Van'da 'kayyım' yürüyüşüne polis engeli: 'Vali anayasal suç işliyor'

Van'da kayyım atamalarını protesto etmek için düzenlenmek istenen yürüyüş polis engeline takıldı. DEM Partili Sezai Temelli, "Van Valisi anayasa suçu işlemektedir" dedi.

Google Haberlere Abone ol

VAN - Hakkari, Esenyurt ve son olarak Mardin, Batman ve Halfeti'ye kayyım atanmasının ardından başlayan eylemler beşinci gününde de devam etti.

Van'da, günler öncesinden çağrısı yapılan 'Büyük Yürüyüş' için yüzlerce kişi Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Van İl Örgütü önünde bir araya geldi. DEM Parti, DBP ve TJA tarafından organize edilen yürüyüş polis engeline takıldı.

Yüzlerce polis ve zırhlı araç tarafından abluka altına alınan partililerin yürüyüşüne izin verilmedi. Abluka ile çevrili alanda DEM Parti Grup Başkan Vekili Sezai Temelli, bölge milletvekilleri, Van Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Abdullah Zeydan ile Neslihan Şedal ve çok sayıda sivil toplum örgütü bulundu.

Düzenlenmek istenen yürüyüşün başlangıç noktası olarak belirlenen, Cumhuriyet Caddesi üzerindeki DBP il örgütünün bulunduğu binanın etrafında çok sayıda zırhlı araç, TOMA ve polis otobüsleri bulunuyor. Kent genelinde de yoğun polis hareketliliği göze çarptı.

DEM Parti İpekyolu İlçe Örgütü binasına kadar yürüyüş yapılabilmesi için, partililer ile polis arasında müzakere yapıldı.

Abluka altındaki bekleyiş yaklaşık bir saat sürdü. Bu süre içerisinde yürüyüş için yapılan tüm müzakereler sonuçsuz kaldı. Polis yetkilileri, Van Valiliği’nin eylem ve etkinlik yasağını gerekçe göstererek, yürüyüşün yapılmasına izin vermedi. Bunun üzerine polis barikatları arasında, basın açıklaması gerçekleştirildi.

Açıklamada ilk olarak konuşan DBP Van İl Eş Başkanı Gönül Uzunay, iktidarın seçimle kazanamadığı şehirleri kayyım uygulamaları ile ele geçirmeye çalıştığını ve bunu Kürt halkından intikam alırcasına yaptığını söyledi.

Uzunay’ın ardından DEM Parti Grup Başkan Vekili Sezai Temelli Konuştu. Temelli, konuşmasının başında Van Valisi’nin almış olduğu yasak kararına ve yürüyüşe izin verilmemesine değindi.

‘VAN VALİSİ TAKIM ELBİSEYİ ÇIKARSIN, ÜNİFORMA GİYSİN’

Demokratik bir hak olan basın açıklaması ve yürüyüşün hukuka aykırı şekilde yasaklandığını belirten Temelli, “Durup etrafınıza baktığınızda, Van Valisi’nin nasıl bir zihniyete sahip olduğunu çok açık bir şekilde görebilirsiniz. Kendisi bir anayasa suçu işlemekte ve işlediği bu suça kolluğu da alet etmektedir. Adeta etrafımızı kuşatarak suçu pekiştirmektedirler. Biz bunu kabul etmiyoruz. Biz demokratik hakkımızı her yerde ve her koşulda kullanmaya devam edeceğiz. Van Valisi, darbeciliğe çok teşne ise üzerindeki kravatı ve takım elbiseyi çıkartsın, gitsin üniforma giysin. Bu mesleğini gidip kışlada sürdürsün. Biz kayyım değil demokrasi istiyoruz. Biz darbelere karşı çıkıyoruz. 420 emekçinin ekmeğine kan doğrayan valileri istemiyoruz. Biz halkın seçtiği belediye eş başkanlarımızı istiyoruz” diye konuştu.

Temelli’nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

4 KASIM 2016 DARBESİNİ UNUTMADIK: Bugün darbeciler yine iş başında. Oysa Türkiye darbelere karşı yıllarca mücadele verdi. En büyük mücadeleyi de 31 Mart yerel seçimlerinde verdi. Bu zihniyete karşı halklarımız yan yana geldi ve kayyımları süpürüp attı. Ama budan gerekli dersi çıkaramayanlar, yine aynı anlayışla Kürt halkının iradesini gasp etmeye devam ediyorlar. Adeta Kürt halkından intikam alırcasına, Kürt halkına olan nefretlerini kusarcasına, 4 Kasım 2016’da yaptıklarını 4 Kasım 2024’te yeniden hayata geçirmeye çalışıyorlar. 4 Kasım 2016 darbesini unutmadık. Figen Yüksekdağ’ı, Selahattin Demirtaş’ı, 11 milletvekilimizi gözaltına alıp siyasete darbe vuranlar, 2024’te yine aynı senaryoyu hayata geçirmeye çalışıyorlar.

ÜLKEDE BARIŞA DAİR SÖZÜNÜ KURABİLECEĞİMİZ HİÇBİR ŞEY KALMADI: Bu ülke bu iktidarı artık taşımaz. Bunca kriz, bunca yoksulluk, bunca açlık, bunca işsizlik ve bunca şiddete rağmen hiçbir iktidar ayakta duramaz. Bunu biliyorlar. Bildikleri için, acziyete düştükleri için saldırmaya devam ediyorlar. Ama bilsinler ki; 31 Mart’ta bu halk nasıl gereken cevabı verdiyse, bugün de mücadelesi ile bu darbecilere gereken cevabı mutlaka verecek. Hukuktan kaçtıkça, adaletten kaçtıkça ülke çöktü. Ülkede barışa dair sözünü kurabileceğimiz hiçbir şey kalmadı. Yolsuzluk ve adaletsizlik her yeri kapladı.

SOFRAMIZDAN EKMEĞİ, SOKAĞIMIZDAN ADALETİ ÇALIYORLAR: Soframızdan ekmeğimizi çalanlar, bize bu adaletsizliği dayatanlar sadece ve sadece kendi iktidarlarını düşünüyorlar. Bu iktidarlarını da Kürt düşmanlığı üzerinden var ediyorlar. Bu iktidarlarını savaşla var ediyorlar. Şiddetle var ediyorlar. Savaşı devam ettirmek için soframızdan ekmeği, sokağımızdan adaleti çalıyorlar. Buna izin vermeyeceğiz. Ekmeğimize de adaletimize de sahip çıkacağız. Demokrasi mücadelemizi de barış mücadelemizi de yükseltmeye devam edeceğiz. Bugün Rojava’yı bombalamak için silaha yatırım yapanlar, bu ülkenin her yerine şiddeti, savaşı ve zulmü ektiler.

BU EL BARIŞ İÇİN, UZATILMIŞSA BİZİM İÇİN KIYMETLİDİR: MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bile ikna olmuş durumda. Gelip bize elini uzattığında, aslında o el Türkiye’de Kürt meselesinin demokratik çözümü için önemli bir eldi. Biz bunu kabul ettik. Zaten bizim durduğumuz yer budur. Bize soruyorlar, ‘DEM Parti nerede duruyor’ diye. DEM Parti bugün nerede duruyorsa yarın da orada duracak. DEM Parti, barış neredeyse orada, çözüm neredeyse orada, demokrasi neredeyse orada. Eğer bu el barış için, demokrasi için uzatılmışsa bizim için kıymetlidir. Ama bu el uzatıldı diye DEM Parti’ye, Kürt halkına, bu topluma rol biçmeye çalışanlar, bu eli koparmaya çalışanlar, bu süreci baltalamaya çalışanlar şunu iyi bilsinler. DEM Parti oldukça, barış ve demokrasi mücadelesi büyümeye devam edecek.”

BARIŞA DAİR HİÇBİR ELİ REDDETMEYECEĞİZ: Bu kayyımlar Kürt meselesinin çözümüne bir engeldir. Bunu engellemeye yönelik adımlardır. Ama biz bu konuda kararlı duruşumuzu sergileyeceğiz. Biz asla ve asla bize uzatılan barışa dair hiçbir eli reddetmeyeceğiz.

ORTADA BİR SÜREÇ YOK, ORTADA TARTIŞMALAR VAR: Türkiye 1 Ekim’den bugüne kadar ‘bir çözüm süreci başlayacak mı, başlamayacak mı’ tartışmalarını sürdürdü. Ortada bir süreç yok. Ortada tartışmalar var. Ama Türkiye halkları, hatta Ortadoğu halkları, artık küresel bir sorun olan Kürt meselesinin çözümü için adım atılmasını bekliyor. Ama adım bu değildir. Adım, Kürt halkının iradesini yok saymak değildir. Adım, bu halkın hakikatine dair bir adım olmalıdır. O hakikat İmralı’dadır. Türkiye halklarının beklediği, bir sürecin başlamasıyla bunun muhatabı sayın Öcalan’dır. Baş müzakereci sayın Öcalan’dır. Biz üzerimize düşen sorumluluğu almaya hazırız.