Yargıda Atalay krizi: 'Anayasayı uygulamayanla anayasa yapılmaz'

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçen, Can Atalay'ın durumuna ilişkin "Yapay olarak çıkarılmış kriz son bulmalı" dedi, yeni anayasa çağrılarının bir parçası olmayacaklarını belirtti.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - CHP Adalet Bakanlığı'ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, yargıda devam eden krizi ve yeni anayasa tartışmalarını değerlendirdi.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından ilk kararına uyulmayan Anayasa Mahkemesi, Can Atalay hakkında ikinci kez oy çokluğuyla hak ihlali kararı verdi. AYM, ilk ihlal kararını 5'e karşı 9 oyla almıştı. İkinci ihlal kararı ise 3'e 11 ile alındı.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Türkiye işçi Partisi (TİP) Milletvekili Can Atalay için 25 Ekimde “hak ihlali” kararı veren ve tahliyesinin gerektiğine hükmeden Anayasa Mahkemesi (AYM) kararını reddetmiş, hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulunmuştu.

Atalay'ın tahliyesi için ise oybirliği ikinci kez hak ihlali kararı verilse de gelinen noktada Can Atalay'ın tahliyesi hâlâ belirsizliğini koruyor.

‘YAPAY OLARAK ORTAYA ÇIKARILMIŞ KRİZ SON BULMALI’

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yapması gerekenin, bir an önce toplanarak tahliye kararını vermesi olduğunu belirten Gökçen, "Can Atalay milletvekili olduğu için yeniden yargılama süreci başlamalı, tahliye kararı verilmeli ve yasama dokunulmazlığı sebebiyle yargılama durmalıdır. Bunu söyleyen ben değilim, kararları herkesi bağlayıcı nitelikte olan Anayasa Mahkemesi. Bu yüzden artık yapay olarak ortaya çıkarılmış olan kriz son bulmalı ve Can Atalay Meclis'e gelmelidir" dedi.

‘AYM KARARI UYGULANMALI, BAŞKA BİR İHTİMALİ KONUŞMAK KRİZİ BÜYÜTEN SİYASİ BİR TAVIRDIR’

Yargıtay’ın, AYM kararına rağmen Atalay’ın tahliyesini reddettiğini ve hak ihlali kararı veren AYM hakkında suç duyurunda bulunduğunu hatırlattığımız Gökçen, ‘’Öncelikle burada tanımı doğru yapmamız gerekiyor. Burada sorun, Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi arasındaki bir mesele değil. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, kendini Anayasa Mahkemesi’nden üstte gördü. Daha da vahimini Yargıtay 3. Ceza Dairesi yaparak kendisini hem Anayasa Mahkemesi’nden hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden üstte gördü. Bu sorunun halledilmesi ancak anayasaya saygıyla mümkün olabilir. Bu da Anayasa Mahkemesi’nin kararının uygulanmasıyla, yani Milletvekili Can Atalay’ın derhal tahliyesiyle olur. Başka bir ihtimali konuşmak krizi büyüten siyasi bir tavırdır’’ ifadelerini kullandı.

‘ANAYASAYA SAYGI BEKLİYORUZ, AKSİ HALDE ANAYASAYA KARŞI BİR DARBE DAHA YAŞANMIŞ OLUR’

Yargı krizi devam ederken, Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülüp düşürülmeyeceği de hâlâ belirsizliğini koruyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önce parlamentoya vekilliğin düşürülmesi yönünde çağrı yapmıştı.

Sürecin nasıl işleyeceğini sorduğumuz Gökçen, "Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne talimat vermeye kalkan ne yazık ki sadece Tayyip Erdoğan değildi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi yetkisini aşarak ve hukukun dışına çıkarak TBMM’ye talimat vermeye kalkmıştı. Esasen Meclis teamüllerine göre bu hükümlerin okunması yasama döneminin sonuna bırakılırdı. Bu, halkın iradesine saygının bir gereği olarak yapılırdı. Son dönemlerde bu anlayış zedelense de biz millet iradesinin tarafında duruyoruz ve Can Atalay’ın milletvekilliği görevini yapabilmesini savunuyoruz. Gezi Davası'ndaki hukuksuzlukları burada saymaya başlarsak da saatlerce konuşmamız gerekir. Umuyoruz ki kimse halkın iradesine karşı bir büyük kriz daha çıkarma yoluna gitmez. En azından bu kadar demokratik olgunluk ve anayasaya saygıyı hâlâ bekliyoruz. Aksi halde herkesin pişmanlıkla hatırlayacağı bir skandal ve anayasaya karşı bir darbe daha yaşanmış olur" dedi.

Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Can Atalay gibi isimler AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen yıllardır cezaevinde tutulurken Alaattin Çakıcı, Sedat Şahin gibi suç örgütü liderleri tahliye ediliyor. Son olarak da Hrant Dink'in katili Ogün Samast serbest bırakıldı. Gökçen, "Bir diğer örnek de Hizbullahçı teröristlerin bizzat cumhurbaşkanınca affedilmesidir" diyerek adalette yaşanan tabloyu değerlendirdi.

Gökçen, ‘’Hrant Dink katledildiğinde ben liseye yeni başlamış bir gençtim. O günlerde bir yanda beyaz bere takanlar, katile 'aslanım' diyerek bu suikastı Türk Bayrağı arkasına saklamaya çalışanlar vardı. Diğer yanda sokaklarda 'Buradayız ahparig' diyenler ve kardeşlik mesajı verenler vardı. Ben kendi adıma kardeşlik mesajını almayı tercih ettim. Bugün ise yine bir sınavla karşı karşıyayız. Gelecek kuşaklara katillere 'aslanım' diyen bir tavrı mı örnek göstereceğiz, yoksa bu topraklarda adil bir şekilde birlikte yaşayacağımızın mesajını mı vereceğiz? Bana göre adalet ihtiyacının somutlaştığı yer budur" dedi.

'BUNUN BİR PARÇASI OLMAYIZ'

Yeni anayasa çağrısı yapan iktidar bu konu ile ilgili bir temas kurarsa CHP’nin görüşmeyi kabul edip etmeyeceğini sorduğumuz Gökçen, "Yürürlükteki anayasa hakkındaki düşüncelerimizi, kuvvetler ayrılığına verilen zararı, tek adam rejiminin bu ülkeye yaşattıklarını biliyorsunuz. Fakat anayasa değişikliği, bilinçli olarak ortaya çıkarılan bir devlet krizi fırsata çevrilerek yapılmaz. Anayasa değişikliği, her fikrin özgürce ifade edilebildiği çoğulcu bir ortamda yapılabilir. Darbelerle hesaplaşma adı altında tam da 12 Eylül darbesinin getirdiği gibi temel hak ve özgürlükleri sınırlayan, Anayasa Mahkemesi’nin yetkisini kısıtlayan, bu şekilde hukuk devletine zarar vermeyi amaçlayan bir mantıkla anayasa yapılmaz. Anayasayı uygulamayanla anayasa yapılmaz. Net bir şekilde söylüyorum. Biz bunun bir parçası olmayız’’ ifadelerini kullandı.

‘KUSURA BAKMAYIN AMA YEMEZLER’

"Anayasa değişikliği taslağına Erdoğan'ın bir kez daha Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için yeni bir düzenleme de eklenecek" iddiasını da değerlendiren Gökçen sözlerini şu şekilde tamamladı:

"Sarayın anayasa değişikliği hakkında planlarında temel hak ve özgürlükleri sınırlandırmak, anayasallık denetimini işlevsiz hale getirmek, iktidarın yetkilerini artırmak var. Oysa anayasa hukuku derslerinde hukuk öğrencilerine ilk öğretilen tanım şudur: Anayasa iktidarın yetkilerini sınırlayan, hak ve özgürlükleri ise güvence altına alan belgedir. Anayasa fikrinin özünde bu mantık vardır. Bu yüzden ihtimalleri konuşulan, sizin de sözünü ettiğiniz ve daha da fazlasının olduğunu bildiğimiz, bu yöndeki her tür değişiklik fikri aslında 'anayasa' mantığına, özüne aykırıdır. Muhalefeti kullanışlı görünen gerekçelerle bunun bir parçası haline getirmek isteyenlere, ‘Kusura bakmayın ama yemezler’ diyoruz". (HABER MERKEZİ)