YAZARLAR

Üstü çizilen hayatlar

Teknoloji, iş – işletme düzenlerine, onların getirdiği yeni değerlere, dinamiklere uyum sağlayarak çalışmayı eğlenceye dönüştürdükleri, kendi kendine yetebilen becerikli, üretken, özgürlükçü bireysel kimlik sahibi oldukları söyleniyor X kuşağının. Kuşağın bir başka özelliği, kimilerinin “adrenalin” diyerek zevke dönüştürmeye çalıştığı stres. Gerginlik. Panik. İşsiz kalma, kulvar dışına düşme korkusu.

Derler ki, iş insanı iyi ve namuslu yaparmış.

19. yüzyılın ikinci yarısında, diyelim 1860’larda geçerliydi bu. Yüzyıl sonra, 1960’larda da öyle. Ama onların çocukları için değil. 21. yüzyıl insanı için durum daha da beter. İş ve onun sağlayacağı kazandıracağı “iyi”lik göstergeleri, duyguları, değerleri tümüyle meçhul.

Hasta bir adamım ben, diyor Y. A.

Kırk yaşlarında, memur, kamu görevlisi. 1860’lar Rusya’sı, Petersburg. Yaşadığı dünyaya, ülkeye, zamana karşı da, kendine karşı da öfkeli. Dünyanın ve zamanın büyük iddialarına, çarpıcı vaatlerine karşın insanın değersizleştiğinin, hiçleştiğinin farkında. İçi hınç dolu, sevimsiz, huysuz, kaba, kindar, zeki cahiller sürüsü. Kendisi de içinde. Gerçekle –kendisiyle- yüzleşir… Utançtan yerin dibine geçer.

Hep orada olacaktır artık. Adını orada alır: Yeraltındaki Adam’dır. Dostoyevski’nin kaleminden okuruz Y. A.’nın notlarını.

Hastalığın tedavisi yoktur.

Tedavi niyetine tanımlar, kodlar üretilir sürekli.

Modern toplum kod adıyla anılan yerüstü düzeni, en genel ifadeyle T Cetveli üzerine inşa edilir. Biliyorsunuz, şöyle bir şey kendisi:

Cetvelin doğrudan kullanım alanı mimarlık, mühendislik mesleklerinin, yapı – bina inşasıyla sınırlı olmadığı da malum. Mimarlık ve mühendislik, bilfiil toplum denen yapının kendisinden ruh, düşünce, kariyer vs gibi alanlar dahil, bizatihi insan üzerine odaklanıyor. Gen mühendisliği de var bunun, oyun mühendisliği de.

Cümle mimarlık – mühendisliklerin temelindeki cetvel, bu ilimlerden çok çok önce icat edilen –ve onları da doğuran- başka bir ilme ait: Muhasebe defterinden çıkmadır T Cetveli.

Asıl adı: Mizan Cetveli.

Mizan dediğin, ölçüdür. Tartıdır, terazidir.

Yeryüzünde ilk kenti, ilk tapınağı, ilk iktidarı, ilk devleti… ve yaygın deyişle, bunların ürünü olan ilk uygarlığı kuran Sümerliler’in icadı muhasebe ilmi, mizan cetveli. Yazı, hesap, mimarlık, mühendislik dahil cümle ilimler oradan doğacaktır.

İşlem basit: T’nin sol kanadı borç, sağ kanadı alacak.

Cetveli her yerde, her zaman iş görür. Aktif – Pasif. Girdi – Çıktı. In – Out…

Max Weber, modern zamanlar mimarisinin temelindeki “kapitalist ruh”un, Protestan ahlak’tan doğduğunu öne sürer. Hıristiyan haçı el değiştirirken anlam değişimine de uğramıştır Weber’e göre. Din adamlarının elinden esnafın, tüccarın eline geçen haç, şahsi mizan cetvelleri, alacak-verecek defterleriyle yeni büyük cemaati ve her şeyin üstüne çıkan maddi ilahiyatı, iktidarı yaratmıştır.

Dostoyevski’nin Yeraltı Adamı, o iktidarın kurbanlarındandır. Hasta.

X : Bilinmeyenler ve Bilinenler

Mizan – muhasebe işlerinden türeme T Cetveli, her şeyi ölçüp biçip icat ve inşa ettiği gibi aynı işlemi kimlikler, kişilikler, dönemler üzerine de yapar. Bu minvalden olmak üzere, yakın zamanın gözde icatlarından, mühendisliklerinden biri de kuşak mühendisliği.

Şimdiki zamandan bakınca, tarih öncesine denk gelen yüzyıl öncesi; 1920’lerden 1940’lara uzanan dönem “sessiz kuşak” olarak niteleniyor. (Elektronik aygıtlar henüz yaygınlaşmadığından olsa gerek.) İkinci dünya savaşı sonrasından 1960’ların ortalarına dek doğanlara “boomer” deniyor; üretim artışına eşlik eden doğum patlaması. Onları izleyen, 1980’e dek yeryüzüne konuşlananlar, meçhule yolculuklarından X Kuşağı olarak niteleniyor. Devamı Y, Z olarak geliyor.

Merak eden anılan kodlara, kuşaklara atfedilen özellikleri araştırabilir.

X denenler, Yeraltı – Yerüstü düzeninin son ürünleri gibi görünüyor.

Teknoloji, iş – işletme düzenlerine, onların getirdiği yeni değerlere, dinamiklere uyum sağlayarak çalışmayı eğlenceye dönüştürdükleri, kendi kendine yetebilen becerikli, üretken, özgürlükçü bireysel kimlik sahibi oldukları söyleniyor X kuşağının.

Kuşağın bir başka özelliği, kimilerinin “adrenalin” diyerek zevke dönüştürmeye çalıştığı stres. Gerginlik. Panik.

İşsiz kalma, kulvar dışına düşme korkusu.

Önceki kuşaklardan farklı ve giderek yayılan bir hastalıkla karşılaşıyor X Kuşağ: İşsizlikle.

Zygmund Bauman’ın deyişiyle “işsiz” -tıpkı “sağlıksız”, “rahatsız” gibi- yoksunluk takısı almış bir sözcük.

Normal dışı ama tedavi edilebilir gibi, arızi – geçicilik havası olduğunu işaret eder Bauman işsizlik sözcüğünün. Devamındaysa, ıskarta hayatlar gelecektir. Külliyen üstü çizilenler.

Y.A.’nın dediği gibi, iş insanı iyi ve namuslu yaparmış.

Bir vakitler.