Uluslararası gözlemciler: Seçimde eşitlik yoktu
Uluslararası gözlemciler seçim sürecinde adaylar ve partiler arasında adil bir kampanya ortamı ve eşitlik olmadığını ancak rekabetin bulunduğunu belirtti. Gözlemciler ikinci turu da izleyecek.
DUVAR - 14 Mayıs seçimlerini takip etmek için Türkiye’de bulunan uluslararası gözlemciler, seçim sürecinde adaylar ve partiler arasında adil bir kampanya ortamı ve eşitlik olmamasına rağmen rekabetin bulunduğunu belirterek, ikinci tur seçimler için de gözlem faaliyetlerini sürdüreceklerini belirttiler.
AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu (DKİHB), AGİT Parlamenter Asamblesi (AGİT PA) ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin (PACE) ortak gözlem misyonu üyeleri seçimin ilk turunun ardından gözlem faaliyetlerine ilişkin Ankara’da bir basın toplantısı düzenledi.
Türkiye'deki seçimlere yönelik uluslararası seçim gözlemi, DKİHB tarafından görevlendirilen 264 uzman, AGİT PA’dan 98, AKPM’den ise 39 olmak üzere 40 ülkeden toplam 401 gözlemci ile yürütüldü.
Heyete göre Türkiye'deki "mevcut yasal çerçeve demokratik bir şekilde seçimlerin yürütülmesi için tam anlamıyla yasal bir zemin sağlamazken", seçimler iyi yönetilmiş ve seçmenlere siyasi alternatifler arasında gerçek bir seçim yapma imkânı verdi.
Öte yandan heyet üyelerinin seçime dair ilk değerlendirmelerinde şu eleştiriler de yer aldı:
"Mevcut cumhurbaşkanı ve iktidar partileri haksız bir avantajdan fayda sağlamıştır. Temel toplanma, örgütlenme ve ifade özgürlüklerine yönelik devam eden kısıtlamalar, bazı muhalif siyasetçi ve partiler ile sivil toplum ve medyanın seçim sürecine katılımını engellemiştir."
DW Türkçe'den Gülsen Solaker'in haberine göre AGİT gözlem heyetinin başkanı Michael Georg Link, bu seçimlerin rekabetçi olduğu kadar kısıtlayıcı da olduğuna dikkat çekerek, "Çok sayıda muhalif siyasetçinin tutuklu olması, bazı siyasi grupların suçlu atfedilmesi tam anlamıyla siyasi çoğulculuğun sağlanmasına engel olmuş ve bireyleri seçimlerde aday olma haklarından alıkoymuştur" dedi.
Link, "Seçim süreçlerine siyasi müdahalelerin yapılması Türkiye’nin uluslararası taahhütleri ile örtüşmemektedir" tespitinde bulunurken, seçime katılımın yüksek olmasının halkın demokratik değerlere bağlılığını gösterdiğini de ifade etti. Cumhur İttifakı’nın "adil olmayan bir kampanya" sürdürdüğünü belirten Link, bu süreçte medyanın adayları ve partileri eşit şekilde kamuoyuna yansıtmadığını, sivil toplum kuruluşlarına yapılan kısıtlamaların da sürece zarar verici oluğunu kaydetti.
'KAMPANYALAR KUTUPLAŞTIRICIYDI, SEÇİM ADİL DEĞİLDİ'
Kampanyaların çoğunlukla iktidar tarafından "kutuplaştırıcı bir şekilde yürütüldüğünü" söyleyen gözlem heyetinden AKPM Heyet Başkanı Frank Schwabe, seçime yüksek katılımın ise Türkiye’deki demokrasinin inanılmaz derecede dirençli olduğunu kanıtladığını belirtti.
Schwabe, "Ancak Türkiye demokratik bir seçimin temel ilkelerini yerine getirmiyor" diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye, AİHM kararlarına rağmen kilit bazı isimler hala cezaevlerinde. Medya özgürlüğü ciddi şekilde kısıtlanıyor ve oto sansür ortamı hâkim. Türkiye adil bir seçim kampanyası için gerekli koşullardan çok uzakta."
Muhalefetteki ikinci büyük parti olan HDP’yi kapatmaya yönelik devam eden davalar dahil olmak üzere bir dizi adli süreçle muhalif partilere ve siyasilere baskı uygulandığını belirten heyet üyeleri, aynı zamanda kadın temsili açısından da bu seçimlerde partilerin iyi bir sınav vermediğini kaydetti.
'DEPREMZEDELERİN ÇOĞU OY KULLANMADI'
Gözlem heyetinin vurguladığı bir diğer husus Maraş depremlerinden etkilenen seçmenlerin durumu oldu.
Yetkililerin depremde evlerini kaybeden ve etkilenenlerin seçimlere katılabilmesi için aldığı tedbirlerin "sınırlı" olduğuna işaret eden gözlem heyeti, devletin aldığı bu sınırlı tedbirlerin yanı sıra siyasi partilerin ya da gönüllü kuruluşların çabalarına rağmen depremzede seçmenlerin büyük bir bölümünün oy kullanmadığını belirtti.
AGİT PA Heyet Başkanı Farah Karimi, "Yüz binlerce insan depremlerden etkilenenler ve özellikle öğrenciler, ay verme haklarını kullanabilmek için ek birçok zahmete girmek durumunda kalmışlardır" diye konuştu.
Karimi, ayrıca ifade ve basın özgürlüğü genel olarak güvence altında olsa da bir dizi kanunun bu özgürlüğe sınırlama getirdiğine dikkat çekerek, "Devlete ait resmi yayın kuruluşunun anayasaya göre tarafsız kalma yükümlülüğü bulunsa da bu ve diğer pek çok ulusal TV istasyonları açık bir şekilde iktidar partilerini ve onların gösterdiği adayı kayırmıştır" ifadelerini kullandı.
DKİHB seçim gözlem heyetine başkanlık eden Büyükelçi Jan Petersen ise seçime yüksek katılımın halkın demokratik ruhunun iyi bir örneği olduğunu belirtirken, eleştirilerini ise şöyle sıraladı:
"Seçim idaresinin çalışmalarının şeffaflıktan yoksun olduğunu, kamu medyasının ezici bir taraflılık sergilediğini ve ifade özgürlüğüne sınırlamalar getirildiğini de üzülerek belirtmek isterim."
'KADIN TEMSİLİYETİ AZ'
Gözlemcilerin ön raporunda siyasette kadınların temsilinin sınırlı oluşuna da değinildi.
Milletvekili adaylarının sadece dörtte birinin kadın olduğunu belirten gözlemci heyeti, cumhurbaşkanı adayları arasında ise hiç kadın bulunmadığını hatırlattı.
"Seçim kampanyalarında kadınların görünürlüğü kısıtlı kalmış ve sadece birkaç siyasi parti kampanyalarında kadınların eşitliği ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadele konulu mesajlara ver vermiştir" denilen raporda, bazı kadın siyasetçilerin kampanyaları sırasında cinsiyete dayalı tacize uğradığını rapor etmesinin ise endişe verici olduğu kaydedildi.
Uluslararası gözlemciler ana raporlarını seçimin ikinci turunu da takip ettikten sonra ülkelerine dönmelerinin ardından yayımlayacaklar. Bu kapsamda DKİHB raporunu seçim sürecinin tamamlanmasından yaklaşık 8 hafta sonra olası iyileştirmeleri de içeren şekilde yayımlayacak. AGİT PA raporunu bir sonraki toplantısında sunacak. AKPM ise raporunu Haziran 2023’te Strasburg’daki ara oturumunda sunacak. (HABER MERKEZİ)