Üreme döneminde avlanma yasağı getirilmesi doğru bir adım olduğunu ama yeterli olmadığını belirten Prof. Dr. Şen, “Genel anlamda, akarsulara giren balıklar yumurtalarını bıraktıktan sonra yapılan bu faaliyetler, yumurtadan çıkan yavruların hayatta kalma şansını önemli ölçüde azaltmaktadır. Bu durum da balık popülasyonunu ciddi şekilde etkilemektedir” dedi.
Van Çevre Derneği (ÇEVDER) Başkanı Ali Kalçık da Van Gölü balığı inci kefalinin, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu söylüyor. Kalçık, Van Gölü balığının korunması yönünde alınan önlemler yeterli olmadığını belirterek, “Balığımız, küresel ısınmadan ve yanlış su politikalarından kaynaklı çok ciddi bir tehdit altındadır. Geçtiğimiz kış, büyük ölçüde kar yağışı oldu. Mart ayından bugüne kadar da hemen hemen her gün yağmur yağdı. Fakat buna rağmen Van Gölü’nde ciddi bir çekilme söz konusudur. Özellikle Erciş ilçemizde, kot farkından dolayı yer yer 5 kilometreye kadar çekilmeler olduğu gözlenebiliyor. Böyle büyük bir sorunun olduğu bir yerde, bir de havzadaki 102 akarsuyun önemli bir kısmı kurumuş durumdadır. Önemli bir kısmının da debisinde çok ciddi bir düşüş yaşanmıştır. Üstelik bu akarsular hem Van Gölü’nün can damarlarıdır hem de inci kefali balığının üreme alanlarıdır” dedi.
Nisan ayının ortasından itibaren akarsulara yumurtalarını bırakmak için göç eden balıkların dönüşünün imkansız hale geldiğini belirten Kalçık, şöyle konuştu:
"Hem oksijen hem de su yetersizliğinden dolayı böyle vahim bir sorun yaşanıyor. Küresel iklim değişikliğinden dolayı, 1 metreküp yağışa karşın 3 metreküp buharlaşma oluyor. Belki de tarihte ilk kez böyle bir durum yaşanıyor. Su, bütün canlıların ortak hakkıdır. Fakat Devlet Su İşleri (DSİ), suyun hakkını kendinde görüyor. DSİ’nin, tarım için suyu pazarlamasından kaynaklı ciddi bir su kaybı var. Zilan Nehri üzerinde bulunan bir barajda, kış ayları boyunca su tutulmadı. Sadece, barajı işleten firma enerji üretsin diye, su oraya verildi. Şimdi baktığınızda, hem Zilan hem de diğer nehirlerinde su yok denecek kadar azdır.”