YAZARLAR

Veda yazısı yazmak da varmış...

‘Kültürel hegemonyayı’ ele geçireceğiz, sekülerler nefes almasın biz alalım iştahıyla dört bir yandan baskılar artıyor. Medyanın eğlence alanı bu haldeyken bağımsız gazeteciler ne yapsın? Hepimiz aynı şeyleri izleyip, aynı haberleri duyup, birbirimize benzeyelim isteniyor. Neden? Bu soruya cevap vermek için doğru zamanda değiliz maalesef. Ama daha aydınlık günlerde cevap vermek için not düşmüş olayım.

2022 yılının son günleriydi; uzun yıllar üniversitede birlikte çalıştığım sevgili Beyhan Sunal arayıp akademik çalışma alanım üzerine benimle röportaj yapmak istedi. Röportaj 1 Ocak 2023’te yayınlandı. O sabah aldığım mesajlarla yıla güzel başladığımı düşünmüştüm. Ardından konuk yazar olarak ekran, izleyici ve diziler üzerine yazmaya başladım. Birkaç ay sonra yine Beyhan arayıp Barış Avşar seninle tanışmak istiyor dediğinde niye ki, hayırdır demiştim. Telefonda şaşırarak iyi bir haber tabii ki dediğinde ancak anladım yazar olarak davet edeceklerini. O günden beri, her yazımı gönderdikten sonra olmuş mu diye sordum, adım özgüvensiz yazara çıktı. İki güzel kalem, iki güzel insan Beyhan Sunal ve Ezgi Sivrikaya, son anda gönderdiğim yazılara, her seferinde olmuş mu diye onay beklememe bıkmadan cevap verdiler. Minnettarım.

Tuhaf ve zor zamanlardan geçiyoruz. Burada ilk önce televizyon ekranının en görünmeyen aktörleri, izleyiciler üzerine yazmaya başladım. İzleyiciyi anlamak, ekrandaki hikayeleri takip etmek benim için toplumu anlamanın yollarından biri. Üstelik bunu yapmak için iyi bir izleyici olmak gerekiyor. Dizi izlemek ve dizi izleyenlerle araştırma yapmak herkes için “dream job” olmayabilir. Ama televizyonda dizi izleyen bir izleyicinin dijitalde ne izlediği, haberi nereden aldığı, nerede yaşadığı, nelerden hoşlandığı bilgisi üzerinden ekrana bakmak, yeni hikayelerin yolunu açmak benim zamansız, mekânsız, mutlulukla yaptığım bir iş. Bunu yapabilmemin yollarından birini Gazete Duvar açtı. Akademik dünyada yazılanların sınırlı erişimine karşın buradaki yazıların ulaştığı kitle, okurlardan alınan geri bildirim, sektörün aktörlerinin yazılara ilgisi büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Bu ülkede yaşamanın bir bedeli her konuda politik olma zorunluluğumuz. Ülkede doğal afetler, yangınlar bile politik, kadın olmak nasıl politik olmasın. İzleyici olmak da dizi izlemek de haber takip etmek de politik bir eylem. İzleyicinin ticari bir metadan siyasi bir metaya dönüşümü de ülkenin politik atmosferiyle paralel oldu. RTÜK, reyting sistemi, TRT, devlet bankalarından kredilerle medya sahibi olan havuz patronları derken son 25 yılda sürekli el arttırılarak politikleşen bir ortam oluştu. Biraz kafamızı dinleyelim diye izlediğimiz diziler de önce Osmanlıcılık özlemiyle tarihi yeniden yazmaya kalktı, şimdi daha yakın tarihi bu sefer ince seslerle yazma gayretine girişti. Evet, TRT ve Tabii’de yayınlanan dizilerden bahsediyorum. Hani şu bizim vergilerimizle çekilen ama izlemek için de para ödememiz beklenen devletin dijital platformu Tabii’den. Denetimden, RTÜK’ten muaf olan TRT ve Tabii’den bahsediyorum.  

RTÜK 2024 yılında 7 diziye ceza vermiş. Cezalardan biri ‘ürün yerleştirme’ konusunda verilmiş. İki diziye “toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz” maddesinden, 4 diziye de “şiddeti özendirici ve kanıksatıcı olamaz” maddesinden ceza verilmiş. Bu dizilerin hiçbiri TRT’de yayınlanmıyor. Hatta ATV’de de yayınlanan yok. Ama bu kanallarda da RTÜK radarına girebilecek onlarca şiddet sahnesi olan veya “genel ahlak” karşıtı olarak yorumlanabilecek diziler var. Yorumlanabilecek diyorum, çünkü bu sahnelerin hiçbiri ceza gerektirmeyebilir.

Bir de şimdi yakın tarihi ince ince yeniden yazalım diye kalkışılan ama reyting sonuçlarına göre izleyicinin pek de ilgi göstermediği diziler. Bir Zamanlar İstanbul, 1990’lı yılları anlatma iddiasıyla “sene 93 olmuş, İstanbul’da su yok” cümlesini söyletebiliyor. Aynı dizide ticari yayıncılığa izin veren yasa çıkmadan önce kurulan ve o dönemki tabirle ‘korsan’ radyo ve televizyonların sahipleri mafya olarak gösterilebiliyor. Bunu sadece bir hikaye olarak izlemek de Halk TV’de ROK’la röportaj yapan muhabir için “geçmişi bilmiyor, o yüzden soruları böyle olmuş” denilen gençlere nasip oluyor.

Tabii’deki Cihangir Cumhuriyeti dizisi için Osman Özarslan’ın yazısını mutlaka okuyun. Cihangir Cumhuriyeti ya da Allahsızlığı Yayma Kürsüsü yazısında Osman Hoca bu hınçla hikaye anlatma gayretinin hüsranla sonuçlanacağını söylüyor. Benzer bir hınç ve tarihi yeniden yazma arzusunun Yankı: Görünmez El’de de olduğuna eminim ama ispat edemem. Çünkü izlemiyorum. Dizi izlemek işim dediysem o kadar da değil.

Bu eğlencelik alanın içinde ‘alt tarafı dizi’ dediğimiz dünya bile kuşatılmışken, Ayşe Barım’ın neden hapiste olduğu anlaşılamazken, ‘kültürel hegemonyayı’ ele geçireceğiz, sekülerler nefes almasın biz alalım iştahıyla dört bir yandan baskılar artıyor. Medyanın eğlence alanı bu haldeyken bağımsız gazeteciler ne yapsın? Hepimiz aynı şeyleri izleyip, aynı haberleri duyup, birbirimize benzeyelim isteniyor. Neden? Bu soruya cevap vermek için doğru zamanda değiliz maalesef. Ama daha aydınlık günlerde cevap vermek için not düşmüş olayım.

Gazete Duvar’da yazmak benim için bir onurdu. Toplumda öteki olarak gösterilene ses veren, bağımsız gazeteciliğin en başarılı temsilcileriyle aynı mecrada yazabilmekten onur duydum. O gazeteciler, Barış Avşar’ın dediği gibi hakikati aramaktan vazgeçmeyeceklerdir. Gazete Duvar ekibine ve okurlara şükranlarımı sunarım.


Aylin Dağsalgüler Kimdir?

Lisans eğitimini Celal Bayar Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. City University of London’da Uluslararası İletişim alanında yüksek lisans yaptı. İstanbul Üniversitesi’nde Radyo-Televizyon-Sinema alanında doktora derecesini aldı. 2005 yılından itibaren İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya Bölümü’nde çalışıyor. Medyanın ekonomi politiği, ağ toplumu, televizyon kültürü ve izleyici çalışmaları alanında dersler ile medya için proje üretimi dersi veriyor, bu alanlarda akademik çalışmalar yürütüyor. Avrupa Birliği, İstanbul Kalkınma Ajansı ve Poynter Institute destekli projelerde yönetici olarak çalıştı. 2015-2022 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Dekan Yardımcısı olarak görev yaptı. Akademik çalışmalarına ek olarak RGB YouTube kanalında Diziwiz ismiyle dizilerle ilgili 45 bölümlük bir sohbet programını öğrencileriyle birlikte hazırlayıp sundu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Toplum Ruh Sağlığı Bilim Kurulu üyesidir.