Yara
Kızımın doğum günü akşamı ailemizde bomba patladı. 4 yaşından 16'sına kadar eniştesinin cinsel istismarına maruz kalmıştı.
Haftada bir toplanırdık, kırk elli feminist kadın. 'Bilinç yükseltme toplantıları.' Kadın arkadaşlarımın hepsi çalışan veya okumakta olan kadınlardı. Bilincimizi yükseltip evlerimize ve işlerimize dönerdik. Kızım henüz üç dört yaşında, oğlum yedi sekiz. Toplantılarımızda kadın sorunları ve en çok da kadınlara uygulanan toplumsal ve aile içi şiddet konuşulurdu. Tanıklıklar toplanıyordu, 'Bağır, Herkes Duysun!' olacaktı adı kitabın daha sonraları.
Evimizde çocuklarımıza yabancılar bakarken ben uzuuun saatler çalışır, çocuklarımın uyku saatine yakın eve dönerdim. Oğlumun durmadan tırnaklarını yemesi, kızımın dalıp dalıp gitmesi dışında bir sorunları yoktu. Kızım uzun yıllar sonra, 25 yaşına geldiğinde bir gün, o yıllarda ben işe gitmek üzere evden ayrıldığımda arkamdan kanepeye yatıp ağladığını söyledi, UYANMADIM.
Kızım ilkokula başladı, bizim işler alabildiğine yoğun. Ama ben iyi ve dikkatli bir anne olarak dersleriyle ilgileniyorum, bütün okul toplantılarına katılıyorum, öğretmenleriyle temastayım, yani her şey kontrol altında. Evimizde huzursuzluk yok, 'iyi' bir yardımcı var. Kızımın resim öğretmeni, orta okul birinci sınıfta benimle görüşmek istedi, okula gittim. Çok yetenekli bir çocuk. Öğretmen bana bir resmini gösterdi, endişeliydi, 'Bunu alıkoydum size göstermek için' dedi. Resimde kırmızı ve kahverengi için kendi kanını kullanmış. Aynı gün tarih öğretmenine rastladım, kızımın derslerde uyukladığını söyledi. Acaba geceleri uyuyamıyor muydu, UYANMADIM.
Ortaokul ikide okulu astığını öğrendim, o yıllar okullarda uyuşturucu madde lafları dolaşıyor. Ben çok dikkatli bir anne olarak, okuldaki arkadaşlarını araştırdım, birkaç yaşı büyük çocukla arkadaşlık ediyordu. Oğlum 14, kızım 11 yaşına gelmişti. Bir gün feminist arkadaşlarımdan haber aldım ki birkaç arkadaş dergiye gidip madde kullanmaya başladıklarını ve neler hissettiklerini paylaşmışlar isimlerini gizleyerek.
Dergide arkadaşlarım hemen uyardılar, baba ana ikimiz de çocukların peşine düştük, çok zordu, çocuklarımız ergenlik döneminde hem anne babayla nerdeyse kanlı bıçaklı oluyorlar hem de ebeveynin ilgisine çok ihtiyaç duyuyorlar bir yandan. Dengeyi tutturacağız diye kocamla canımız çıkıyor. Güvenlerini sarsmadan sıkı denetim altında tutmaya çalışıyoruz. Bu dönem iki yıl kadar sürdü, uzun ve zorluydu. Kızım bu dönemde iki defa intihara teşebbüs etti, oğlum evden ayrılıp bir ağır uyuşturucu bağımlısı arkadaşıyla birkaç ay ayrı bir ev tuttu. Bu intihar teşebbüslerini, bu gece uykusuzluklarını madde kullanmasına bağladık. Bir psikolog arkadaşıma danıştım, onun da kızımla aynı yaşlarda benzer sorunları olan bir kızı vardı, ergenlik işte böyle oluyor galiba sonucuna vardık. Ben bütün bunların arkasında asıl sebebin başka bir şey olduğuna UYANMADIM.
Kızım, geceleri uyuyamıyor, tırnak etlerini kemiriyor, ben bir türlü bir anlam veremiyorum, benimle daha az konuşuyor. Ufak yalanlar... Aralanıyoruz, aralanıyoruz, azap içindeyim, çocuklarımı özlüyorum, işlerimiz çok yoğun. Bir ara işimi bırakayım diye düşündüm, olamadı. İkimizin de çok uzun saatler çalışmamız gerekiyordu, ben kızımı ve oğlumu ihmal ediyorum, kahroluyorum. Bir gün çocuklara sordum, 'Ben işimi bıraksam evde olsam sizinle daha çok beraber olsak ister misiniz?' diye. Oğlum düşündü, düşündü 'annecim iş seni mutlu ediyor, ev kadını olarak mutlu olamazsın bence' dedi. Kızım, kızım.. hiç bir şey söylemedi, UYANAMADIM.
Üniversiteye başka bir şehirde başladı. Tam istediği bölüm. Birinci sömestr sonunda devamsızlık ve düşük notlar geldi. Okulun özelliği ilk yıl kalamıyorsunuz sınıfta. Birinci yıl sonu başarısız iseniz kaydınızı siliyorlar. İkinci sömestr içinde bir zaman kızımın artık bütün dengesi bozulmuştu. Duygu durum bozukluğu ve daha birçok şey. İstanbul'a döndük, okulu dondurduk. Burada yeniden sınava girip İstanbul'da en istediği okula girdi. Oradan da bir yıl izin alıp terapiye başladı. Okulu bitirdi.
2024 nisanı, yani tam 42 yaşına bastığı günün akşamı ailemizde bomba patladı. Önce ben, sonra ailemizin diğer fertleri kızımın 4 yaşından itibaren 16 yaşında liseyi bitirene kadar eniştesinin cinsel istismarına maruz kaldığını öğrendik. Ancak bu yaşta bana yapayalnız bırakılmış çocukluğunu anlattı. Bir tokat gibi.
Ailenin en yakınındaki o kötü adam kızımın çocukluğunu alıp götürmüştü. Ben ve babası işe, abisi okula gider gitmez her gün eve gelip kızımla yalnız kalmanın bir yolunu bulmuştu. Bizim en yakın bildiğimiz, babasının yakın arkadaşı, birlikte tatillere çıktığımız o iblis, kızımızın çocukluğuna kıymıştı. Ve şimdi de ölüp gittiği için bunun hesabını soramayacaktı, soramayacaktık.
Kızım beni ve babasını suçlamıyorsa da biliyorum, yalnız ve savunmasız bırakılmış çocukluğunun birinci derecede sorumlusu benim. Yukarıda yazdığım büyüme dönemine ait tüm işaretler bana bir mesajdı ve ben bunu anlayamadım. Bütün işaretlerin ne demek olduğunu, bu işaretlerin çocukluk travmalarını ilk akla getirmesi gerektiğini, şimdi öğreniyorum.
Ne yazık, şu an sevgisi bütün dünyamı kaplayan kızıma yardım etme şansını kaybettim. O kendini -kendine seçtiği ve benim de bir ailem var dediği arkadaş çevresinin destekleriyle- onarmaya, bütünlemeye çabalıyor. ”Kendi içindeki yetişkin kendi içindeki çocukluğunu besleyip sarmalayıp büyütmeye çalışıyor.” Bunu yapmaya çalıştığı sırada ben yokum. Çünkü ben onu küçükken yalnız bıraktım. Bir küçük çocuk için bunun haklı veya haksız olması, ihmal ve dikkatsizlikten ya da imkansızlıktan olmasının hiç önemi yok. YALNIZ VE SAVUNMASIZDI. Bir iblis onun üzerinde kendisiyle birlikte tüm yetişkinler dünyasının hakimiyetini ve ayrıcalığını kullanıyordu. BU YETİŞKİNLER KANKAYDILAR, BUNA BENİM İYİ ANNEM VE İYİ BABAM DAHİL... Benim güzeller güzeli küçük kızım, azarlamaya bile kıyamadığım küçük kızım böyle düşündü.
Yukardaki yazıyı kendime yazalı 5 ay geçti. O gün bugündür çocuk istismarı ile ilgili çok şey okuyorum, kızıma yeniden bir anne olabilmek için çok çaba gösteriyorum. Yeniden ailesi olmak için. Kızım nihayet benimle ve ailemizle konuyu konuşabilmiş, buna CESARET etmişti. Benim de cesur olmam, onun yanında olmam ve onunla birlikte bu toplumsal yarayı deşmem gerekiyordu. Çocuklarımızın yakın aile çevresinde istismarı ne yalnız benim kızımın başına geliyor ne de sadece bizim toplumumuzda yaygın. Hayır bütün toplumlarda var ve bunca yaygın olmasının esas sebebi konuşmayan, susan, unutan, sır olarak kalmasına göz yuman fail yakınları. Hiçbir aile kutsal değil oysa. Hiçbir ailenin kutsalı çocukluğu mahvedilmiş bir çocuğun haklarından kutsal değil. Buna izin verilemez. Hiç kimsenin başını kuma gömmesine izin verilemez. Hiç kimse devekuşu gibi davranamaz, biz insanız, gerçekler ne kadar acıtıcı olursa olsun çocuklarımızın yalnız ve savunmasız bırakılması kadar acıtıcı olamaz. Çocukları yakınları tarafından istismara uğramış bütün anneleredir sözüm. Önce anneler, evet, çocuklarımız açıkça söyleyemese bile işaret ederler, bu işaretlere dikkat edin, konuşun onlarla, onlara gerçek bir anne olun. VE BAĞIRIN, HERKES DUYSUN.