Yalvaç Ural: Yaşamımı çocuklara adadım, hiç vazgeçmeden çalıştım
Yalvaç Ural’la dünden bugüne çocuk kitabı yazarlığını, yayıncılığı ve fuarda onur konuğu olmasını konuştuk. Ural, "Ülkemin çocuklarına çok teşekkür ediyorum. Beni buraya getiren onlar" dedi.
DUVAR - Bu yıl 2-10 Kasım tarihleri arasında 41’inci kez düzenlenecek olan Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nın teması ve onur yazarı belli oldu. ‘Çocukluk Şenliktir’ temalı fuarın onur yazarı kendisini çocuk yayıncılığına adayan Yalvaç Ural olacak.
Fuar, usta yazar ve yayıncının katılımıyla düzenlenecek kültür etkinliklerine de ev sahipliği yapacak. TÜYAP tarafından, yazarın yaşamına ve eserlerine odaklanan bir anı kitabı hazırlanıyor. Ayrıca fuarda ‘Yalvaç Abi, Zamana Saygı’ sergisi de görülebilecek.
Usta yazarla hayatına, çocuk yayıncılığına ve kitaplarına dair geçmişten bugüne bir yolculuk yaptık. Konya doğumlu, 79 yaşındaki yazarın annesi Cumhuriyet’in ilk öğretmenlerinden, ailesi Konya’nın çok eskilerinden, babası ise Toprak Mahsulleri Ofisi müdürü, Isparta Yalvaçlı.
'YALVAÇ, YOL GÖSTEREN DEMEK'
Yalvaç, Isparta kayıtlara göre 100’e yakın boyun göç ettiği bir yer. Bir efsaneye göre bir komutan orayı almış, onun adı Yalvaç’mış. Yalvaç, İncil’de de yazan, Hıristiyanlığın yayılımında bir yol... Kaşgarlı Mahmut’un sözlüğünde Yalvaç, Yalavaç yol gösteren anlamına geliyor.
Yalvaç Ural isminin anlamını sorduğumuzda "Annem bana Tonguç ismini vermeyi istemiş. İsmail Hakkı Tonguç’tan, yani o zamanki eğitimciden yola çıkarak. Ancak babam, annemi de ikna etmiş ve adım Yalvaç olmuş" diyor.
‘YAZARLIĞIN BAŞINI ÇEKEN BÜYÜKANNEMİZDİR’
Usta yazar ve yayıncı "Çocukluğunuzla ilgili aklınızda neler kaldı?" sorusuna ise şu yanıtı veriyor:
"Bizim ailede aslında yazarlığın başını çeken kadın büyük anneannemiz… Anneannemin, annemin üstündeki etkisi büyük. Nenem adeta masal ve sözcük deryası bir kadındı. Çevremizdeki herkesin ondan masal dinlemişliği vardı. Yıllar sonra halam bile 'Ben de onu masallarıyla büyüdüm' demişti. Bizim en büyük kabahatimiz kimsenin oturup bunları yazmaması... Ben bazılarını yazdım, bazı yazacaklarım da var. Büyük anneannem Gülendam Hanım’ın çok etkisi var üstümüzde."
‘GAZETEYE ÇOCUK DERGİSİYLE BAŞLADIM’
Gazeteciliği lisede seçen Yalvaç Ural, bu mesleği seçme nedenini şöyle anlatıyor:
"Gazeteye başlamam çocuk dergisiyle oldu. Çocuk dergisi olunca bir defa Ülkü Tamer’le tanıştım. Ondan önce de Varlık, Gösteri, Güney ve Yelken dergilerinde şiirlerim yayınlandı. Yetişkinler için yazıyordum ve Abdi İpekçi yarışmasında da, 77’deydi galiba yanlış hatırlamıyorsam, şiir dalında mansiyon almıştım. Şiirim bir dörtlüktü ve jüri arasında çatışmalara bile neden oldu, 'Ya bu çok kısa bir şiir! Ötekiler uzun uzun yazmışlar' dediler."
'KURMACAYA FAZLA DEĞER VERMEM'
Bütün yazdıklarının kendi yaşamının içinden çıktığını aktaran Ural, "Kurmacaya fazla değer vermem çünkü kurmaca benim düş gücümle bilgilendiklerimle, okuduklarımla doğru orantılı ama yaşadıklarım, inisiyatifim dışında karakter ve kimliğimle oluşan öykücükler ya da rastlantıların bana taşıdığı olaylar yığını" diye konuşuyor.
'20 YILDIR BİTİREMEDİĞİM ÖYKÜLERİM VAR'
Büyükler için kitap yazarken kendisini çocuk yazınına iten şeyin ne olduğunu anlatan Ural, sözlerine şu ifadelerle devam ediyor:
"Ben öykülerimi yazarken o dönemin Kültür Bakanı Yayınlar Dairesi Genel Müdürü Adnan Ağabey’e yolladım. Bana telefon edip, 'Yalvaçcığım ben bu hikayeleri okudum, çok beğendim. Sen bunları yetişkinler için yazmışsın ama ben bunu ergen kitabı olarak yayınlamak isterim. İznin var mı?' dedi.
Daha tamamlaması gereken bir çocukluk hikayeleri demeti de çıkarmayı düşünüyorum. Çünkü birikmiş ve 20 yıldır bitiremediğim öykülerim var. Dil hızlı değişiyor, bu değişimden herkesin aslında eski deyimde kendine düşen payı alması gerekiyor."
‘ÇOCUK KİTABINDA CÜMLELER UZUN OLMAZ’
Ural, çocuklarla kurulan iletişimin de büyüklerle kurulan iletişim gibi olması gerektiğini söyleyerek, konuşmasına şöyle devam ediyor:
"Çocuk kitabı yazan biri, kitabı yazarken öyküsünü hangi yaş grubuna göre yazması gerektiğine karar vermeli. Öyküyü kafasında kurduktan, yaşadıktan, edindikten ya da bilgilendikten sonra yaş grubuna göre sözcük seçmeli. Şimdi bir sürü genç öyküler yazıyor, bakıyorsun bir cümle üç satırda bitiyor. Çocuk onu okuyamaz, çocuk daha küçük… Çocuklar bir sözcüğe takılır. Kendi kitabımda bazı sözcüklerin eskiyebileceğini düşünmüyordum. Bir defa 'İmtihanda muaffak olamadım' demişim, bir çocuk gelip 'İmtihan ve muaffak kelimesini anlayamadım' dedi. 'İmtihan demek, sınav demek; muaffak olamadım da, sınıfta kaldım demek’ dedim. 'Çok saçmaymış' dedi. İnsan farkında değil ama dilimize girmiş, artık dilimizden gelecek kuşaklar için ayıklanan sözcükler var."
‘ÇOCUK EDEBİYATI YAZANLAR ÖNCE DİLLERİNİ ÖĞRENSİN’
Usta edebiyatçı, "Gençlik ve çocuk edebiyatına gönül veren gençlere tavsiyeniz ne olur?" sorusuna ise şu yanıtı veriyor:
"Benim gençlere önerim şudur; önce dillerini öğrensinler. Dillerini öğrenecek ve çalışmalarını yapacaklar ki, önce mektup sonra dilekçe yazmasını öğrenecekler. Ondan sonra bir başvuru nasıl yapılır, onu öğrenecekler. Sonuçta pek çok şeyi öğrenecekler. Onu öğrendikten sonra gençlik ve çocuk edebiyatıyla ilgilenebilir ya da yazı yazabilir pozisyona gelirler. Her gün kendilerini yetiştirmeleri gerekiyor, yetişmedikleri zaman kusura bakmasınlar hiçbir şey olamaz. Çok okuyacaklar, hiç okumadan çocuk kitabı yazan o kadar çok kişi var ki, olmaz."
'50 YILDA 51 DERGİ YAYIMLADIM'
50 yılda 51 dergi yayımladığını söyleyen Yalvaç Ural, "Bir edebiyat tarihçisi internetteki bilgileri doğrulasın istiyorum. Herkes kendi biyografisini, kendi biyografisini kendisi yazıyor. Bu bana ayıp geliyor. Ben 50 yılda 51 dergi yayımladım. Bu dergilerin 43’ü çocuk dergisidir ve bu dergilerin çoğunun kuruculuğunu, yönetimini yaptım” ifadelerini kullanıyor.
Bu dergiler arasında hem yarısı Almanca yarısı Türkçe olan hem de Türkiye'de ilk kez körler için yayımlanan dergiler olduğunu da söyleyen Ural, "Bu dergilerin içinde yine rekor sayılabilecek iki dergim daha var; bir tanesi Almanya’daki yabancılaşma içine düşen çocuklar için Milliyet Türk Çocuk dergisi, yarısı Almanca yarı Türkçe… İkincisi de Türkiye’de ilk kez körler için, körlerin adını koyduğu Körebe dergisi... Kör diyorum çünkü çocuklar görme engelli demekten hoşlanmıyor" diye konuşuyor.
Çocuklar için yaptığı bilmeceler dizisinden de bahseden Ural, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Bu arada benim çocuklar için yaptığım bir bilmeceler dizisi vardı. Bunlar 30-40 kitabı bulmuştur. Ben sözcük oyunlarıyla, eklerle köklerle oyunlar öğretirim. Hatta bugün benimle büyümüş Güldür Güldür’deki çocuklar arada sırada kullanıyorlar. ‘Bir ton bir ton daha ne eder? Tonton eder’ gibi. İşte o tip şeyler, çocukların birbirleriyle iletişim kurmasını sağlar. 45 yılda 51 dergi, 4 mizah dergisi...."
‘ÇOK SATAN HER KİTAP İYİ DEĞİLDİR’
Çocuk yayıncılığını çok sevdiğini ve bu alana gönül verdiğini belirten Ural’ın anıları da bir hayli ilginç… Usta yazar ve yayıncı, o dönemleri şöyle yad ediyor: "Milliyet Yayınları döneminde benim yayınladığım çok değerli kitaplar vardı. Mesela; Aziz Nesin kitapları 6 ay içinde Milliyet Yayınları’nda AD Kitapları içinde 275 bin sattı. Aziz Ağabey’in bana olan sevgisi ve söylediği söz, herkesin ağzındadır ‘Yalvaç Ural benim büyümeyen çocukluğumun şahididir’ derdi."
Ural, günümüzde influencer veya Youtuberların kitaplarının edebi kitaplardan daha çok satabildiğinin altını çiziyor ve ekliyor: "Bir kitabın çok satması bu kitabın iyi bir kitap, iyi bir edebiyat eseri olduğunu göstermez."
'SÜMER MASALLARI KİTABIM GELİYOR'
Kore’de yayınlanan 'Sümer Masalları' kitabının fuara da yetişeceğini belirten Yalvaç Ural, "Sanırım dünyada ilk kez böyle bir Sümer Masalları kitabı yazılıyor. Çünkü Sümer Masalları ile Ezop Masalları arasında bir bağ var. Bu masalların kökenini Muazzez İlmiye Çığ'ın çevirdiği kırık tabletleri ve bu kırık tabletlerden çıkan atasözleri…" diyor.
'BANKALAR ÇOCUK DERGİLERİNİ BIRAKTI'
Ural, bankaların çocuk dergilerinin peşini bıraktığını, gazetelerin ise yük olarak gördüğünü söyledi. "Yayıncılık başka bir şey, çocuk dergiciliği başka bir şey, çocuk kitapları yazmak başka bir şey" diyen Ural, öykülerinin kitap olmadan çocukların sınavından geçtiğini aktardı. Ural, "Bizim dönemimizde Umur Bugay, Halit Kıvanç, Orhan Boran, Müjdat Gezen, Cenk Koray, ben, Gülten Dayıoğlu, Mümtaz Zeki Taşkın gibi yüzlerce kişi sayabilirim; Milliyet Çocuk’ta öykülerimiz yayınlandıktan sonra kitap oldular. Milliyet Çocuk anket yapardı, hediye karşılığında. Beğendiğiniz, beğenmediklerinizi yazın diye. Yani çocukların sınavından geçti bu öyküler…" diyor.
'DOĞAN EGMONT ŞİRKETİNİ DE BEN KURDUM'
Ural sözlerine şu ifadelerle devam ediyor.
"Ben de o çocukların karneleriyle büyüdüm. Dünyadaki yayıncılığı da izledim. Sonra çocuk dergilerimi çoğalttım, Milliyet dergilerinin ve AD kitabın başına geçtim. Doğan Kitap yaptık, Doğan Egmont şirketini de ben kurdum. Böylece yeri geldi, 51 çocuk dergimiz oldu. Bugün klasik çizgi romanların dışında yayınevleri yeni yeni genç romanlar çıkarıyorlar."
'ÜLKEMİN ÇOCUKLARINA TEŞEKKÜR EDİYORUM'
41'inci Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı'nın onur konuğu olması hakkında çok mutlu olduğunu belirten Ural, çok mutlu olduğunu söyledi. Ural, "En başta da ülkemin çocuklarına teşekkür ediyorum. Beni buraya getiren onlar, çok teşekkür ediyorum. Bir kitabımla değil, hayatımla onur konuğu oldum" ifadelerini kullanıyor.
Ural, sözlerine şöyle devam ediyor:
"Yaşamımı çocuklara adadım, hiç yorulmadan, vazgeçmeden çalıştım. Bu da beni iyi yerlere taşıdı, bir sürü ödül kazandım, kitaplarım farklı dillere çevrildi. Bu da yeterli zaten bir yazar için bundan daha değerli bir şey olabilir mi? Bunların hepsini toplayıp, sana teşekkür ederiz diyen bir kurum var, bunun için teşekkür ediyorum.
Onur konuğu olmasını ise 51 dergi, yüzlerce kitap yayımlamasına bağlayan Ural, "43 dile çevrilmiş kitaplar, bu kitaplar dünya çocuklarının literatürüne girdi" diyor.