Vanlıyız, şanlıyız, heyecanlıyız
Gölü, canavarı, kedisi, kahvaltısı, altınları, gümüşleri, birbirinden zengin tarihî ve doğal güzellikleriyle Doğu’nun yükselen yıldızı... En çok da kendi ülkelerindeki baskıdan dolayı dilediklerince yaşayamayan İranlıların çekim merkezi, şanlı ve heyecanlı Van...
“Van’ın Edremit ilçesinin Köşk köyünde yaşayan iki köylü araba bulamadıkları bir gün Van’dan köylerine doğru yürürler. Köye birkaç kilometre kala göl kenarında kayanın üzerinde parlayan bir şey görürler. Parıltı o kadar çoktur ki ilk bakışta ne olduğunu anlayamazlar. Kayaya doğru yaklaştıkça parıltı azalır. Yaklaşırlar, yaklaşırlar, bir de ne görsünler? Kayanın kenarında oturan üst tarafı insan, belden aşağısı balık olan bir denizkızıdır. Denizkızının saçları metrelerce uzun ve sapsarıdır. Sırtı ay gibi parlaktır. Köylülerden biri, korku ve merak dolu bakışlarla denizkızına yaklaşır, saçlarına dokunur. Denizkızının saçlarının şeffaf olduğunu görürler. Daha garibi, adamın eli denizkızının saçlarından diğer tarafa geçer. Kızın yüzü ise akıl alacak derecede güzeldir. Köylüler alt bedenini de merak edip dokunmak isterler ve denizkızı sadece saçlarına dokunmaya izin verebileceğini, eğer alt tarafına dokunurlarsa tüm büyünün bozulacağını, öleceğini söyler. 'Karada yaşayacağım zamanım doldu. Gölün dibindeki evime dönmem gerek.' diyerek suya atlar. Parlak güneş altında gölün berrak suları arasında uzaklaşarak kaybolur. Köylüler aceleyle köye dönerler ve olan biteni anlatırlar. O günden beri Van Gölü’nde denizkızlarının yaşadığına inanılmaktadır.”
GÖL MÜ, DENİZ Mİ?
Muhtemelen Van Gölü’nde yaşayan denizkızı hikâyesinden daha çok bu gölde yaşayan canavarla ilgili efsaneler duymuşsunuzdur. Hani şu Van şehir merkezinde de heykeli bulunan ama daha çok dinozora benzeyen canavardan bahsediyorum. Vanlılar, gölde canavar olduğuna pek inanmasalar da bu tür söylentiler, yöreye olan ilgiyi sürekli canlı tutmayı sağladı. Hatta bırakın turistik ilgiyi pek çok bilimsel araştırma ekibi de canavarı bulmak için Van’ın yolunu tuttu.
Neyse biz bırakalım denizkızını, canavarı... Van Gölü’nde meşhur uçan balık İnci Kefali’nin (diğer bir ismiyle Van Balığı) yaşadığını söyleyelim. Kutsal göç çerçevesinde yumurtalarını bırakmak için akıntıya karşı yüzen bu balıkları en iyi haziran ve temmuz aylarında gözlemleyebilirsiniz.
Gelelim gölle ilgili diğer gerçeklere... Göl, Van ve Bitlis sınırlarında yer alıyor. Gittiğinizde siz de göreceksiniz buraya göl demek insanın pek içinden gelmiyor. Karşınızda bir deniz varmış hissiyatı uyanıyor âdeta... Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü, volkanik set gölü. Bir nevi kısmi iç deniz aslında. Suyu da hem acı hem sodalı hem de tuzlu... Bu nedenle yüzmeye kalkarsanız su yutmamaya dikkat edin! Sodalı göller arasında dünyanın en büyüğü... Tam tamına 3 bin 713 kilometrekare alan üzerine yayılıyor. Ortalama derinliği, 171 metre... En derin noktası ise 451 metre...
VAN GÖLÜ ADALARI
Göldeki 1990’da arkeolojik sit alanı ilan edilen Adır, Akdamar, Kuş ve Çarpanak adaları gerçekten görülmeye değer. Özellikle de Akdamar Adası... Günümüzde adada yerleşim yok; martılara ev sahipliği yapıyor. Asıl ünü ise Akdamar Kilisesi’nden geliyor. 1918’de ada terk edilince geçmişte Ermeni tapınağının çoğu yapısı yıkılmış, kilise ve diğer yapı bölümler ise harap olmuş.
Geçirdiği restorasyonlar sonucu Akdamar Anıt Müzesi olarak hizmet veriyor. Çumar Yarımadası’ndan kalkan teknelerle yaklaşık yirmi dakikada ulaşılan müzenin duvarlarındaki figürlerde İncil ve Tevrat’tan alınmış çeşitli sahneler bulunuyor. Yunus Peygamber’in denize atılması, Hz. Meryem ve kucağında İsa, Adem ile Havva’nın Cennet’ten kovulması, Hz. Davut ile Kral Goliat’ın mücadelesi, Samson Filistinli ikilisi, ateşte üç İbrani genci, aslan ininde Daniel sahneleri bunların başlıcaları...
KAHVALTISI, KEDİSİ, LALESİ
Elbette Vanlılar, her gün öyle heybetli ve zengin kahvaltı sofraları kurmuyor ama kahvaltı deyince ilk akla Van geliyor bu ülkede. Biraz bunda diğer şehirlerde “Van kahvaltı salonu” adı altında açılan mekânların payı büyük. Ama Van Gölü kenarında, içinde Van’ın otlu peyniri ve balının da olduğu Van kahvaltınızı yaparken bu ünün yersiz olmadığını göreceksiniz. Van’daki kahvaltı salonları genelde gün doğumunda kapılarını açıp gün batımında kapatıyor.
Gelelim Van Kedisi’ne... Önce Van’daki beş buçuk metrelik kedi heykelini biraz ürkütücü bulduğumu belirteyim. Gözlerinin renkleriyle benzerlerinden ayrılan Van Kedisi’ne yöre halkı “Pişik” diyor. Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin kampüsünde yer alan Van Kedisi Evi’ne giderek, bu sevimli pişikleri ziyaret edebilirsiniz.
Bir de lalesi var bu ilin. Bundan otuz yıl öncesine kadar şehrin birçok yerinde görülebilen Van Lalesi (Ters Lale), beton yapılaşmayla birlikte yok olma tehlikesi ile karşı karşıya...
GİDENLER, GELENLER
Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Murat-Van Bölümü’nde yer alan Van, nüfus bakımından bu bölgenin en büyük ili. 1980’li yılların ortalarından itibaren güvenlik ve iktisadi sorunlardan dolayı oldukça büyük bir nüfus grubu, yaşadıkları yerleşim yerlerini terk etmek zorunda kalmış. Kırsal alanlarda yeterli iş imkânı olmaması, miras yoluyla arazilerin bölünmesi veya çiftçilikle geçinen ailelerin toprak sahibi olamamaları, kan davası, yayla yasağı derken de göç almış başını gitmiş. Van’dan gidenler de olmuş, çevre illerdeki boşaltılan köylerden gelenler de... Gidenler genelde İstanbul, Ankara, Adana ve Mersin taraflarını seçmiş. Gelenler de çoğunlukla Hakkâri, Siirt, Muş, Ağrı ve Bitlis illerinden gelmiş. Böylece şehrin demografik yapısı ve özellikle il merkezinin ihtiyaçları bir hayli değişmiş.
2011 yılına kadar artan nüfus, aynı yıl gerçekleşen deprem sebebiyle azalma eğilimine girmiş ama hemen sonrasından günümüze değin de giderek artmış. 2021 sonu itibarıyla nüfusu 1 milyon 141 bin 15 kişi. İlin en önemli geçim kaynağı hayvancılık. Türkiye’de en fazla küçükbaş hayvan Van’da bulunuyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2022 yılına ilişkin Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri’ne göre, TRB2 Bölgesi’nde bulunan Van, Türkiye’nin en yoksul ve yaşam koşulları kötü olan illeri arasında yer alıyor. Türkiye’nin kişi başına düşen en düşük millî gelire sahip ve işsizliğin de en fazla olduğu şehirleri arasında.
TAHRAN’DAN VAN’A
Ağrı, Bitlis, Siirt, Hakkâri illeriyle komşu olan Van’ın İran’la sınırının olması ilin diğer önemli geçim kaynaklarından birini oluşturuyor. Zaten gittiğinizde Farsça tabelalar dikkatinizi çekecektir. Kendi ülkelerindeki baskıdan dolayı dilediklerince yaşayamayan yüz binlerce İranlı, özgürce giyinmek, kulüplerde istedikleri gibi eğlenmek için Van’ı tercih ediyor. Hâl böyle olunca sadece İranlılara hizmet veren işletmelerin sayısı da her geçen gün artıyor. Farsça müziklerin çaldığı, İranlı sanatçıların sahne aldığı, yöresel dansların yapıldığı bu mekânlar, daha çok “İrani disco” veya “İrani kulüp” olarak tarif ediliyor. Tabii eğlenmenin yanı sıra güzellik, sağlık ve tabii ki alışveriş merkezleri de Van’ın ekonomisine epey katkı sağlıyor.
VANLILARIN SOSYAL HAYATI
Tabii bu eğlence mekânlarının ziyaretçileri sadece İranlılar değil. Vanlılar da Van’da bulunan öğrenciler ve memurlar da gece hayatının olmadığı çevre illerde yaşayanlar da Van’ın gece hayatından oldukça memnun. Yöre halkı daha çok türkü bar tarzı yerleri tercih ederken en çok öğrenciye kafeler sokağında rastlayabilirsiniz. Su sporları, rafting, yamaç paraşütü, kuş gözlemciliği, göl manzaralı Abalı Kayak Merkezi sayesinde kış sporlarına da ev sahipliği yapıyor Van. Yine göl kıyısı boyunca bisiklet, yürüyüş, kamp imkânınız var. Denize sınırı olmamasına rağmen mavi bayraklı plaja sahip Van, yaz tatillerinin de adresi olmuş durumda.
Merkezdeki İpekyolu ilçesi, Van’ın en gelişmiş ilçesi. Kafeler, mekânlar, alışveriş merkezleri genelde burada. Diğer merkez ilçe Tuşba’yla arasından sadece bir yol geçiyor ama dışarıdan gelenlerin yaşamak için tercih ettiği ilk ilçe İpekyolu. Göl kenarındaki Edremit ilçesindeki mekânlar ve evler de hiç fena değil hani. Öyle gün boyu göl kenarında oturmak yerine, yaklaşık 3 bin yıllık geçmişe sahip Edremit Kız Kalesi’ne çıkıp bir de manzaraya buradan bakmayı unutmayın.
ALTINDAN GÜMÜŞE
Van ağzına gelirsek bu konuda sözü Van Büyükşehir Belediyesi’ne bırakabilirim. Pandemi zamanında yapılan “evde kal” çağrılarından birkaçını sayayım, onlar size fikir verecektir: “Sen dinine imanına evde kal.”, “Evde kalisen yoğsa yoğ.”, “Nelet gele böyle korona virüse.”, “Sen Allah’an eve git.”, “Hani evde kalidin.”
Peki, Van’da ağzımın bir karış açık kalmasını sağlayan yerlerin başında kuyumcuların geldiğini söylesem... Kadınların belini bir karış saran altın kemerleri, göğüslerini tamamen örten koca koca kolyeleri televizyonda görmüştüm ama gerçeğini hem de onlarcasını görmek beni inanılmaz şaşırttı. Ben onların özel olarak yaptırıldığını ve arada sırada takıldığını sanırdım ama hem kuyumcu vitrinleri bu altınlarla dolu hem de Van’da kadınlar, günlük hayatlarında ışıltılı kıyafetler giyip bu takıları kullanıyorlar.
Ama asıl Van’ın savatları meşhur. Savat, gümüş işlemeciliğinde bir süsleme sanatı. Savat ustası tasarladığı şekli, sanatını koyacağı gümüş eşyanın üstüne kurşun veya sabit kalemle çiziyor. Bu şekil, Van Kalesi, Akdamar Kilisesi, Hoşap Kalesi olabildiği gibi, kedi, at gibi figürler de olabiliyor. Çizilen taslağın üstüne usta, çelik uçlu kılcal kalemle büyük bir titizlikle ince kanallar açıyor. Gümüş, bakır, kurşun ve kükürtle elde edilen karışım (savat), bu kılcal kanallara sürülüyor. Birkaç işlemden daha geçtikten sonra muhteşem takılar hazır.
VANLI NECİP HOCA
Şimdi bu yazıyı yazıp Vanlı Necip Hoca’yı anmamak olmaz. Sosyal medyada evlenme isteğiyle bir ara gündem olan ve Van’a gidenlerin Cumhuriyet Caddesi’nde rastlayabileceği Necip Hoca’nın sonrasında başına epey olay gelmiş. Birçok istismara maruz kalmış ama neyse ki Van Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü, epilepsi ve psikolojik rahatsızlıkları olan Necip Ağacan’ı özel bir bakım merkezine yerleştirmiş.
ESKİ VAN ŞEHRİ
O zaman biraz Van sokaklarında gezinelim mi? Elbette yeni yapılmış apartmanlar oldukça fazla... Van Kalesi’nin güneyinde yer alan üç tarafı surlarla çevrili bölgeye Eski Van Şehri deniliyor. I. Dünya Savaşı’na kadar Ermeni ve Türkler, burada birlikte huzur içinde yaşıyormuş. Buradaki yapıların çoğu harabeye dönmüş. Günümüzde sadece birkaç yapı ayakta kalmış. Az sayıda da olsa geleneksel Van evlerinin ilk örneklerini, yakın zamanda restore edilen Hüsrev Paşa Külliyesi ve Kaya Çelebi Camii’ni, bir kısmı ayakta kalan Ulu Cami’yi burada görebilirsiniz.
Van Kalesi’ne çıktığınızda bu alan resmen ayaklarınızın altına seriliyor. Kalede, Urartulardan kalma Madır (Sardur) Burcu, Analı-Kız Açık Hava Tapınağı, I. Argişti; kurucular, Menua ve II. Sarduri kaya mezarları, Bin Merdivenler ile ana kayaya oyulmuş sur duvar yatakları ve sur duvarları bulunuyor.
Bölgeden çıkarılan Urartu çivi yazılı zafer stellerini, Akkoyunlu ve Karakoyunlulara ait koç ve koyun şeklindeki mezar taşlarını, satın alma ya da arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkarılan eserleri görmek için de Van Müzesi’nin yolunu tutmalısınız.
BÜYÜLEYİCİ HOŞAP KALESİ
Van’da beni en büyüleyen yer, Hoşap Kalesi (tabii kuyumculardan sonra dermişim). Yüksekova yolunda, sarp ve dik bir kaya kütlesi üzerine kurulan kalenin uzaktan görüntüsü inanılmaz derecede etkileyici. Geçmişi Urartu Devleti’ne kadar uzanıyor. İçerisinde bir cami kalıntısı ile köy evleri var. İç Kale içerisinde Mahmudi Sarayı olarak nitelenen kompleks yapılar yer alıyor.
Van’da görebileceğiniz diğer kaleler ise Ayanis Kalesi, Çavuştepe Kalesi, Aşağı ve Yukarı Anzaf Kaleleri...
Van’ın kuzeydoğusunda Van Ovası’nda bulunan yerleşime ise günümüzde Toprakkale deniliyor. Birçok ülke burada yağma kazılar yürütmüş ve define avcıları da bölgeye epey zarar vermiş. Kazılarda ele geçen eserler, günümüzde Londra’da Kraliyet Müzesi (British Museum), Paris’te Louvre Müzesi, Sen Petersburg’da Ermitaj Müzesi ile Almanya ve ABD’de çeşitli müzelere dağılmış.
Van’ın diğer görülesi tarihî yapıları ise Yedi Kilise, St. Bartholomeus, Çarpanak, Adır Yanal (Soradir) kiliseleri; Süleyman Han, Kızıl Minareli, Horhor, İzzeddin Şir, Kaya Çelebi, Abbas Ağa, Hamurkesen camileri; Mir Hasan Veli, Hasan Bey, Pizan Hüsrev Bey, İzzettin Şir, Evliya Bey, Örenkale ve Başkale Pizan Hüsrevpaşa medreseleri; Çaldıran Kübik Köyü, Erciş Kadem Paşa Hatun, Erciş Anonim Süleyman Bey, Abdurrahman Baba, Halime Hatun ve Galip Paşa, Eski Van İkiz kümbetler ile Gevaş Selçuklu Mezarlığı...
VANADOKYA DEĞİL, KOFİRAZ
Van’ın Başkale ilçesinin Yavuzlar köyünde Kapadokya’ya benzerliğiyle dikkat çeken peri bacaları, genelde “Vanadokya” olarak biliniyor ama yöre halkı burayı Kürtçede “kaya başlığı” anlamına gelen “Kofiraz” olarak adlandırıyor. Bu bölgede, 17 bin peri bacası, otuz beş mağara ve on iki tane de oyma kaya evi bulunuyor.
Uzun yıllardır geçim sıkıntısı ve işsizlik sorunlarıyla boğuşan köylüler, “kesin korunacak hassas alan” ilan edilen peribacalarının, yine aynı köydeki tarihî kilise ve şapellerin turizme kazandırılması için somut adımlar atılmasını bekliyor.
Van’da bir de Pamukkale’yi andıran travertenler var. Başkale ilçesindeki Akçalı Travertenler’in kükürtlü suyunun şifalı olduğuna inanılıyor.
Şimdi şelale avcıları için bir yer: Muradiye Şelalesi... Tendürek Dağı’ndan beslenen Bend-i Mahi Çayı üzerindeki görkemli Muradiye Şelalesi, on sekiz metre yükseklikten akıyor.
ŞEYTAN KÖPRÜSÜ, NEDEN ŞEYTANİ?
İnsan bir köprüye neden “Şeytan” isminin verildiğini merak ediyor. Mesela Bulgaristan’daki “Şeytan Köprüsü”, üzerinden sadece şeytan geçebildiği ve köprünün sudaki yansıması şeytana benzetildiği rivayetleriyle bu ismi almış. Konya’dakine ise ürkütücü yapısı nedeniyle “Şeytan Köprüsü” deniliyormuş.
Peki, Van’daki köprünün adı neden Şeytan Köprüsü? Söylenenlere göre insanların sık sık bu köprüden düşmesi ve bir düğün alayının köprüden kanyona düşüp ölmesinden dolayı bu isimle anılmaya başlamış. Rivayetler bir yana, köprünün üç metrelik genişliğe sahip olması köprüden geçişi çok da rahat kılmayan bir faktör. Ama kim ne dersen desin, görüntüsünün gerçekten çok güzel olduğunu vurgulayıp Van’ın diğer tarihî köprülerini sıralayayım: Hurkan, Çatak, Bend-i Mahi, Zeril, Evliya Bey ve Kırmızı Köprü.
KÜRT KÖFTESİ
Yazımı bir yemek tarifiyle bitirmek istiyorum. Kürt Böreği’ni duymayan yoktur ama Kürt Köftesi’ni ben ilk defa Van’da duydum ama tadına bakamadım. En kısa zamanda evde yapmayı deneyeceğim. Benim gibi merak edenler için buyurun tarifi:
Malzemeler:
Köfte için: 2 su bardağı köftelik bulgur, 1 adet soğan, 1 yemek kaşığı reyhan, 2 su bardağı su, 2 yemek kaşığı un, tuz, pul biber.
Yoğurtlu sosu için: Yarım kg yoğurt, 6-7 diş sarımsak.
Salçalı sosu için: Salça, sıvı yağ, tuz, karabiber, pul biber.
Yapılışı:
Soğan ufak ufak doğranır. Bir tencereye soğan, köftelik bulgur, reyhan ve baharatlar konulur. Üzerine su ilave edilir ve ocakta birkaç dakika suyunu çekene kadar bekletilir. Suyunu çekince ocaktan alınıp ağzı kapalı olarak soğuyana kadar bekletilir. Soğuyan malzeme bir tepsiye alınır. Un ilave edilerek bulgur birbirini tutuncaya kadar yoğrulur. Avuç içinde hafif bastırılarak köfteler hazırlanır.
Bir tencereye tekrar su koyulur ve tuz ilave ederek kaynatılır. Köfteler bu suya atılarak pişirilir. Köfteler sudan tabağa alınır.
Sosu yapmak için tavaya sıvı yağ konulur. Salça, tuz, karabiber, pul biber eklenerek pişirilir. Baharat sevmiyorsanız sırf sadeyağ da kızdırabilirsiniz.
Tabağa alınan köftelerin üzerine önce sarımsaklı yoğurt, ardından sos dökülerek servis edilir. Yanında turşu ya da turpla yenir.
Afiyet olsun!
Serpil Kurtay Kimdir?
1978 yılında Almanya’nın Esslingen kentinde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Bilecik’te tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 1999 yılında mezun oldu. 1995-2003 yılları arasında Evrensel Gazetesi’nde muhabir, istihbarat şefi ve haber müdürü olarak çalıştı. Ardından on altı yıl Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün dergisinde editörlük ve genel yayın yönetmenliği görevinde bulundu. Çeşitli dergilerde yazarlık, kitap editörlükleri yaptı, yayın süreçlerinde görevler aldı. Hâlen kitap editörlüğüne, Antalyaspor Kulübü’nün dergisinde ve Gazete Duvar’da da yazılarına devam ediyor.
Adana’ya gidek mi? Şalvarından giyek mi? Kebabından yiyek mi? 15 Mayıs 2024
Tencerem var, tavam var, Antepliyim havam var 17 Nisan 2024
Balığın esir düştüğü yer: Balıkesir 03 Nisan 2024
Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen, ne çok sevdim ikinizi de bilsen 20 Mart 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI