Vites bir anda yükseldi: Taşıt kredilerinde faizler uçtu!
Taşıt kredisi faizleri Şubat 2002’den bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. Şubat 2002’de yüzde 58.50, Ocak 2002’de ise yüzde 60.75’i görmüştü.
SAVAŞ KORKUSU AZALINCA ALTIN YÜZDE 2.64 DÜŞTÜ
Geçen hafta yatırım araçlarının getirisindeki değişimlerde Türkiye ve yurtdışından gelen verilerin yanı sıra, küresel siyasete yönelik beklentiler etkili oldu. Borsa yatırımcısı açısından verimli bir hafta geçerken altın yatırımcısı haftayı kayıpla kapattı. Rusya-Ukrayna savaşının rutinleşmesi ve İran-İsrail çatışmasının kısa vadede tekrarlanmayacağı algısı altının düşüşünde temel etkendi. Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksi, haftayı yüzde 2.29 değer kazanarak 9,915.62 puandan tamamladı. Endeks, hafta içinde en düşük 9,645.02, en yüksek 9,956.11 puanı gördü. Aynı dönemde, Borsa İstanbul Mali Endeksi yüzde 1.67 değer kazancıyla 11,113.26 puan, Hizmetler Endeksi yüzde 3.60 artışla 9,130.4 puan, Sanayi Endeksi yüzde 1.65 kazançla 14,516.6 puan, Teknoloji Endeksi yüzde 1.27 değer kazancıyla 14,360.72 puan oldu. 24 ayar külçe altının gram fiyatı yüzde 2.64 kayıpla 2,436 TL’ye, Cumhuriyet altınının fiyatı da yüzde 5.14 düşüşle 16,634 TL’ye geriledi. Doların satış fiyatı yüzde 0.43 azalışla 32,4470 TL, Euro’nun satış fiyatı da yüzde 0.35 düşüşle 34.73 TL oldu. Geçen hafta 40.71 TL olan İngiliz Sterlininin satış fiyatı, bu hafta yüzde 0.01 azalarak 40.71 TL’ye geriledi. İsviçre Frankı ise bir önceki haftaya kıyasla yüzde 0.86 düşüşle 35.48 TL’den alıcı buldu.
KAMUDA TASARRUFU MAKAM ARAÇLARINA İNDİRGEMEK!
En çok tartışılan meselelerden biri de kamuda tasarruf yapılıp yapılamayacağı... Bugüne kadar yaşananlar, bunun pek mümkün olmayacağını gösteriyor. Şimdi de bol laf, az icraat ve göstermelik haberlerle idare ediliyor. Söz gelimi bakanların otobüste fotoğraf vermesi gibi... Bu konuya ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz iddialı konuşuyor. Yılmaz, kamuda tasarruf tedbirlerinin hem Hazine ve Maliye Bakanlığı hem de Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından hazırlandığını, iki çalışmanın daha sonra birleştirilerek nihai kararın verileceğini açıkladı. Kamu harcamalarında deprem nedeniyle sarf edilen giderlerin önemli yer tuttuğunu ve 1 trilyon 28 milyar TL ödenek ayrıldığını hatırlatan Yılmaz, bu harcamayı yaparken makro dengeler açısından bütçe açığını belirli bir seviyede tutmaya çalıştıklarının söyledi. Aslına bakarsanız, görgüsüzce yapılan harcamalar, yani çifter çifter lüks otomobiller, şatafatlı törenler kamu kaynaklarının israfında sadece cüzi kalemler... Asıl mesele altyapı yatırımları başta olmak üzere kamu yatırımlarının planlı ve verimli olarak yapılabilmesi... İşte bu konuda ciddi bir sıkıntı var. AK Parti iktidarının duble yollarla başlayıp yolcusuz havalimanlarıyla devam eden anlamsız yatırım yapma alışkanlığına bir son vermesi gerekiyor. Bu ise ancak bilimsel ve planlamaya dayalı liyakat esaslı bir bürokratik gelenekle mümkün. O da yok! İşte bu sebeple, iktidarın tasarruf tedbirleri konusunda başarılı olması pek olası görünmüyor.
FITCH’TEN İYİMSER OLDUĞU KADAR UYARILARLA DOLU AÇIKLAMA
Kredi notumuzu yükselten Fitch Ratings’ten bu kez umutlu mesajlar ve uyarılar geldi. Türkiye’de seçim sonrası mali duruşta beklenen sıkılaşmanın, para politikasının etkinliğini güçlendireceğinin belirtildiği açıklamada, politika tutarlılığındaki bu iyileşmenin sürdürülmesinin daha düşük enflasyonu, daha dar bir cari açığı ve uluslararası rezervlerdeki toparlanmayı destekleyeceği, bunun da Türkiye’nin kredi notu açısından olumlu olabileceği vurgulandı. Yerel seçimler öncesinde kamu harcamalarının bütçe açığının büyümesine neden olduğu hatırlatılarak, ilk çeyrekteki merkezi bütçe açığının GSYİH’nin yüzde 5.2’sine ulaştığının tahmin edildiği aktarıldı. Faiz dışı açığın da GSYİH’nin yüzde 2.6’sı olduğunun öngörüldüğü belirtilen açıklamada, maliye politikasının ilk çeyrekte yurtiçi talebin dirençli olmasına katkıda bulunduğu belirtildi. Açıklamada, hükümetin, özellikle depremin yeniden inşasıyla ilgisi olmayan harcamalardaki büyümeyi yavaşlatarak yılın geri kalanında mali açığı azaltmasının beklendiği bildirildi. Yeni gelir artırıcı önlemlerin olası enflasyonist etkileri dikkate alacak şekilde tasarlanmasının muhtemel olduğuna değinilen açıklamada, muhalefetin yerel seçimlerdeki başarısının mali düzenlemelerin hızını, büyüklüğünü ve alanlarını etkileyebileceğine işaret edildi. Açıklamada, Türkiye’nin kamu maliyesinin; düşük borç seviyeleri, güçlü bir gelir tabanı, yönetilebilir borç amortismanları ve iyileşen finansman koşulları göz önüne alındığında, emsallerine göre kredi gücü olarak kalmaya devam edeceği vurgulandı. Öte yandan açıklamada, kamu maliyesinin, kur riski, yüksek faiz ve enflasyona maruz kaldığı da anlatıldı. Görüldüğü üzere, pek çok zorlu sınavı atlatmadan düze çıkılamayacığının özeti bu açıklama...
POLİTİKA FAİZİ, MEVDUAT FAİZİ VE KREDİ FAİZLERİ... BİR GARİPLİK YOK MU?
Hala sıkılaştırma önlemlerinin sonuçlarını somut olarak görmüş değiliz. Hatta tersine perakende satışlar artıyor. Aynı şekilde ithalatta tüketim mallarının oranı ve hacmi yükselişini sürdürüyor. Üstüne üstlük, enflasyonda düşüş konusunda da ciddi şüpheler var. Belki baz etkisi ve mevsimsellik sebebiyle, haziran ayından itibaren bir düşüş trendine girmesi muhtemel olan enflasyonun, eylülden itibaren tekrar yükselişe geçmeyeceği konusunda hiçbir veri bulunmuyor. Kaldı ki tüm bu rakamlar TÜİK verilerine dayanıyor ve Türkiye nüfusunun ekseri çoğunluğu bu verilerin gerçek enflasyonu yansıtmadığı konusunda hemfikir. Böyle bir ortamda, TCMB’nin politika faizini sabit tutması ne kadar gerçekçi? En azından 250 baz puanlık bir artışla hem kredi iklimindeki dengesizliği bir ölçüde giderip hem de sıkılaştırma politikasına güveni perçinlese fena olmaz mıydı? Kredi iklimiyle kastım, mevduat faizlerinin düşük kalmasına bir çözüm üretilmesi gerekliliği. Mevduat faizi yükselmiyor, çünkü bankalar mevduat toplamak konusunda motive değil. Zira bu kredi faiz oranlarıyla para satmak çok zor. Satamayacağınız para için neden yüksek faizle mevduat toplayasanız? Mevduat faizi pozitif reel getiri sağlamıyorsa tasarruf sahibi neden TL mevduata yönelsin? İşte sıkıntı tam da bu noktada... TL mevduat faizi yeterince çekici olmayınca, KKM’den beklenen çıkış da gerçekleşmiyor doğal olarak. KKM’den çıkış yapanların döviz tevdiat hesaplarına geçişini de engellemek o kadar kolay değil, yani liralaşma politikasının hedeflerine ulaşmak bu koşullarda mümkün görünmüyor.