YAZARLAR

Veda Duvar’ı

Duvar’ın var ettiği çoksesliliğin ve hak odaklı haberciliğin yanı sıra Kürtçeye verdiği değeri de anmak gerektiğini düşünüyorum. Ana akımda asla görünmeyen ama ülkenin en çok konuşulan anadillerinden biri olan Kürtçenin Duvar’da temsiliyeti oldukça mühimdi. Bir parantez de kitap ekine ve kitaba verilen değere. Hem “vitrindekiler” bölümü hem kitap eki de bu yolculuğun yüz akı duraklarından biriydi kanımca.

Birkaç gün ya oldu ya olmadı; çay koyduğum bardağın hususi bir adı olduğunu öğrendim. İç içe iki bardak gibi duran bardaklara “cidarlı” denirmiş. Kelimeyi evvela Farsça gibi duydum. Mutat olduğu üzere Nişanyan online sözlüğe baktım hızlıca. Meğer Arapçaymış ve duvar manasına gelirmiş. Bana kelimeyi öğreten arkadaşa şaka yollu “Gazeteduvar’ın rakibi Gazetecidar diye bir yer kurulsa ya,” dedim. Üstünden üç öğün geçti geçmedi, gazetemizin kapanacağı haberini aldım. Kötü “rakip” şakam bir kere daha güzide ülkemizin gerçeklerine çarptı.

Dünden beri gazetemizin veda yazılarını okuyorum. Der demez aklıma başka vedalar geliyor. İMC’nin kapandığı son canlı yayın, Hayat TV’nin vedası, kapanan dergiler, kurumlar, yayınevleri, matbu gazeteler, URL’sinin sonuna habire yeni rakam alarak yeniden yayına giren haber siteleri – tüm bunların arkasında duran inat. İmlediği şeyden başka bir şeye dönüşmüş kimi soyadları: İpekçi, Anter, Zarakolu, Dink… Ana akımın tercih ettiği kelimelerle muhalif medyanın seçtiği kelime kadrosu. Tüm bunlar bir vedada daha zihnine üşüşüyor insanın. Arşiv taramaya, belge bakmaya, metin okumaya dahi gerek kalmadan. İcbarla var olan garip hafıza.

Duvar’daki ilk yazım 24 Eylül 2016’daymış. Vedat Zencir’in yazısından anlıyorum, Duvar 8 Ağustos 2016’da başlamış yolculuğa. Yanılmıyorsam gazeteden okuduğum ilk yazı Selim Temo’nundu, sonraki yazı Ali Duran Topuz’un, sonra İrfan Aktan, Karin Karakaşlı, Murat Meriç… Ardından Barış Akademisyenleri, birbirinden kıymetli yazar arkadaşlar. Ben de BirGün ve Evrensel Pazar’ın ardından, Ali Duran Topuz’un davetiyle katılmıştım kervana. Kervan yola henüz revan olmuşken. Bu meyanda Ömer Araz’ın da adını anmak isterim. Ve uzunca yayın yönetmenliğimizi yapan Barış Avşar’ı.

O ilk günlerden beri hem masaüstünde hem telefonda ilk baktığım haber sitesi Duvar oldu. Şimdi bütün mahzunluğum bir kenara, bir alışkanlığımın daha benim dışımda belirlenmesinin öfkesini taşıyacağım. Duvar’ın var ettiği çoksesliliğin ve hak odaklı haberciliğin yanı sıra Kürtçeye verdiği değeri de anmak gerektiğini düşünüyorum. Ana akımda asla görünmeyen ama ülkenin en çok konuşulan anadillerinden biri olan Kürtçenin Duvar’da temsiliyeti oldukça mühimdi. Bir parantez de kitap ekine ve kitaba verilen değere. Hem “vitrindekiler” bölümü hem kitap eki de bu yolculuğun yüz akı duraklarından biriydi kanımca.

2016’da İletişim’in merhum kaptanı Nihat Tuna vefat ettiğinde, ardından çok dokunaklı bir yazı yazılmıştı. O metnin son cümlelerini çok sık hatırlarım ilk okuduğum günden beri: “Onu unutmayacağız, unutamayız. Yeri dolmaz. Kelimeden harf düştü, eskisi gibi olmaz.” Son cümlenin bir kısmını ben de Duvar için kurmak isterim. Kelimeden harf düştü. Düştü düşmeye de, Duvar gider Cidar gelir. Her bardak bir değil ya.

* Kapak fotosu: "Kimse kimsenin derdini bilmiyor"


Mehmet Said Aydın Kimdir?

1983 Diyarbakır. Kızıltepeli. Türk Dili ve Edebiyatı okudu. Üç şiir kitabı var: “Kusurlu Bahçe” (2011), “Sokağın Zoru” (2013), “Lokman Kasidesi” (2019). “Kusurlu Bahçe” Fransızcaya tercüme edildi (2017). “Dedemin Definesi” (2018) isimli otobiyografik anlatısı üç dilli yayımlandı (Türkçe, Kürtçe, Ermenice). Türkçeden Kürtçeye iki kitap çevirdi. BirGün ve Evrensel Pazar’da “Pervaz” köşesini yazdı, Nor Radyo’da “Hênik”, Açık Radyo’da “Zîn”, Hayat TV’de “Keçiyolu” programlarını yaptı. Editörlük yapıyor.