YAZARLAR

Uygarlık paradigmasını değiştirmek

Fikret Hoca’nın son kitabı da Yordam Yayınları’ndan çıkan Uygarlık Paradigmasını Değiştirmek (2024). Başkaya, birçok kitabında ısrarla dile getirdiği bir sorunun altını bu çalışmasında da çizer. “Kapitalizm dahilinde…bir gelecek yok!” Çıkış yolunu da “insanın insanla, toplumun doğayla uyumlu, barışık olduğu” bir dünyanın mümkün olduğunu da göstermekte kitabında: Eko-sosyalizm.

Eski -ve hâlâ- bir öğrencisi olarak Fikret Başkaya’nın çalışmalarının bir bütün halinde ele alınması gerektiğini düşünürüm. Hocanın tek başına herhangi bir kitabını alıp sadece onu okursanız, meşhur bir diziyi yarısında seyretmiş gibi olabilirsiniz; bu değerlendirmemin tek değilse de en önemli istisnası Paradigmanın İflası (Doz, 1991) kitabıdır. Doğrusunu isterseniz ben bu kitabın da sadece Kemalizm eleştirileri bağlamında değerlendirilerek ziyan edildiği düşüncesindeyim. Oysa bu kitap bir Kemalizm eleştirisinden çok “muasır medeniyete ulaşma” paradigmasının kapitalizmin mevcut doğasıyla uyumsuzluğu üzerine bina ediliyordu. Öyle ya, tüm toplumlar birtakım reformlarla muasır medeniyete ulaşabiliyor, bir diğer değişle kapitalizmin bir merkez ülkesi haline gelebiliyor, bu reformlarla kısa sürede bir Fransa, bir Britanya, Bir ABD olabiliyorlarsa, kapitalizm nedir (ve nasıl işler)? Paradigma tam da burada gizliydi: Erken Cumhuriyet’in muasır medeniyet projesi olarak Kemalizm, kapitalizmin işleye gelen mantığına terstir; kapitalizmin küresel doğası, onun çevresinde yer alan bir ülkesinin, birtakım reformlarla onun merkezine yerleşebileceği (muasır medeniyete ulaşabileceği) bir sistem değildir. Zira kapitalizmin merkezi (muasır medeniyet) “inkılaplar yaparak” çevresindekilerin onun içine girebileceği bir yapı değil, bizzat çevresiyle -onun sömürülmesiyle- birlikte var olan bir bütündür.

Hoca Çevre Kapitalizmi veya Azgelişmişlik Süreci (Yaklaşım,1976) ve  Azgelişmişliğin Sürekliliği’nde (1986) Paradigmanın İfası’nın teorik alt yapısını inşa etmişti bile. 1995’te Öteki yayınlarından çıkan Sömürgecilik, Emperyalizm ve Küreselleşme kitabı ise hem kapitalizmin doğasının insan varlığına hem de Cumhuriyet modernleşmesinin kapitalizmin doğasına zıtlığını irdeleyen farklı makalelerinin toplamından ortaya çıktı. Kitabında özelleştirmeden borç tuzağına, ekolojiden, sendikal bürokrasiye, eğitimden, Kürt sorunundan ikinci cumhuriyete birçok konuya değinmeyi de ihmal etmedi. Ben Hoca’nın Devletçilikten 24 Ocak Kararlarına- Türkiye Ekonomisinde İki Bunalım Dönemi (Maki, 2009) kitabını da bu minvalde değerlendirmeyi tercih ederim. Bu kitabın alt metni de muasır medeniyete ulaşmanın iki temel ekonomi projesinin imkansızlığı üzerine bina edilir. 

Başkaya Hoca daha sonra, sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin bu paradigmasını değil, kapitalizmin kendi dinamiklerini de eleştirdi: Türkiye Cumhuriyeti “inkılapları” ile muasır medeniyete ulaşmaya ulaşamaz da çevrenin katledildiği çağımızda kapitalizmin kendisi varlığını daha ne kadar devam ettirebilir? Çığırından Çıkmış Bir Dünya (Öteki,2015) tam da bununla alâkalıydı. Kitap daha sonra Sosyal Felaketin, Etik Yozlaşmanın Kökeni alt başlığı eklenerek Özgür Üniversite (2017) tarafından yayınlandı. Fikret Hoca ardından kapitalizmden çıkmanın neden gerekli, gerekli olduğu kadar da acil bir sorun olduğunu anlattı bize: Yeni Paradigmayı Oluşturmak- Kapitalizmden Çıkmanın Gerekliliği ve Aciliyeti Üzerine Bir Deneme (Öteki, 2015). Başka Bir Uygarlık İçin Manifesto (Yordam 2016,) Çöküş: Kapitalizmin Nihai Krizi Üzerine Bir Deneme (Yordam, 2019) kitapları da aynı sorunu farklı veçhelerden ele aldı. Ben Hoca’nın Gençlerle Baş Başa: İklim Kriz ve Ekolojik Yıkım (Yordam 2020) kitabını apayrı bir yere koyarım. Fikret Hoca’nın bizzat imzalayarak oğluma da hediye ettiği bu kitabın başarısını bizzat test etme imkânım oldu: Hoca, böylesi zor ve meşakkatli bir konuyu gerçekten de gençlere basitçe anlatabiliyordu; bizzat şahidim.

Uygarlık Paradigmasını Değiştirmek, Fikret Başkaya, 192 syf., Yordam Kitap, 2024

Fikret Hoca’nın son kitabı da Yordam Yayınları’ndan çıkan Uygarlık Paradigmasını Değiştirmek (2024). Hoca kitabına “…ölü bilgilerin tahakkümünden kurtulmanın gerekliliği” ile başlamakta: “Şeyler olgular ve süreçler değişiyor. Oysa onları tanımlamak, anlamak, adlandırmak, bilince çıkarmak üzere kullandığımız kelimeler ve kavramlar zamanla eskiyor, hatta ölüyor; zira onların da bir ömrü var. Kullanmaya devam ettiğimiz kelimeler ve kavramlarla maddi sosyal gerçeklik arasında bir uyumsuzluk ortaya çıkıyor.” Hoca mevcut üniversiteleri de bu kavramlar mezarlığının türbedarı olmakla yerden yere vurmakta: “Akademi (üniversiteler) bilgiyi kapıyor, üniversitenin duvarlarının arkasına saklıyor, bilimsel bilginin, eleştirel düşüncenin toplumla buluşmasını engelliyor. Esasen üniversiteler ölü bilgilerin depolandığı yerlerdir.”

Fikret Hoca, toplumda bilim ve teknolojiye yüklenen fetişist değeri de eleştirmekte. “Toplumda teknolojinin her sorunu çözeceğine dair tuhaf bir saplantı var” demekte. Ona göre “Bilimsel ve teknolojik gelişmeler sayesinde bu dünyanın Cennet olacağı tasavvuru ve beklentisi gelişiyor.” Evet, “insan âlet yapabilen bir hayvan” Evet, “…âletlerin ve kompleks tekniklerin gelişmesi, uygarlıkların gelişmesinin de koşulu” dolayısıyla “…teknoloji eleştirisi teknoloji düşmanlığı anlamına gelmiyor.”  Başkaya’nın eleştirisi teknolojinin “…doğanın yağmalanması, insan ilişkilerinin kötüleşmesi, insani yabancılaşmanın derinleşmesi” sonucunu doğurmasına.

Fikret Hoca, ilerlemecilik ve ekonomik büyüme fetişizmini de benzer şekilde eleştiriyor. Ona göre, “…ilerleme ideali gerçekten özgürleştiriciyse, insanın emansipasyonunu sağlıyorsa bir amaç ve değer taşıyabilir.”

Başkaya, birçok kitabında ısrarla dile getirdiği bir sorunun altını bu çalışmasında da çizer. “Kapitalizm dahilinde…bir gelecek yok!” Ona göre, sosyal demokrasi de, mevcut yeşil-teknolojiler de, sınıf mücadelesini dışlayan ekolojik yaklaşımlar da kapitalizmin krizine yağ sürmekten başka bir işe yaramamaktadırlar.

Fikret Hoca bize çıkış yolunu da “insanın insanla, toplumun doğayla uyumlu, barışık olduğu” bir dünyanın mümkün olduğunu da göstermekte kitabında: Eko-sosyalizm. Eko-sosyalizm Başkaya’ya göre “Marksizmin temel ilkelerinden ve kazanımlarından hareket eden ama onu büyümecilik, üretimcilik, verimlilik, üretkenlik ve teknoloji saplantısından arınmış bir sosyo politik ekonomik, ekolojik, etik paradigma” sunmakta.

Keyifli günler.


Mete Kaan Kaynar Kimdir?

1972 yılında Ankara’da doğan Prof. Dr. Mete Kaan Kaynar, Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını aynı bölümde tamamladı. Çalışmalarına bir süre Westminster Üniversitesi, Centre for Study of Democracy’de misafir araştırmacı olarak devam etti. Halen Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Türkiye siyasî hayatı ve kurumlarının yapısı, tarihsel dönüşümü, işlev ve işleyişlerini konu edinen çeşitli makale ve kitapların yazarlık ve editörlüklerini yapmıştır. Bunun yanında muhtelif gazete, dergi ve haber platformlarındaki güncel yazılarına da devam etmektedir. Mete Kaan Kaynar, Ankara Dayanışma Akademisi Kooperatifi (ADA), Bilim, Sanat Eğitim, Araştırma ve Dayanışma Derneği (BİRARADA), Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) 5 Nolu Şube ve Özgür Üniversite gibi kuruluşların gönüllüsü, Devrim Deniz, Umut Nazım ve Ekin Eylem’in babasıdır.