Uluslararası Af Örgütü yıllık raporu: Düzen dağılmanın eşiğinde

Uluslararası Af Örgütü yayınladığı yıllık raporunda, “Genel seçimler, hızla değişen yapay zeka, ırkçılık, ayrımcılık ve ayrışma için verimli bir zemin yarattı” denildi.

Fotoğraf: Ferhat Yaşar
Google Haberlere Abone ol

İSTANBUL - 155 ülkede insan haklarının durumunu mercek altına alan Dünyada İnsan Haklarının Durumu başlıklı yıllık raporunu yayımlayan Uluslararası Af Örgütü, dünyanın şiddetlenen çatışmalar ve uluslararası hukukun neredeyse topyekûn çöküşünün korkunç sonuçlarıyla baş başa kaldığına yer verdi.

Uluslararası Af Örgütü raporunda aynı zamanda yapay zekadaki hızlı ilerlemelerle hukuk sistemindeki çöküşün de hızlanabileceği ve Big Tech olarak bilinen büyük teknoloji şirketlerinin egemenliğiyle bir arada düşünüldüğünde, denetimin ilerlemelerin gerisinde kalmaya devam etmesi halinde bu durumun insan hakları ihlallerini ‘aşırı derecede artırma’ riski taşıdığı uyarısında bulundu.

‘ÖTEKİLEŞTİRİLEN GRUPLAR HEDEF ALINIYOR’

Mevcut durumda askeri ve siyasi aktörlerle şirketler tarafından rutin olarak silah haline getirilen yeni ve bilindik teknolojilerin denetimsiz kullanımı, çatışmalarda ve diğer bağlamlardaki hukuksuzluğu, ayrımcılığı ve cezasızlığı kolaylaştırdığına dikkat çekilen raporda, “Big Tech platformları çatışmaları körükledi. Casus yazılımlar ve kitlesel gözetim araçları temel hak ve özgürlükleri ihlal etmek için kullanılırken, devletler, otomatik araçlardan yararlanarak toplumların en fazla ötekileştirilen gruplarını hedef alıyor” denildi.

 ‘KÜRESEL DÜZEN ZAYIFLADI’

Uluslararası Af Örgütü’nün raporunda “günümüz liderleri ve kurumlarının insan hakları ilkelerine ihanetine ilişkin çarpıcı bir değerlendirme sunuyor. Artan çatışmalar karşısında birçok güçlü devletin eylemleri, çok taraflılığın güvenilirliğini zedeledi ve ilk kez 1945’te kurulan kurallara dayalı küresel düzeni zayıflattı” ifadelerine yer verildi.

‘ÇİFTE STANDART’

2023’e damga vuran ve yatışma belirtisi göstermeyen çatışmada, İsrail hükümeti Gazze’de uluslararası hukuku tamamen hiçe sayarken savaş suçlarının kanıtları artmaya devam ettiğine vurgu yapılan raporda, şöyle denildi: “Hamas ve diğer silahlı grupların 7 Ekim’deki korkunç saldırılarının ardından İsrail yetkilileri, sivil yerleşim bölgelerine aralıksız hava saldırıları düzenleyerek genellikle aileleri bütünüyle yok etti, yaklaşık 1,9 milyon Filistinliyi zorla yerinden etti ve Gazze’de artan açlığa rağmen acilen ihtiyaç duyulan insani yardım erişimini kısıtladı. ABD’nin, acilen çıkarılması gereken ateşkes kararı konusunda BM Güvenlik Konseyi’ni felce uğratmak için aylarca veto yetkisini sorumsuzca kullandığına ve hâlâ İsrail’e, savaş suçları kapsamına giren suçlarda kullanılan mühimmat sağlamayı sürdürdüğüne işaret ediyor. Ayrıca, Rusya ve Hamas’ın savaş suçlarına haklı bir biçimde itiraz ederken, iş bu çatışmaya gelince İsrail ve ABD yetkililerinin eylemlerini destekleyen Birleşik Krallık ve Almanya gibi Avrupa ülkelerinin sergilediği anlamsız çifte standartlardır.”

RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI

Rapor aynı zamanda, Rusya’nın Ukrayna’daki süregelen geniş çaplı işgali sırasında Rusya güçlerinin işlediği açık kural ihlallerini belgeliyor. Yoğun sivil nüfuslu bölgelerin yanı sıra enerji ve tahıl ihracatı altyapısına yönelik gelişigüzel saldırılara ve savaş esirlerine uygulanan işkence ve diğer türde kötü muameleye dikkat çekiyor. Ayrıca, yaygın olarak Rusya güçleri tarafından gerçekleştirildiği düşünülen kasıtlı bir saldırıyla Kakhovka Barajı’nın yıkılması gibi geniş bir alanda çevre kirliliğine yol açan eylemlere değiniyor.

 MYANMAR

2023’te Myanmar ordusu ve bağlı milisler de sivillere karşı saldırılar düzenleyerek binden fazla sivil ölümüne yol açtı. İki devlet de bariz ihlal raporlarını soruşturma taahhüdünde bulunmak bir yana, bu raporlara yanıt dahi vermedi. Her ikisi de Çin’den mali ve askeri destek aldı.

SUDAN

Sudan’da savaşan taraflar, Sudan Silahlı Kuvvetleri ve Hızlı Destek Kuvvetleri’nin her ikisi de 2023’te uluslararası insancıl hukuku hiçe sayarak sivilleri öldüren ve yaralayan planlı ve gelişigüzel saldırılar gerçekleştirdi ve yoğun nüfuslu bölgelerden patlayıcı silahlar ateşleyerek 12 bin kişiyi öldürdü. Saldırılar, dünyanın en büyük yerinden edilme krizini tetikledi ve 8 milyondan fazla kişi kaçmaya zorlandı. Çatışmalar yakın zamanda sona erecek gibi görünmezken Sudan’ı aylardır etkisi altına alan açlık krizi tehlikeli bir biçimde kıtlığa dönüşmek üzere.

ÖTEKİLEŞTİRİLEN GRUPLAR

Uluslararası Af Örgütü, dünyanın pek çok bölgesinde siyasi aktörlerin, geçmişten bugüne siyasi veya seçim kazanımları için günah keçisi haline getirilen kadınlara, LGBTİ+’lara ve ötekileştirilen topluluklara karşı saldırılarını artırdığını tespit etti. Yeni ve halihazırdaki teknolojiler, dezenformasyon yaymak, toplulukları birbirine düşürmek ve azınlıklara saldırmakta bu baskıcı siyasi güçlere yardım ve yataklık etmek üzere gitgide daha fazla araçsallaştırıldı.

Rapor aynı zamanda, mevcut teknolojilerin yaygın olarak ayrımcılığı yerleşik kılmak için kullanıldığına işaret ediyor. Arjantin, Brezilya, Hindistan ve Birleşik Krallık gibi devletler, kamusal protestoları ve spor etkinliklerini polis gücüyle denetlemek ve başta göçmenler ve mülteciler olmak üzere ötekileştirilen toplulukları ayrımcılığa maruz bırakmak için yüz tanıma teknolojilerine giderek daha fazla yöneldi. Örneğin, Uluslararası Af Örgütü’nün başlattığı hukuki sürece cevaben New York Polis Teşkilatı 2023’te, kentteki Black Lives Matterprotestolarını gözetim altında tutmak için teknolojiden nasıl yararlandığını açıkladı.

Yüz tanımanın menfi amaçlarla kullanımı hiçbir yerde, İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nın bir parçası olan Batı Şeria’da olduğu kadar yaygın değildi. İsrail, Batı Şeria’da yüz tanıma teknolojilerini dolaşım özgürlüğü kısıtlamalarını sıkılaştırmak ve apartheid sisteminin devamlılığını desteklemek için kullandı.

SIRBİSTAN

Sırbistan’da kısmen kendi kendine işleyen bir sosyal yardım sisteminin kurulmasıyla binlerce kişi temel sosyal yardımlara erişimlerini kaybetti. Bu değişiklikten özellikle Roman toplulukların ve engellilerin etkilenmesi, denetimsiz otomatikleştirmenin eşitsizliği nasıl artırabildiğini ortaya koydu.

Dünya genelinde milyonlarca kişinin çatışmalardan kaçtığı bir yılda rapor, gözaltına alternatif dijital araçların kullanımı, sınır dışsallaştırma teknolojileri, veri yazılımları, biyometri ve algoritmik karar alma sistemleri aracılığıyla da olmak üzere göç yönetimi ve sınır yaptırımlarında nasıl müdahaleci teknolojilere güvenildiğini açıklıyor. Bu teknolojilerin yaygınlaşması ayrımcılığı, ırkçılığı ve ırk ayrımcılığına maruz kalan gruplara karşı orantısız ve hukuksuz gözetimi kalıcılaştırmakta ve pekiştirmektedir.

ERMENİSTAN

Öte yandan, insan hakları ihlallerine yol açtığı uzun yıllardır toplanan kanıtlarla gösterildiği halde casus yazılımlar büyük oranda denetimsiz bırakıldı ve sürgündeki aktivistler, gazeteciler ve insan hakları savunucuları sıklıkla hedef alınanlar arasında yer aldı. 2023’te Uluslararası Af Örgütü, Ermenistan, Dominik Cumhuriyeti, Hindistan ve Sırbistan gibi ülkelerde Pegasus casus yazılımının gazetecilere ve sivil toplum aktivistlerine karşı kullanıldığını, ayrıca AB’de üretilen ve AB denetimine tabi casus yazılımların dünyanın dört bir yanındaki devletlere serbestçe satıldığını ortaya çıkardı.

Geçen yıl boyunca hızla mesafe kat eden üretken yapay zeka, casus yazılımlardan devletlerin otomatikleştirme girişimlerine ve sosyal medyanın başıboş algoritmalara kadar halihazırda var olan teknolojilerin oluşturduğu tehdidin boyutlarını değiştirdi.

Açgözlü ilerlemeler karşısında düzenlemeler büyük ölçüde durgun kaldı. Buna karşın, Avrupalı politika yapıcıların harekete geçmeye başladığını düşündüren bir işaretle, Şubat 2024’te AB kapsamında önemli bir Dijital Hizmetler Yasası yürürlüğe girdi. Kusursuz ve tamamlanmış olmasa da yasa, yapay zeka düzenlemeleriyle ilgili son derece ihtiyaç duyulan küresel tartışmayı başlattı.

SOSYAL MEDYA

Uluslararası Af Örgütü, Facebook algoritmalarının Etiyopya’daki silahlı çatışma bağlamında etnik şiddeti nasıl körüklediğini ortaya çıkardı. Bu durum, teknolojilerin, özellikle istikrarsızlık dönemlerinde toplulukları nasıl karşı karşıya getirmek için araçsallaştırıldığının en iyi örneğidir.

‘HİNDİSTAN’

Bu yıl, Hindistan’da bir milyardan fazla kişi, barışçıl protestoculara yönelik saldırılar ve dini azınlıklara karşı sistematik ayrımcılığın yaşandığı bir ortamda seçimlerde oy kullanacak. 2023’te Uluslararası Af Örgütü, müdahaleci casus yazılımların Hindistanlı gazetecileri hedef almak için kullanıldığını ve daha geniş anlamda teknoloji platformlarının siyasi muharebe alanı haline geldiğini ortaya çıkardı.

İnsan hakları örgütü, Facebook, Instagram, TikTok ve Youtube gibi belli başlı sosyal medya platformlarının temelinde yatan gözetim temelli iş modellerinin seçimler bağlamındaki insan hakları ihlallerinde bir katalizör görevi gördüğü düşünüldüğünde, bu sorunların bu önemli seçim yılında artacağını öngörmektedir.

Kasım ayında, sosyal medya platformlarında LGBTİ+’lar dahil ötekileştirilen topluluklara karşı ayrımcılık, taciz ve suistimaller devam ederken ABD başkanlık seçimleri yapılacak. Ayrıca, kürtaja karşı tehditkar ve korkutma amaçlı içerikler de yaygınlaştı.

İSRAİL- HAMAS

İsrail-Hamas çatışması dünya genelinde yüzlerce protestoyla karşılandı. İnsanlar, hükümetlerden çok daha önce, Gazze’ki Filistinlilerin akıllara durgunluk veren ıstırabına son verilmesi ve Hamas ve diğer silahlı grupların elindeki rehinelerin serbest bırakılması için ateşkes talep etti. ABD, El Salvador ve Polonya’da toplumsal cinsiyet adaletindeki gerileme hız kazanırken kürtaj hakkını talep etmek için sokaklara çıktılar. Küresel çapta binlerce kişi, fosil yakıtlardan adil ve hızlı bir biçimde uzaklaşılması talebiyle, gençlerin öncülük ettiği Fridays For Future hareketine katıldı.

Yılmadan yürütülen kampanyalar aynı zamanda 2023’te pek çok önemli insan hakları kazanımı elde edilmesini de sağladı. Tayvan’da #MeToo hareketi ve diğer sivil toplum örgütlerinin çevrimiçi cinsel şiddete son verilmesi için yürüttüğü savunuculuk çalışmalarının ardından hükümet, Cinsel Saldırı Suçlarını Önleme Yasası’nda değişiklik yaptı.

İhtiyacımız olanın gerisinde kalsa da, BM İklim Değişikliği 28. Taraflar Konferansı (COP28), fosil yakıtlardan “uzaklaşmak” konusunda uzlaşı sağladı ve böylelikle fosil yakıtlar ilk kez bir COP kararında dile getirilmiş oldu. Türkiye’de, kamuoyunda Büyükada Davası olarak bilinen Hak Savucuları Davası’nda 2020’de temelsiz suçlamalarla mahkum edilen dört insan hakları savunucusu, Taner Kılıç, İdil Eser, Özlem Dalkıran ve Günal Kurşun yıllarca süren mücadelenin ardından nihayet beraat etti.

Birçok örnekten birinde, Afgan eğitim aktivisti Matiullah Wesa, aylarca yürütülen kampanyanın ardından geçen Ekim ayında serbest bırakıldı. Wesa, kız çocukların eğitim hakkını desteklediği ve Taliban’ın kız çocukların ortaöğretime katılmasını yasaklama politikasını eleştirdiği için yaklaşık yedi ay cezaevinde tutulmuştu.

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard konu hakkındaki açıklamasında, “Raporumuz, küresel eşitsizliğin derinleştiği, süpergüçlerin üstünlük için rekabet ettiği ve iklim krizinin şiddetlendiği bir dönemde insan haklarına yönelik endişe verici baskıları ve bolca işlenen uluslararası hukuk ihlallerini gösteren kasvetli bir tablo çiziyor” dedi. Callamard sözlerini şöyle sürdürdü:

‘DÜZEN DAĞILMA EŞİĞİNDE’

“İsrail’in uluslararası hukuku açıkça hiçe sayması, müttefiklerinin Gazze’de yaşanan tarifsiz sivil katliamı durdurmaktaki başarısızlığıyla daha da şiddetli bir hâl aldı. Bu müttefiklerin çoğu, İkinci Dünya Savaşı sonrası hukuk sisteminin mimarlarıydı. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı süregelen saldırıları, artan sayıdaki silahlı çatışmalar ve örneğin Sudan, Etiyopya ve Myanmar’da tanık olduğumuz geniş çaplı insan hakları ihlalleri, kurallara dayalı küresel düzeni dağılmanın eşiğine getirdi.”

‘TEHLİKELİ BİR DÜŞMAN HAZIRLANIYOR’

Agnès Callamard, “Gitgide daha güvencesiz hale gelen bir dünyada, üretken yapay zeka, yüz tanıma sistemleri ve casus yazılımların denetimsiz bir şekilde çoğalması ve kullanılması, uluslararası hukuk ve insan hakları ihlallerini olağanüstü seviyelere çıkaran ve güçlendiren tehlikeli bir düşman olmaya hazırlanıyor” değerlendirmesinde bulundu.

‘ŞAŞIRTICI BAŞARISIZLIK’

Agnès Callamard, “Uluslararası toplumun işgal altındaki Gazze Şeridi’nde –korkunç derecede yüksek bir yüzdesi çocuklardan oluşan– binlerce sivili öldürülmeye karşı korumaktaki şaşırtıcı başarısızlığı, bizatihi sivilleri korumak ve insan haklarını muhafaza etmek için kurulmuş kurumların artık amacına uygun olmadığını açıkça gösterdi. 2023’te tanık olduklarımız, birçok güçlü devletin, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile güvence altına alınan, insanlığın ve evrenselliğin kurucu değerlerini terk etmekte olduğunu doğrulamaktadır” dedi.

Agnès Callamard, “Nefret, ayrımcılık ve dezenformasyonun, her şeyden önce ‘etkileşimi’ en üst düzeye çıkarmaya ayarlı sosyal medya algoritmaları tarafından nasıl çoğaltıldığına ve yayıldığına tanık olduk. Özellikle siyasi hassasiyetlerin arttığı dönemlerde sonsuz ve tehlikeli bir geribildirim döngüsü yaratıyorlar. Araçlar saniyeler içinde sentetik görüntüler, sesler ve videolar üretebiliyor ve belirli izleyici gruplarını hedef alabiliyor. Seçim düzenlemeleri ise bu tehdide yetişebilecek düzeyde değil. Bugüne kadar, çok laf az icraat gördük” dedi.