak ve kararlarının uygulanmasını sağlamaya yönelik tavsiyeleri uygulamaya konulmalıdır.
- Türk Ceza Kanunu'nun ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun geniş, muğlak ve eleştirel seslere karşı keyfi olarak uygulandığı tespit edilen ilgili maddelerinin açıklık ve öngörülebilirlik gereklilikleri ile hukuki belirlilik ve kanunsuz ceza olmaz ilkelerini karşılayacak şekilde değiştirilmelidir;
- Avukatlara, yargıçlara, diğer hukukçulara, gazetecilere, insan hakları savunucularına, muhalif politikacılara, akademisyenlere ve diğer kişilere yönelik, uluslararası adil yargılanma standartları bağlamında yargılamalarda belirli ceza gerektiren fiillere ilişkin inandırıcı bir kanıt olmaksızın süregelen sistematik taciz, tutuklama ve yargılamalara derhal son verilmelidir.
- Tüm cezai soruşturma ve kovuşturmalarda masumiyet karinesi ilkesini garanti edilmeli ve bu ilke korunmalıdır,
- İfade, örgütlenme ve barışçıl toplanma özgürlükleri gibi uluslararası insan hakları sözleşmelerinde korunan bu haklardan yararlanılmasını engelleyen her türlü uygulama, bu özgürlüklerin kullanımının keyfi kovuşturma ve uzun ve cezalandırmaya yönelik tutukluluk için gerekçe olarak kullanılması da dahil olmak üzere sona erdirilmelidir,
- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde ve Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 14. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına, Türkiye'nin her düzeydeki ceza mahkemelerindeki tüm ceza kovuşturmalarında uyulması sağlanmalıdır;
- Hakim ve savcıların adil bir yargılanma olmaksızın ihraç edilmeleri, avukatların mesleki faaliyetlerini ifa etmelerinin önüne set çekilmesi, şüphelilerin yasal temsilci hakkı ve avukat ve müvekkil arasında iletişim hakkı ve yanı sıra İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün Nisan 2019'da yayınlanan raporunda çerçevesini çizdiği üzere yargı sistemine getirilen diğer sınırlamalar da dahil olmak üzere olağanüstü hak döneminde gerçekleşip yasalaşan düzenlemeler kaldırılmalıdır;
- Avukatların, hakimlerin, gazetecilerin, muhalif politikacıların, insan hakları savunucularının ve diğerlerinin, yasal aktivitelerini engellemek ve onları sindirmeyi hedefleyen bir şekilde özellikle terör örgütüne üyelik suçlaması gibi düzleme suçlamalarla toplu yargılamalara konu edilmeleri uygulamasına son verilmelidir
- Ülkedeki yapısal insan hakları sorunlarını ele almak ve çözmek için uluslararası gözetim mekanizmaları ve ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşları ile açık bir diyalog oluşturulmalı ve ilk adım olarak BM Hakimler ve Avukatlar Özel Raportörü ve diğer özel raportörlerin Türkiye ziyaret talepleri kabul edilmelidir.