Umudu dirilten albüm: 'Deniz Koydum Adını'
“Deniz Koydum Adını”, içerisindeki Türkçe ve Zazaca şarkılarla '90'lı yılların en çok dinlenen albümlerinden biri olmuştu. Sol eğilimli radyolar dışında -ki sayıları çok azdı- radyolarda çalmayan, ana akım kanallarda kendine yer bulamayan bir albümdü bu ama elden ele, dilden dile yayılmış, pek çok eve girmişti.
Bu aralar her yerde ’90’lı yılların şarkıları çalıyor. Günün moda deyimiyle “90’lar nostaljisi” ortalığı sarmış durumda. O yıllarda çocuk olanlar, bu şarkılarla büyüyenler, bugün aynı şarkılarla eğleniyor. Şaşırtıcı değil elbette; bundan yirmi yıl önce '80’li yıllara saplanmıştık, öncesinde de ’70’li yılların şarkılarını dinliyorduk. O kadar ki, ’90’lı yılların sonundaki pop patlaması sırasında bile mekânlarda eski 45’liklerde kalmış şarkılar çalınıyordu. Yeni şarkıların yüzüne bakılmıyor, “eski şarkılar ne kadar da naifmiş” deniliyordu. Bugün, o yüzüne bakılmayan şarkılar “ah ne kadar naif” klasmanında değerlendiriliyor. Dünya değişiyor, geride kalan yıllar özleniyor ve özlenen dönemler, güzellikleriyle hatırlanıyor.
’90’lı yıllar memleketin ikiye ayrıldığı yıllar: Bir yanı aydınlıkken diğer yanı karanlıktı; bir yan eğlenirken diğer yanda acılar yaşanıyordu. ’80’li yılların, darbe döneminin kasveti ortadan kalkmıştı ama başka bir ağırlık memleketin üzerine çökmüştü. Bu, gündelik hayata pek yansımıyordu. Bir anda açılan özel radyolar ve televizyonlar, onların getirdiği görece özgür ortam ve art arda dinleyiciye ulaşan albümler, şarkılar ve yeni şarkıcılar, topluluklar, dönemin şenlikli yüzü. Diğer yanda da etkisini giderek hissettiren “derin” devlet, Susurluk kazasıyla açığa çıkan tuhaf ilişkiler, gözaltında kayıplar, faili meçhuller ve yakılan, yıkılan köyler var. Musa Anter’den Uğur Mumcu’ya pek çok insanın öldürülmesi ve Sivas’ta yaşanan katliam, o yılların diğer acıları. Bugünden baktığımızda “neşeli” addettiğimiz, gülerek andığımız yılların karanlık yüzü maalesef bu.
O yılları kayıt alına alan şarkılar, şarkıcılar ve topluluklar da var elbette. Başta Grup Yorum ve Bulutsuzluk Özlemi olmak üzere Ahmet Kaya’dan Sezen Aksu’ya uzanan pek çok isim, yaşananları şarkılarıyla bugüne taşıdı. Sivas katliamından sonra yakılan onlarca ağıtın yanına Selda Bağcan’ın “Uğurlar Olsun”undan Sezen Aksu’nun “Cumartesi Türküsü”ne uzanan nice şarkı ilişti ve bunlar, ortak hafızamızın vazgeçilmezleri oldu.
Şüphesiz sadece pop ve rock şarkıları ya da ağıtlar yoktu kulağımızda. 1993 yılında yayınlanan bir albüm dönemin kasvetini dağıtmış, öğrenci evlerimize umudu getirmişti. Grup Yorum’un ilk kadrosundan bildiğimiz iki kardeş, Metin ve Kemal Kahraman tarafından yapılan ve döneminde Hades tarafından dinleyiciye ulaştırılan “Deniz Koydum Adını”, içerisindeki Türkçe ve Zazaca şarkılarla o yılların en çok dinlenen albümlerinden biri olmuştu. Sol eğilimli radyolar dışında -ki sayıları çok azdı- radyolarda çalmayan, ana akım kanallarda kendine yer bulamayan bir albümdü bu ama elden ele, dilden dile yayılmış, pek çok eve girmişti. Sonrasında baskı üstüne baskı yaptı ve kasetler, CD’ler aracılığıyla bugüne ulaştı.
Albüm, sekiz uzun şarkıdan müteşekkil ve açılışında ona adını veren “Deniz Koydum Adını” var. Sözler ve müzikler ekseriyetle Kahraman kardeşlerin imzasını taşıyor. Katkıda bulunan başka isimler de var elbette ama asıl yük onların omzunda. Yük dediğime bakmayın, zevkle ve heyecanla yapılmış bir “iş” bu. Bunca sevilmesi, yayılması, dillere düşmesi biraz da bu yüzden. Alabildiğine naif, bir o kadar sahici. Bu yüzden hiçbir zaman eskimedi, eskimiyor, eskimeyecek. “Xece”den “Asma Vejiya”ya uzanan şarkılar, hayatımızın her döneminde bize eşlik edecek.
Kaset ve CD dedim, albümün eksiği plak olarak basılmamış olmasıydı. Bugün o da elimizde. A.K. Müzik, Metin & Kemal Karaman’la yaptıkları işbirliğinin ikinci ürünü olarak bu albümü plak formatında dinleyiciye ulaştırdı. 2024 yılının şahane işlerinden biri! Kapak (eldeki malzemenin yetersizliği yüzünden) yeniden tasarlanmış ve şarkıları en iyi şekilde dinleyiciye ulaştırmak için eldeki kayıtlar yeni bir “mastering” aşamasından geçmiş, plağa uyarlanmış. Her şeyiyle oldukça özenli bir çalışma bu. A.K. Müzik, geçtiğimiz aylarda ikilinin şahane albümlerinden birini daha plağa aktarmış, 1999 tarihli “Ferfecir” dinleyicisini bulmuştu. İlk göz ağrımız “Deniz Koydum Adını”, onun yanına heyecanla koyduğumuz ikinci çalışma.
Okay Temiz’den Saim Perker’e, İsmail Soyberk’ten Erdal Erzincan’a, Ayşegül Yordam’dan Naci Uslu’ya pek çok önemli müzisyenin katkıda bulunduğu bir albüm bu. ’90’lı yıllarda aykırı sound’uyla dikkat çekmişti ama bu aykırılık onu bugüne taşıdı. Daha önce de söyledim, hiç eskimeden… Şarkıların hepsi tek tek güzel ama yukarıda saydıklarım dışında iki şarkıyı daha kenara ayırmakta fayda var. Biri, Musa Anter anısına yapılmış “Apé Musa” -ki albüm de, 20 Eylül 1992’de Diyarbakır’da uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen bu büyük isme adanmış. İkinci şarkı, sözlerinde Hüseyin Eroğlu’nun da imzası bulunan “Kaybolan Kentin Eskicisi”. Sadece o yıllarda değil, sonrasında da umudu diri tutan şarkılardan: “Yalnız değilsin eskici / Bir sabah güneş doğar / Sevgiden tuğlalarla / Yeniden kurarız bu kenti…”
O yıllarda yıkılan, yakılan kentler/köyler, öldürülen insanlar, yaşanan acılar bu şarkıyı biraz daha anlamlı kılıyor. Karanlıkta yakılan bir ışık, önümüzü gösteren bir mum gibi. Sadece bu şarkı değil, albümün tamamı öyle. Acıları da bugüne taşıyor ama o dönem sarıldığımız umudu yeniden diriltiyor oluşu önemli. Memlekette yapılmış en iyi albümlerden biri ve artık pikabımızda da dinleyebileceğimiz için şanslıyız. Lizge Müzik Yapım tarafından üretilen, A.K. Müzik tarafından yeniden basılan iki Metin & Kemal Kahraman albümü “Ferfecir” ve “Deniz Koydum Adını”, koleksiyonumuzun en güzel köşesinde yerini çoktan aldı. Darısı diğerlerinin başına. Bir gün barış bu topraklara tam anlamıyla geldiğinde, yasaksız günlere eriştiğimizde bu şarkıları hep birlikte söyleyeceğiz. Şimdi de söylüyoruz ama o gün çok daha güzel olacak.