YAZARLAR

Vatandaşlık mı, dünyadaşlık mı?

Bu yıl Eğitim Reformu Girişimi (ERG) dört gözle beklenen 19. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nın temasını “dünyadaşlık” olarak belirledi ve dünyadaşlığın eğitim bağlamında konuşulup tartışılması için çok kıymetli bir alan açtı.

“Dünya kötü bir durumda ve
her birimiz elinden geleni yapmadığı sürece
her şey daha da kötüye gidecek.”
Victor E. Frankl, İnsanın Anlam Arayışı

2022 yılının Temmuz ayı ortalarıydı. Otuz yıldır yaz dönemini geçirdiğim Kuzey Ege’nin küçük bir sahil kasabasında sabahın erken saatlerinde düzenli yürüyüşümü yaparken karşıma çıktı.

Tesadüf ki o sırada bir yandan da Kaz Dağları’ndaki altın madeni arama çalışmalarının toplumda yarattığı itiraza ve ardından da yeni çıkarılan düzenlemelerle Türkiye’nin zeytinliklerinin madencilik tehdidi altında olduğuna dair bir söyleşi dinliyordum.

Kulaklığımı çıkardım ve Kaz Dağları’ndan esen kuvvetli poyraz karşısında gövdesi yana yatmış zeytin ağacının asaleti karşısında hayranlıkla donakaldım.

Durdum, uzun uzun onu seyrettim.

Gövdesindeki kıvrımları, yana doğru asilce uzanmasını, rüzgarın bile onu yıkamayışı karşısında dallarından filizlenen tomurcukları...

Ölmez ağacın peşine düşen zihnimde zeytine dair birçok anı uçuştu o anda.

Ayvalık Zeytinyağı Endüstri Müzesi’nin kısa süre sonra açılışını yapacak olan Kürşat Zeytincilik’in sahiplerinden Zeynep ile güneş en kızgın haliyle tepemizdeyken bir arazi aracına atlayarak Gömeç’in engebeli arazilerinden geçip büyük dedesi ve ailesinin Girit’ten Ayvalık’a geldiğinden beri baktıkları aile bahçelerini gezmeye gidişimiz geldi aklıma.

Zeynep’in aracı bir anda durdurup, “Bu ağaca dedem baktı, onu hep kendisi budadı, ondan yadigardır bize" diyerek en az 500 yıllık heybetli bir ağacın gövdesine koşarak sarılışı gözümün önünden hiç gitmez zeytinden bahis açıldığında...

Çünkü o zeytin ağaçlarının dirençli ve güçlü gövdesi “hepimiz”dik aslında ve o zeytinler “hepimizin” ortak değeri ve ortak belleğiydi.

Çünkü yaşamak şakaya gelmiyordu, Nazım’ın dizelerindeki gibi. Ve büyük bir ciddiyetle yaşamak, zeytin ağacına şefkatle sarılmak gerekiyordu - bu dünyayı paylaştığımız canlı ve cansız tüm varlıkları önemsemek yanı ağır bastığı için...

Her birey belli bir bilinçle doğar bu dünyaya. Kimisi bu bilinci bencil hedefleri doğrultusunda bir araç olarak kullanıp büyük bir iştah ve kibirle dünyayı sahiplenmeye yönelirken, kimisi de dünyada geçirdiği süre zarfını anlamlı kılmak için bilinçli bir yurttaş olma yolunda çırpınır durur; yaşamın ve yeryüzünün ona yüklediği sorumluluğun bilinciyle hareket eder.

Birey, dünya üzerindeki bu yaşamın bir parçası olarak, bu yaşam ağının içinde bir bileşen olarak kendini tanıdıkça, dünyayı gördükçe, yaşamdan beklentileri ve dünyaya geri verdiği aktif yurttaşlık “ürünleri” de belirli bir yön kazanır. Çünkü “Antroposen” denen bu “İnsan Çağı”nda insanın artık her şey üzerinde olumlu veya olumsuz bir izi kalıyor. 

Siyaset bilimci Hannah Arendt, Eğitimdeki Buhran başlıklı makalesinde, “Eğitim, dünyayı, onu üstlenecek kadar sevip sevmediğimize karar verdiğimiz noktadır,” der. Bu yüzden de “dünyadaşlığı” özümsemiş ve bu yönde bir bilinç aşılamaya odaklanmış bir eğitim, sağlıktan ekonomiye, iklimden eğitime dek farklı ama kesişen krizler karşısında kişiyi olabildiğince güçlü ve donanımlı kılar; krizlere tepki vermenin yanı sıra başka bir dünya anlatısı kurmaya yardımcı olur.

Zira çoklu krizler bize net bir şekilde şunu gösterdi: tüm canlı ve cansız varlıklarla birlikte bu dünyada sorumlu, saygılı ve dikkatli bir şekilde yaşamaktan başka seçeneğimiz kalmadı.

Bu yıl Eğitim Reformu Girişimi (ERG) dört gözle beklenen 19. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nın temasını “dünyadaşlık” olarak belirledi ve dünyadaşlığın eğitim bağlamında konuşulup tartışılması için çok kıymetli bir alan açtı.

21 Ekim günü Sabancı Üniversitesi Tuzla kampüsünde Sabancı Vakfı ve Sabancı Üniversitesi ana desteğiyle düzenlenecek olan ve izleyici kayıtları da 13 Ekim Cuma gününe dek devam eden 19. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı, dünyadaşlık ile eğitim bağıntısını irdeleyen 53 iyi uygulama örneğine sahne olacak.

Peki ilk duyuşta kişide olumlu duygular uyandıran bir terim olarak “dünyadaşlık” ne demek?

Dünya ile sıkı fıkı bir arkadaşlığı mı ifade ediyor? Yoksa aktif yurttaşlığın kaçınılmaz bir uzantısı mı?

Her şeyden önemlisi, biz yeterince dünyadaş mıyız? Bir arada yaşamanın anahtarı olan eğitim sistemimizi nasıl dünyadaş kılarız, onu nasıl daha kapsayıcı bir hale getiririz?

Dünyadaşlık, özü itibariyle, kişinin kendisini ağaç olarak değil, orman ekosisteminin bütünselliği ve bağlantısallığı içinde aktif, işlevsel ama mütevazi bir parça olarak görmesi...

Dünyadaşlık, kişinin dünya ile bir gönül bağı kurması, yaşamla ilgili bir sorumluluk üstlenmesi, bir arada yaşamanın bugününü ve geleceğini sorgulaması, bunu da bir yaşam tarzı olarak içselleştirmesi...

Dünyadaşlık konusunda eğitim, bireyi çok erken yaşlarda dünyayla aranan o gönül ve sorumluluk bağını kurmak konusunda şekillendiren ahlaki ve entelektüel bir öğretmenlik çabası aslında... Böylelikle çocuk kendi kültürü ve toplumsal ilişkileriyle örülü mikro-kozmosundan çıkarak, dış dünyadaki farklılıkları ve krizleri tanıyor, kendisine benzemeyenlerle karşılaşıyor, karşısına diyalog alanları açıldığında da onları tanıyor ve anlıyor.

Yeryüzünün sıcaklık artışının 1,5 derece ile sınırlandırılması konusunda karar vericilerden taleplerde bulunan, hatta iklim değişikliğiyle mücadelede yeterince önlem almadıkları için 32 Avrupa Konseyi üyesini AİHM’e dava eden çocuk aktivistler de bu dünyadaşlığı içselleştirmiştir; okul sırasında yanında oturan Afrikalı veya Suriyeli öğrencinin kendisinden hiçbir farkı olmadığını bilen, ırkçı söylemleri hayatına asla sokmayan, herkesin hakkını gözeterek dünyanın müşterekliğini özümsemiş çocuk da...

Dünyadaşlık, ERG’nin Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nda farklı projelerle ete kemiğe bürünüyor aslında.

İklim krizinin eğitim yoluyla nasıl konuşulacağını ele alacak olan konferans, vatandaşlık sınırlarının ötesinde “dünya vatandaşlığını” içeriyor.

ERG Eğitim Laboratuvarı ekibinin koordinatörü Yaprak Sarıışık, “Dünya krizler çağını yaşıyor. Biz de bu sürece dayanışmayı da vurgulayan, yapıcı bir noktadan bakmayı istedik. Bu gezegeni paylaşan canlı ve cansız varlıklar nasıl birlikte yaşarız ve bu krizin içinden nasıl çıkarız, onu konuşmak ve bu yönde bir eğitim modelini ele almak istedik,” diyor.

Konferansta, “Lavanta Kokulu Çocuk” projesi konuşulacak mesela; okul bahçesinin tarımsal eğitim ve bahçeye dayalı öğrenme için kullanılarak köy kalkınması, köylünün lavanta ile tanışması, öğrencilerin uygulamalı temel lavanta tarımı eğitimi almaları gibi müthiş bir girişimden bahsedilecek. Çünkü dünyadaşlık eğitimi, sadece ekonomik kalkınmayı değil, bireyin toplumsal yaşama anlamlı şekilde katılmasını da gözetir; insanların yaşadıkları ekosistemdeki diğer türlerle bağlantı içerisinde olduğunu eğitimin öznelerine anımsatır. 

Konferansta tanıtılacak başka bir projede ise birçoğumuzun korkulu rüyası olan “geometri” eğitimine farklı bir bakışla yaklaşılacak; öğrencilere matematiği sevdirmek üzere yola çıkılan çalışmada, öğrencilerin matematiği sınıf dışında uygulamalı olarak öğrenmelerine destek olabilecek materyallerin ilk ve ortaokul ile lise kademelerinde kullanımı anlatılacak.

Bir diğer projede, köy okullarında öğrencilere okuryazarlık becerileri kazandıran, PISA gibi uluslararası kuruluşların okuma becerileri programları analiz edilerek oluşturulan “Anadil Okuryazarlığı Öğretim Programı”nın nasıl uygulandığı irdelenecek.

Benzer şekilde, dünyadaşlığın parçası olarak kapsayıcılıktan yola çıkan “Eri̇şi̇lebi̇li̇r Eği̇ti̇m Materyalleri̇” başlıklı bir projede, dünyada ilk kez tasarlanan ve herkes için erişilebilir sesli ve dokunsal eğitim materyalleri sayesinde görme engelli bireylerin kendi kendilerine sesli olarak öğrenebildikleri ve aynı zamanda gören ve görmeyen bireylerin aynı materyali kullanarak birlikte eğitim almalarına imkân tanınması bir iyi uygulama örneği olarak aktarılacak.

İlkokul öğrencilerini hedef kitlesi olarak belirlemiş “Çık Basamak Basamak” projesinde, beden eğitimi öğretmenleri ve okul psikolojik danışmanları tarafından çeşitli kültürlere ait 10 oyun üzerinden “öteki”nin kültürünü tanınması ve dünya vatandaşı olma sürecine katkı sağlanması ele alınacak.

Bir diğer iyi uygulama örneğinde ise, ortaokulda iklim eğitimi vermek için “Dünya İklim Simülasyonu” gibi bir oyun üzerinden öğrencilerin iklim değişikliğiyle mücadeleye içkin kavramları ve bağlantısallıkları görmeleri sağlanacak.

UNICEF’in yeni raporunda dünya çapında son 6 yıl içerisinde iklimle bağlantılı felaketlerden dolayı 43 milyon çocuğun ülke içinde yer değiştirdiği, her gün bu sebeple 20 bin çocuğun da yerinden yurdundan olduğu düşünüldüğünde, ortada dünyadaşlık açısından ciddi bir düşünme, birlikte araştırma, empati yapma ve eyleme geçme alanı var.

Akıllı sera ve topraksız tarımın ortaokul öğrencilerine yönelik anlatılacağı bir diğer proje, sürdürülebilir kentsel tarım modeli etrafında 21.yüzyıl becerilerini geliştirmelerinde bir patika açarken, her yıl üretilen gıdanın yaklaşık 1 milyon tona yakınının kayba uğradığı bilgisinden hareketle ortaokul öğrencilerine bisikletle çalışan bir makine tasarlayarak kompost üretmeye başlamalarını sağlayan bir diğer proje de gıda israfına karşı dünyadaş olarak neler yapılabileceğine dair eğitim olanağı sunuyor.

ERG’nin bunlar ve daha nice iyi uygulama örnekleri olarak sunduğu projelerde kilit nokta; eğitim yoluyla herkesin yeryüzünde birbiriyle bağlantılı oluşu ve diğerini gözeten bir yaşam modelinin kurgulanabileceği...

Özü itibariyle, yeryüzüne karşı değil yeryüzüyle beraber yürüyen bireyler haline gelmemiz gerekiyor. Bu da ancak doğru ve hedefe yönelik bir eğitimle olacak.

Eğitimde dünyadaşlık bilincinin yaygınlaşması, birçok açıdan biz yetişkinlerin farklı düzeylerde mağdur veya fail olduğu “kutuplaşma” riskini de azaltmada birebir. Çünkü ortaya konan dünyadaşlık pratikleri ve iyi uygulama örnekleri, bu devasa dünya sofrasında ve tek evimiz olan gezegende birbirimizin halinden anlamayı ve empati yapmayı, son kertede de sağlıklı bir toplum olmak için bilinçli bir eğitimden geçmeyi getiriyor.

İspanyol ressam Picasso’nun 1937 yılında savaşın ve faşizmin yıkıcılığını, yaşanan katliamı ve bombaların yerle bir ettiği canlı yaşamlarını konu ettiği Guernica, en meşhur savaş-karşıtı tablolardan biri. İçinde birçok canlı sembolü var: at, asker, ölü çocuk, güvercin, kadın, boğa... Daha sonra katıldığı bir sergide Alman bir general Picasso’ya yaklaşıp sorar: ''Bu tabloyu siz mi yaptınız?”. Picasso’nun yanıtı hazırdır: ''Hayır, siz yaptınız''.

Dünyadaki çoklu krizleri biz yaptık, ama bu krizler karşısında direncimizi ve dünyanın daha yaşanılası bir yer haline getirilmesi için yaratım gücümüzü yine biz ortaya koyacağız. Bunun için yaşam şekillerimizi, tercihlerimizi, doğada bıraktığımız ayak izlerini, dünyaya kattıklarımızı ve ondan aldıklarımızı sorgulayacağız.

İşte bu da bizi dünyadaş yapacak. Elbet bir gün... İyi uygulama örneklerini gördükçe, inceledikçe, onlardan ilham aldıkça, birlikte düşünüp birlikte hissettikçe ve birlikte harekete geçip ortak iyilikleri çoğalttıkça...


Menekşe Tokyay Kimdir?

Uluslararası ilişkiler alanında Galatasaray Üniversitesi'nde lisans, Avrupa Birliği bölgesel politikaları alanında Belçika Katolik Louvain Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimini tamamlayan ve Avrupa Birliği siyaseti alanında Marmara Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsü'nden doktora derecesi olan Tokyay, 2010 yılından beri ulusal ve uluslararası haber ajansları için röportaj ve analizler yaptı. Uzmanlık alanları arasında AB siyaseti, Orta Doğu, çocuk hakları ve sosyal politikalar yer almaktadır. Kendisi Fransızca ve İngilizceden birçok kitabı Türkçeye kazandırdı. Aynı zamanda aylık klasik müzik dergisi Andante’de köşe yazarı olan Tokyay, bir yandan da sanat alanında önde gelen isimlerle ve müzik alanında üstün yetenekli çocuk ve gençlerle ses getiren söyleşi dizileri gerçekleştirdi.