Uzun bir şarkı...
‘Ben yoksullara ekmek dağıttığımda bana aziz diyorlar. Yoksulluğun neden olduğunu sorduğumda komünist’ diyordu ‘Özgürlük Teolojisi’ papazları.
Bir Tır kasasının içindeydik. Ses yalıtımıyla kaplıydı her tarafı. Sağa sola asılı kulaklıklar, sallanması engellensin diye yere sıkı sıkıya tutuşturulmuş bir ses miksajı, arkasına duvara- Tır kasasına asılmış bir Che Guavera posteri, bir MST bayrağı, Topraksız bir kadın bir erkek bayrakta, mikrofonlara konuşan iki kişi ve yayında ‘Marcha FM- Yürüyüş Radyosu’…
Marcha FM’in konuğu Leonardo Boff’tu. Hıristiyan devrimci papaz. ‘Ben yoksullara ekmek dağıttığımda bana aziz diyorlar. Yoksulluğun neden olduğunu sorduğumda komünist’ diyordu ‘Özgürlük Teolojisi’ papazları. Papalardan biri Leonardo Boff’u da aforoz etmişti bu gibi sorular yüzünden. Gustavo Gutiérrez Merino ile birlikte Teologia Liberation- Özgürlük Teolojisinin kurucularından biriydi. 60 kadar kitabı vardı. Yetmişine merdiven dayamıştı. Üstünde sırılsıklam bir MST tişörtü vardı. Sabahtan beri bizle yürüyordu çünkü. Biz dediğim 12.807 MST delegesi. Bu radyonun önünde ve arkasında yürüyenler.
-‘Devrimciler Yaşlanmaz’ demişti birisi bana-
Yürüyen her 10 kişiye bir cep radyosu dağıtmıştı MST. Küçük ve kırmızı bir şeydi. -Boğaların aksine bir renk tutkusu vardı Topraksızların- Anteni çıkıyordu ufak, bir karış kadar ve onu o gün radyoyu taşıyan kulağına dayayarak dinliyordu. Ne zaman radyodan slogan atılsa, radyo elinde olan atıyordu önce ve sonra herkes. Kolay değildi 12.807 kişinin birlikte slogan atması. 5 kilometreydi konvoyun uzunluğu. Önü şehre girdiğinde, sonu 1 saat kadar sonra varıyordu ve aynı sloganın 5 kilometre boyunca atılmış olması güzel oluyordu;
‘Luta pela vida!’*
-Böyle bir radyo vardı bizim cezaevinde. 12 Eylül'den sonra, her aramada saklıyorduk. Koğuş yer altındaydı. İçerden geçen kalorifer borusuna, o küçük anteni dayayıp, ‘Bizim Radyo’yu dinlemeye çalışıyorduk. Doğu Almanya’dan yayın yapıyordu. ‘12 Eylül faşist bir rejim değil, Askersel cunta’ diyordu radyo. Generaller arasındaki çelişkilerden filan bahsediyordu. Arada bir yayın kesiliyordu. Belki de iyi oluyordu. Askerler koğuşa dalıyordu sonra, uzun ve yeterince kalın sopalar oluyordu, bazen ellerinde.-
Bir iki cümle söyledi radyo yayınında Leonardo Boff. ‘Toprak herkesindir.’ Dedi mesela ‘Su ve bütün dünya da herkesindir’. Sonra yürümeye döndü, herkesle ile birlikte. Bir Topraksız marşı çalmaya başladı radyo. Herkes söylemeye başladı dışarda, 5 kilometre uzunluğundaydı şarkı…
*’Yaşamak için mücadele!’