YAZARLAR

Urla’da kültürel halka tamamlanıyor

Özgörkeyler'in “Türkiye’nin en büyük otomobil müzesi” sloganıyla açtığı KEY Museum, 2011’de açılan Arkas Sanat Merkezi ve 2012’de açılan Arkas Deniz Tarihi Merkezi, nüfusuna, gelir ve eğitim seviyesine baktığımızda bir çöl gibi kalmış İzmir kültür-sanat dünyasına serapta birer yudum su sağladılar. Lucien Arkas’ın ekibi, bu yıl itibariyle şehre bir can suyu daha vererek bu alandaki üçüncü projeleri Arkas Sanat Urla’yı 1 Eylül 2020’de ziyarete açtı.

2000 adet “çok Instragram-lanabilir” (ben demiyorum, Artnet diyor) sanat eseri, 140 milyon dolarlık özel tasarım bir bina; işte size Los Angeles’ın ortasında Eli ve Edythe Broad’un özel koleksiyonun sergilendiği The Broad çağdaş sanat müzesi...

Son dönemde sanat tarihçileri ve sanat eleştirmenleri, değişen finansal konjonktür ve bunun getirdiği piyasa koşulları ile, sanat tarihinde yer alması gereken sanat eserlerinin müze gibi sanatın halkla buluştuğu kurumlardan çok kişilere gittiğine dikkat çekerek bu konuda dert yanıyorlar. Bugün, birçok izleyiciye ulaşıp onların ufkunu genişletecek ya da en azından günün sanat anlayışını, sanatçıların aktarmak istediklerini anlatacak eserler, kamusal alanlar yerine finansal gücü kuvvetli kişilerin bizlere kapalı evlerinde sergileniyorlar. Sanatı evden çıkarmak adına online koleksiyoner evi ziyaretleri, alternatif web siteleri kurulsa da burada en kurtarıcı rol, özel koleksiyon müzelerinin oluyor. Basel’de Fondation Beyeler, Berlin’de The Boros Collection, New York’ta (ki bu konuda en zengin şehirlerden) The Philips Collection, The Frick Collection, Los Angeles’ta The Getty Museum, Miami’de The Rubell Family Collection onlarca örnekten sadece birkaçı.

Merkezden ulaşıp daha periferde kalan coğrafyalara geldikçe bu örneklerin, o şehrin kültür sanat hayatı için de oldukça belirleyici kaleler haline geldiklerini görüyoruz. Çok basit bir mantıkla, yine aslına bakarsanız finansal sebeplerle, kamusal çağdaş sanat müzelerinin satın alamadığı eserleri, koleksiyonerler alabildiği için bu özel koleksiyonlar, coğrafyanın nüfusuna bir hediye de oluyor. Buna örnek olarak; (maalesef son patlamada zarar gören) Beyrut’taki Sursock Museum ya da Atina’da nispeten yeni sayabileceğimiz Basil & Elise Goulandris Foundation, güçlü çağdaş sanat müzesi olmayan bu şehirler için birer nimet.

Türkiye’ye baktığımızda, öncelikli olarak Koç ailesinin koleksiyonu ve teşvikleri olmadan, ne kadar da farklı ve eksik bir çağdaş sanat ortamımız olurdu, düşünemiyorum. İkincil olarak, Eczacıbaşı ve Sabancı ailelerinin yanı sıra, sergilerinde bugünün en hit eserlerini gördüğümüz Banu-Hakan Çarmıklı koleksiyonu ya da halen devam eden Çanakkale Bienali’nin bel kemiğini oluşturan Agah Uğur Koleksiyonu gibi (dahasını da sayabileceğimiz) koleksiyonların bugün yazılmakta olan Türkiye sanat tarihini ellerinde tuttukları ve bizlerle paylaştıkları bir gerçek.

.

İZMİR'DE ÜÇÜNCÜ KÜLTÜR-SANAT PROJESİ

Sanat kümelenmeleri İstanbul çevresinde toplanırken İzmir, Ankara, Adana gibi yüksek nüfuslu şehirler atıl kalıyor. Son dönemde Eskişehir’de OMM’un açılması, Ankara’da Evliyagil’in, İzmir’de de Arkas’ın çabaları, bu ataletten silkinmek için fırsatlar sunuyor.

Özgörkeyler'in “Türkiye’nin en büyük otomobil müzesi” sloganıyla açtığı KEY Museum, 2011’de açılan Arkas Sanat Merkezi ve 2012’de açılan Arkas Deniz Tarihi Merkezi, nüfusuna, gelir ve eğitim seviyesine baktığımızda bir çöl gibi kalmış İzmir kültür-sanat dünyasına serapta birer yudum su sağladılar. Lucien Arkas’ın ekibi, bu yıl itibariyle şehre bir can suyu daha vererek bu alandaki üçüncü projeleri Arkas Sanat Urla’yı 1 Eylül 2020’de ziyarete açtı.

Julius Caesar'ın Hikayesi Serisi Duvar Halısı, 16.yüzyıl. Fotoğraf: ArkasNews

Tamamında doğal taşların mimarisi ile, iki katlı bir sergi alanından oluşan binada, 2000 tablo, 400 parça kıymetli, 230 civarı heykel, cam objeler, kristallerden oluşan Arkas koleksiyonundan özenle seçilmiş parçalar, ziyaretçileri Urla kasabasındaki doğanın içine konumlanmış binada bekliyor.

Binanın ilk katında 19. yüzyıl sonu - 20. yüzyıl başı batı resim ve heykel sanatının önemli temsilcilerinin eserleri yer alıyor. Bu seçki üzerinde çalışılırken, 1860’larda doğup yolu Paris’ten geçen ve birbirlerinden etkilenen, birbirlerine yol açan sanatçıların eserleri seçilmiş. Bir nevi Arkas koleksiyonunda yer alan modern sanat kurucuları seçkisi diyebiliriz. Eserler kronolojik olarak ilerlerken Belçikalı ressamlar ve nü resimler için ayrı iki köşe oluşturulmuş. Zamanla eserlerin değiştirilmesi ve koleksiyondan farklı parçalar gösterilmesi planlanıyormuş.

İkinci kata çıktığınızda hava birden değişiyor ve 16. yüzyıldan 17. yüzyıla uzanan, zırh, miğfer ve silah seçkisi, Rönesans duvar halıları ve klasik dönem Anadolu halıları ile karşılaşıyorsunuz. Açıkçası bu farklılık, gezerken bir kopukluk hissi yaşatıyor ve alt kattaki eserlerin devamına hasret bırakılmış gibi hissediyorsunuz. Sahillerden gemiler demir alır, kırsallarda dolaşır, nü resimlere bakarken savaşa konusuna nereden geldiğinizi anlayamıyorsunuz.

Sanat Merkezi Direktörü Müjde Unustası, Lucien Arkas’ın koleksiyonerlik algısını yansıtmak için böyle bir seçki olduğunu anlatıyor, iki kat arasındaki ayrımı sorduğumda. Arkas koleksiyonunda 30 binin üzerinde kitap olduğunu ve Lucien Arkas’ın özel ilgisi olan savaş stratejilerinin bu koleksiyonda bir ağırlığı olduğunu aktarıyor. Bu kitap koleksiyonunun sağladığı kıymetli bilgilerle toplanan ve Türkiye’de benzeri olmayan bu savaş odaklı seçkinin varlığı böylece anlam kazanıyor. Bu seçimleri dinlerken, ekipten Lucien Arkas’ın koleksiyonerliği nasıl bir tutku haline getirdiğini, koleksiyonuna kattığı eserleri yıllar boyu seçerken nasıl belli konu ve dönemlere özenle odaklandığını ve her eserin hikayesini bildiğini öğreniyorum. Her zaman sorguladığımız, hazır şehrin ortasında sanat merkezi varken (Arkas Sanat Merkezi – Alsancak) neden çağdaş sanatın desteklenmesi seçilmiyor, neden genç sanatçılara kapı açılmıyor da klasik sanattan ilerlenmiyor sorusunun da cevabını kendi kendime almış oluyorum. Lucien Arkas, koleksiyonunu yıllardır araştırma yaptığı ve artık uzmanı olduğu belirli alanlarda geliştiriyor. Türkiye’de her alanda eksik bulduğum, nedense bir türlü kıymet verilmeyen, herkesin her şeyi (biraz) bilmesinin marifet sayıldığı bir ortamda, belirli konularda uzmanlaşmanın iyi bir örneği aslında Arkas koleksiyonu. Uzman olmadığı yerde duruyor. Atılım yapıyor diye, tek bir kişiye birçok misyon yükleyip her konuya çözüm bulmasını, yepyeni bir alana da el atmasını bekleyemeyeceğimizi düşünüyorum. Yine de eksik eksiktir; Arkas’ın İzmir’deki diğer finansal güce sahip iş adamlarına örnek olmasını ve birilerinin de çağdaş sanat anlamında İzmir’e yatırım yapmasının gerekliliğini kayıtlara geçirelim.

Georges Braque

BU GÖZLER KENDİ KASABASINDA BRAQUE GÖRDÜ!

İzmirliler olarak o kadar sanata açız ki, bir şey sunulduğunda “Daha fazlası ne zaman olacak?” diye sormaktan kendimizi alamıyoruz. Proje elbet geliştirilebilir, daha farklı küratöryal yaklaşımlar mutlaka denenebilir. Bunlarla beraber bu gözler İzmir’in bir kasabasında Georges Braque, Auguste Rodin, Francis Picabia gördü! Ferah bir alanda, başarılı bir sesli rehber turuyla hem birçok yetişkin hem de (Arkas ekibinin de çok önem verdiği üzere) özel turlarla birçok çocuk, dünya sanat tarihine damga vurmuş sanatçıları kendi kasabalarında görmüş olacaklar, ne büyük bir değer.

Müzenin ilk gösteriminde en çok hoşuma giden dokunuşlar, yerel kültürel ve sanatsal mirasa yapılan göndermeler oldu. Nurullah Berk, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cemal Tollu gibi birçok hatırı sayılan Türk ressamı akademisinde eğiten André Lhote’ye bu sebeple özellikle yer verilmesi ya da Efes’ten çıkarılan Roma’dan sonra Louvre Müzesi’ne getirilen Borghese Gladyatörü’nün iyi bir replikasını kendi toprağında görmek, bu dokunuşlara güzel örnekler.

Arkas ekibi, ana hedeflerinin, koleksiyonu olabildiğince paylaşmak olduğunu söylüyorlar. Yerel halkla, İzmir kültür-sanat camiasıyla, eğitim gören sanatçılarla, özellikle de çocuklarla... Son dönemde şarap bağları, gurme adresleri ile kültürel olarak dikkat çekmeye başlayan Urla için de bu kültürel halkayı tamamlayan çok doğru bir katkı oldu Arkas Sanat Urla. Örnek olması dileğiyle!

Arkas Sanat Urla’ya ziyaret, pandemi süresince rezervasyonla Salı ve Perşembe günleri 11:00-17:00 arasında.

.

Irmak Özer Kimdir?

Sabancı Üniversitesi Toplumsal ve Siyasal Bilimler bölümü mezunu olan Irmak Özer, lisans eğitiminin ardından Atina Üniversitesi'nde Güneydoğu Avrupa Çalışmaları (MA) alanında ve London School of Economics and Political Science'ta Karşılaştırmalı Politika (MSc) alanında iki adet yüksek lisans programını tamamlamıştır. Kültür-sanat alanında uzun zamandır çeşitli mecralara yazılarıyla katkıda bulunan Irmak Özer, hurriyet.com.tr, Art50, Milliyet Sanat, İstanbul Life gibi önemli basılı ve çevrimiçi yayınlarda sergi değerlendirmeleri ve söyleşiler ile katkı sağlamakta ve ilgili platformlarda konuşmalar yapmaktadır. Irmak Özer, kültür-sanat alanında uzmanlaşmak için İstanbul Üniversitesi Kültürel Miras ve Turizm bölümünü (AA) ve Koç Üniversitesi'nde Arkeolojik Varlıkların Korunması ve Kurtarılması sertifika programını tamamlamıştır. Irmak Özer İsviçre'de yaşamakta ve Uluslararası İlişkiler alanında çalışmaktadır.