Veysi Altay: Festivaller Kürt sinemasına nefes oluyor

2. İstanbul Kürt Film Festivali’nin komitesinde yer alan Veysi Altay'la Kürt sinemasını konuştuk. Altay, "Kürt film festivallerinin Kürt sinemasına bir nefes borusu olma işlevi var" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Mezopotamya Sinema Kolektifi tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen İstanbul Kürt Film Festivali, korona virüsü pandemisi nedeniyle iki yıl aradan sonra bugün saat 19.00’da Şişli Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi'nde başlayacak. Festival, 1933 yapımı "Kurdên Êzidî" (Êzidî Kürtler) filminin gösterimiyle izleyicilere merhaba diyecek ve Koma Aryen konseriyle devam edecek. 

29 Mart'a kadar sürecek 2. İstanbul Kürt Film Festivali'nde uzun metraj, belgesel ve kısa film kategorilerinde 28 film seyirciyle buluşacak.

'İNSANLARIN KENDİ HİKÂYELERİNİ AKTARMASININ EN GÜÇLÜ YOLU SİNEMADIR'

İstanbul Kürt Film Festivali Komitesi’nde yer alan Veysi Altay, görselin çok önemli olduğu bir dönemde olduklarını belirterek şunları söyledi: “Herkesin elinde bir televizyonun olduğu, sinema platformlarının çok yoğunlaştığı bir dönemdeyiz. Bu nedenle sinema çok önemli. İnsanların kendi dertlerini, hikâyelerini anlatması ve aktarmasının en güçlü yolu sinemadır.

Kürtler, yaşadıkları coğrafyada kendi dillerini, kültürlerini, sanatlarını yaşama konusunda çok zorlanıyorlar. Hem sansürle karşı karşıya kalıyorlar hem de hikâyeleri kendi sömürgeleri tarafından tam tersi biçimde işleniyor. Bu nedenle Kürtlerin kendi sinemasını yapması, kendi dilini konuşması çok önemli."

Veysi Altay

Kürt sinemasının birçok engelle karşılaştığını anlatan Altay, sözlerine şöyle devam etti: "Filmler çekilse dahi kendisine alan bulamıyor. Çünkü 4 parça Kürdistan’ın sineması bir şekilde ‘ait’ olduğu devletlere bağlı. Bugün burada bir film çekildiğinde maalesef uluslararası alanda Türkiye filmi olarak geçiyor. Halbuki hiç alakası yok."

Altay, Kürt sinemasının kendisine Türkiye'de yer bulamadığını vurgulayarak, "Bunun iki yönlü yanı var. Birincisi, kendi çektiği filmleri Türkiye’deki festivallere göndermeme ilkesi olan insanlar. Zaten bunlar hiçbir şekilde kendine alan bulamıyor. İkincisi, varsayalım ki yönetmen filmini çekti ve Türkiye’deki festivallere göndermeye karar verdi. Filmin dilinin Kürtçe, coğrafyasının Kürdistan olması nedeniyle -hiç politik olmasa bile- gizli ya da açık bir şekilde filmler ırkçılık ve sansürle karşılaşabiliyor. Bunları bir bütün olarak değerlendirdiğimizde Kürt film festivallerinin bu boyutuyla Kürt sinemasına bir nefes borusu olma işlevi var. Geçmişte birçok festival yapıyorduk. Türkiye’deki siyasi atmosferin değişmesi, belediyelere kayyım atanması, salonların ve kültür merkezlerin elimizden alınması nedeniyle birçok alanda bir daralma yaşadık" ifadelerini kullandı. 

‘KÜRT KÜLTÜRÜNÜN TAM TERSİ FİLMLER ÇEKİLDİ'

Kürtlerle ilgili birçok film çekildiğini söyleyen Altay, eleştirilerini şöyle sıraladı:

“Kürtlerin, Kürt hikâyelerinin ve Kürt kültürünün tam tersi filmler çekildi. Bu filmler, Kürtlerin karşısında yer alan, Kürtleri yok etmeye çalışan insanların hikâyelerine bir şekilde dönüştürülmeye çalışılmış sinemacılar tarafından çekildi. Hem Kürtlerle ilgili diziler hem de Kürtlerle ilgili filmlerde gördük. Kürt sineması bu tekeli, Kürtlere karşı bakışı kırmak için çabalıyor. Çünkü zihniyet olarak Türkleşmiş Kürtler de var. Yılardır Türkiye sinemasında Kürtleri küçümseyen, sinemada hırsızlık yapanların Kürt gösterilmesi, tacizci ve tecavüzcülerin Kürt olması, garibanların Kürt olması, bütün ‘kötü’ karakterlerin ‘doğu’ diye nitelendirdikleri Kürdistan’a ait olmaları çok fazla yaşandı. Bu bilinçsiz bir şekilde de yapılmadı. Sadece devlet eliyle de yapılmadı. Devletin resmi ve ırkçı politikasını kendisine rol model alan Türkiye sinemacıları tarafından yapıldı ve hala yapılıyor. Baktığımızda inanılmaz korkunç şeyler var. Bugün de hala var. Kürtler artık kendi hikâyelerini yapmaya başladılar. Ama bu Türkiye sineması dediğimiz çarkın içerisinde, bu çarkın ciddi bir parçası olmuş Kürt sinemacı da var. Buna karşı kendi hikâyelerini kendisi yazan, propaganda ve ırkçılıktan uzak, farklı halkları, dilleri ve kültürleri istismar etmeden, ötekileştirmeden, hakaret etmeden, sinemada devrimci bir tutum sağlamaya çalışan çok sayıda Kürt sinemacı da ortaya çıktı” ifadelerini kullandı.

‘KÜRT SİNEMASI HIZLA İLERLEYEN BİR NOKTADA’

"Kürtler sinema yapmaya başladığı günden bugüne çok değişim ve dönüşüm sağladı" diyen Altay, “İzleyici de bunu etkiliyor. İzleyici de filmlerin mantığını, dilini, tekniğini, hikâyesini, üslubunu ve tarzını politik duruşuyla başka bir yöne götürüyor. Bu Kürt sinemacısını da geliştiren ve dönüştüren bir durum. Bu aynı zamanda kendi hikâyelerini, coğrafyasını, kendi dili ve tarzıyla daha doğru anlatmasına vesile oluyor. Kürt sineması hızla ilerleyen bir noktada. Çok ciddi eksiklikleri, yetmezlikleri olan ama hızla ilerleyen, gelişen ve hızla bir kimliğe ulaşan bir noktaya geldi. Tabii bu eksikliklerin birçok gerekçesi var. Devletsiz bir halktan bahsediyoruz. Kendine alan bulamayan bir sinemadan söz ediyoruz. Her zaman ceza, mahkeme, sansür veya sinemada kendini gösterememekle karşı karşıya kalan bir sinema var. Sinema ve festivaller, izleyicilerin ilgisiyle, desteğiyle, gücüyle, yorumu ve katkısıyla büyüyen şeylerdir. Kürt sinemasının gidişatı açısından seyircinin çok büyük bir payı var. Herkesi ikincisini düzenlediğimiz İstanbul Kürt Film Festivali’ne çok yoğun ilgi göstermelerini, fikirleriyle katkı sunmalarını, varsa eksikliklerimiz bunu bizimle tartışmaları, ileriki festivallerde bizim gelişimimizi sağlamalarına çok ihtiyaç var. Güçlü destek vermesini beklerim" diye konuştu.

‘KÜRT SİNEMASI ÖZELEŞTİRİ VERMELİ’

Altay, 2. İstanbul Kürt Film Festivali’nin Êzidî Kürtleriyle ilgili bir filmle başlamasının nedenini, “Kürt olmalarına rağmen inançları itibariyle Müslüman olmamalarından kaynaklı çok ciddi oranda soykırıma uğramış bir inanç. Êzidîleri sinemada görebildiğimiz çok görselimiz de yok" sözleriyle anlattı. 

Altay, son olarak "Kürt sinemasının bu konuda bir özeleştiri vermesi gerekiyor. Bizim bu filmi seçmemizdeki en büyük temeli, 1933’te Rusya’da Ezidilerle ilgili çekilmiş ilk film olması. Bunun çok özel olacağını düşünerek bu filmi seçtik. Umarım seyirciler de bu filmi çok beğenir. Kürt sinemacılar da Êzidî hikâyelerine daha yoğun bir ilgi gösterirler. Orada yaşayan ihlalleri, direnişleri bir şekilde sinema diliyle gösterirler diye temenni ediyoruz" dedi.