Uydular, afet sonrası kurtarma çalışmalarına nasıl yardımcı olabilir?
Şüphesiz, esas olan acil durum yönetimidir; bununla birlikte, felaketten etkilenen ülkelerin yeniden yapılanması da aynı derecede hayati öneme sahip.
Emilie Bronner
Uydu görüntüleme alanındaki uluslararası işbirliği, 6 Şubat 2023 günü Suriye ve Türkiye’yi vuran (ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu verilerine göre) 7,8 büyüklüğündeki deprem ve 7,6 büyüklüğündeki ikinci deprem gibi afetler sonrasında başlayan kurtarma ve yardım çalışmalarında büyük rol oynar. Bu tür veriler yolların, köprülerin, binaların anlık durumunu haritalandırarak ve daha da önemlisi stadyumlarda ya da diğer açık alanlarda bir araya gelerek muhtemel artçı sarsıntılardan korunmaya çalışan toplulukları tespit ederek, insani yardım ekiplerinin su ve gıda maddelerini daha etkili biçimde ulaştırmasına olanak tanır.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), uyduların merceklerini süratle deprem bölgelerine doğrultmak için 6 Şubat günü yerel saatle sabah 7:04’te, uluslararası “Uzay ve Büyük Afetler” tüzüğünün uygulanmasını talep etti. Birleşmiş Milletler (BM) yerel saatle 11:29’da Suriye için de harekete geçti.
Aynı saatlerde 11 uzay ajansı en uygun optik ve radar uydularını harekete geçirmeye hazır hale geldi. Fransa’nın, bu bölgeden geçerken ilk görüntüleri sağlayacak olan (orta, yüksek ve çok yüksek çözünürlük sahibi) optik uyduları Spot, Pléaides ve Pléiades Neo’ydu. Heyelanları, hatta rakımdaki çok küçük değişimleri dahi görüntüleyebilen radar uyduları, geceleri ve bulutların arasından dahi çalışabilmeleri sayesinde optik bilgilere tamamlayıcı bir kaynak olacak.
Her yıl dünya genelindeki milyonlarca kişi, (hortum, kasırga, tayfun, deprem, heyelan, volkan patlaması, tsunami, sel, orman yangını gibi) doğal ya da (petrol kirliliği veya endüstriyel patlamalar gibi) insan kaynaklı afetlerden etkileniyor. Maalesef, iklim değişikliğiyle beraber bu felaketlerin sayısı ve sıklığı da artıyor; daha fazla kişinin bu felaketlerle karşı karşıya kalıyor, daha fazla ev hasar görüyor ya da harabeye dönüyor.
BİR FELAKETİN ANATOMİSİ
Uluslararası “Uzay ve Büyük Afetler Tüzüğü”, bir felaketi ‘geniş ölçekli, beklenmedik, benzeri olmayan ve kontrol dışı bir olay’ biçiminde tanımlar; bu olaylar can kaybına veya mülk ve çevrenin hasar görmesine neden olur ve veriye ulaşmak ve veri toplamak doğrultusunda bir acil eylem gerektirir.
Tüzük, 1999 yılında Ulusal Uzay Araştırma Merkezi ve Avrupa Uzay Ajansı ortaklığıyla oluşturuldu ve kısa süre sonra Kanada Uzay Ajansı da buna dahil oldu. Günümüzde, afet bölgeleri üzerinde mümkün olan en kısa sürede ücretsiz uydu görüntüleri elde etmek amacıyla 17 üye uzay ajansı güçlerini birleştirmiş durumda. Tüzük, 2000 yılından bu yana 154’ten fazla ülkede 797 defa etkinleştirildi. O zamandan beri ise Avrupa’daki (Kopernik Acil Durumu) ve Asya’daki (Sentinel Asya) girişimlere tamamlayıcı bir kaynak oldu.
Tüzüğün harekete geçirildiği durumların neredeyse dörtte üçü hava olaylarından, özellikle de faaliyetlerin yarısını oluşturan fırtınalar, kasırgalar ve sellerden kaynaklanıyor. Kimi zaman bu öngörülemeyen kriz durumlarında, zeminin hasar gördüğü ya da su altında kaldığı ve yolların geçit vermediği hallerde, arazi tabanlı kaynaklar felaketin boyutlarını tam anlamıyla inceleyemez ve kurtarma ve insani yardım çabalarını mümkün olan en iyi biçimde düzenleyemez. Uydular ise mevcut durumu uzaydan çok yüksek çözünürlükle görüntüleyerek büyük önem taşıyan bilgileri süratli bir biçimde elde eder.
Kimi durumlarda, tüzük etkin hale getirilmez. Bunun sebebi, (savaşlar ve silahlı çatışmalar gibi) söz konusu meselenin tüzüğün kapsamı dışında olması, uzaydan sağlanan görüntülerin (sıcak hava dalgaları ve salgın hastalıklar söz konusu olduğunda) kimi zaman çok az ilgi çekmesi veya (kuraklık gibi) bir olgunun yavaş ve uzun bir zaman aralığı boyunca gelişmesi olabilir.
UYDU VERİLERİ, DÜNYADAKİ KRİZLERE YANIT OLABİLİR
Uydular, bir felaket meydana gelir gelmez, etkilenen bölgeler üzerinde süratle görüntü elde edecek biçimde programlanır. Herhangi bir zamanda, optik veya radar olmak üzere 60’tan fazla uydu harekete geçirilebilir. Meydana gelen felaketin türüne bağlı olarak, daha önceden belirlenen kriz planları uyarınca farklı uydular seferber edilir; diğerleriyle birlikte, bunlar arasında TerraSAR–X / Tandem-X, QuickBird-2, Radarsat, Landsat-7/8, SPOT, Pleiades ve Sentinel-2 uyduları da bulunur.
Optik görüntüler uzaydan çekilen fotoğraflara benzese de radar görüntülerinin uzman olmayan kişiler tarafından yorumlanması daha güç olabilir. Bu sebeple, bir felaket sonrasında anlaşılmasını kolaylaştırmak amacıyla uydu bilgileri yeniden işlenir. Görüntüler, örnek olarak, kurtarma ekiplerinin kullanması için etki ya da değişim haritalarına, halkın kullanması için su baskını uyarı haritalarına ve karar vericilerin kullanması için hasar tahminleriyle birlikte yanan ya da su basan alanların haritasına dönüştürülür.
Saha kullanıcıları ile uydu operatörleri arasında bir ortak çalışma yürütülmesi şarttır. Dünya gözlem teknolojileri alanındaki (özellikle de 50 ilâ 20 metrelik ve şimdi 30 santimetrelik optik çözünürlüklerin performansına dayanan) yenilikler ve 3 boyutlu veri işleme yazılımları sayesinde ilerlemeler sağlandı; aynı zamanda uydu ve olay mahalli verilerini birleştirebilen dijital araçların geliştirilmesi sayesinde çeşitli ilerlemeler kaydedildi. Sahadaki ihtiyaçlar, bunların teslim süresi ve teslim edilen malzemelerin kalitesi bağlamında, tüzüğün içerdiği müdahale süreçlerinin gelişmesine de katkı sağladı.
AFET SONRASI YENİDEN İNŞA SÜRECİ
Hiç şüphesiz, esas olan acil durum yönetimidir; bununla birlikte, felaketten etkilenen ülkelerin yeniden yapılanması ve geleceğinin göz önünde bulundurması da aynı derecede hayati öneme sahiptir. Gerçekten de ‘risk döngüsü’, yeniden inşanın, dayanıklılığın ve riskin önlenmesinin, normale dönüş sürecinde büyük bir rol oynadığını savunur. Felaketler öngörülemese dahi özellikle de yinelendiği ülkelerde daha doğru bir hazırlık yapılabilir. Örneğin, bölge sakinleri depreme dayanıklı yapılara ve güvenli toplanma yerlerine kavuşabilir ya da yaşam alanlarının güvenli yerlere taşınmasından faydalanabilirler. Hayatta kalma becerilerini öğrenmek de büyük önem taşır.
Kimi büyük felaketlerin ardından ‘yeniden inşa gözlemevleri’ diye adlandırılan birkaç girişim ortaya çıktı; bunlardan iki tanesi 2021 yılında Haiti’de ve 2019 yılındaki liman patlamasının ardından Beyrut’ta hayata geçirildi. Buradaki hedefler, afetten en çok etkilenen bölgelerde bulunan binaların, yolların, çiftliklerin, ormanların ve diğer şeylerin aldığı hasarın ayrıntılı ve dinamik bir biçimde gözden geçirilmesini sağlamak, yeniden inşa planlamalarını takip etmek, riskleri azaltmak ve 3 ilâ 4 yıllık zaman zarfında yaşanan değişimleri gözlemlemek amacıyla uydu görüntülerini koordine etmektir.
Yazının orijinali The Conversation sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)