Yasemin Eren: Hepimiz yaratılışını tamamlamamış eksik varlıklarız
Yasemin Eren'in yeni romanı 'İntikam Mevsimi', Nemesis Kitap tarafından yayımlandı. Eren, "Yeryüzünde şimdilik barış ihtimali olmayacağını düşünenlerdenim. Bu düşüncemin temel nedeni; insanın evrimini tamamlayamamış, varoluşu gereği nefret, hırs gibi olumsuz duyguları barındıran bir varlık olduğudur" dedi.
Bilgin Baloğlu
DUVAR - Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nü bitirdikten sonra Bahçeşehir Üniversitesi stratejik pazarlama ve marka yönetimi üzerine yüksek lisansını tamamlayan Yasemin Eren, 18 yıl boyunca Türkiye’nin lider markalarında üst düzey yöneticilik yaptı.
Bir memur ailesinin çocuğu olarak Türkiye’nin hemen her bölgesinde çocukluğunu geçiren ve “Değişik coğrafyaları ve kültürleri tanıdıkça, kadim zamanlardan bugüne değin eşitsizliğin hüküm sürdüğünü idrak ettim. Adil ve eşitlikçi bir dünyanın önündeki en büyük engelin insandaki güç istenci ve iktidar hırsı olduğunu düşünerek ilk kitabımı yazdım" diyen Eren, 'Güç Mevsimi’ni 2019 yılında yazarak yazarlık kariyerine adımını atar. 2021 yılında ise serinin ikinci kitabı olan 'İntikam Mevsimi'ni yazan Eren ile bir araya geldik ve son kitabını konuştuk.
Her yazar için yeni roman çalışması bir dil imtihanıdır aynı zamanda. Yeni romanınızda dil bakımından nasıl bir yol izlediniz?
Bu sorunuz bana, “Sanat sanat için mi yoksa sanat toplum için midir?” sorusunu anımsattı. Edebiyat alanında, sanatın toplum için olması gerektiğini savunan kişilerdenim. Kitaplarımı yazarken akıcı, anlaşılır bir üslubu benimserken, felsefeye, sanata ve politikaya yatkın okuyucuyu ve sinematografik evrene aşina izleyici kitlesini kurgudan koparmamayı amaçladım. Popüler kültürle yüksek kültürün birbirine karıştığı sinematografik bir dil kullanmaya özen gösterdim.
'BİR YAZARIN DİLİ YAŞANMIŞLIKLARININ PARÇASIDIR'
Metnin, gerek dramatik yapısıyla, gerekse de anlatımınızın görüntüsel karşılığı üzerinden düşünüldüğünde, sinematografik bir biçim tutturduğunuz görülüyor. Metni kaleme almadan önce planladığınız bir anlatım dili miydi bu, yoksa zamanla mı ortaya çıktı?
Bir yazarın dili, üslubu, hayatı boyunca aldığı eğitimlerin, bilginin, yaşanmışlıklarının parçasıdır. Ben de popüler kültür ile üst kültür içinde yetiştim. İş hayatında yalın, net ve sonuç odaklı olmayı öğrendim. Gerek iş gerek özel hayatımda anlattığım bir konuyu, karşımdaki kişinin zihninde canlandırmak, varmak istediğim noktayı hayalinde yaşatarak anlatmak isterim. Sanırım bu özelliğim yazdıklarıma da sirayet ediyor ve sinematografik bir biçim alıyor.
'İntikam Mevsimi'nde kurgusal bir savaş evreni yaratıyorsunuz. Her yazar bir şekilde çevresinden/dış dünyadan mustariptir. Dünyanın kan ve gözyaşıyla olan ilişkisi sizi ne derece etkiledi? Yeryüzünde barış ihtimali yok mu?
Bu sorunuza kitabımdan alıntı yaparak başlamak istiyorum. “Acımasızlık doğanın bize nakşettiği, uygarlığın henüz yok edemediği insan enerjisinden başka bir şey değildir. Ne erdemle övünülmeli ne kötülükten pişmanlık duyulmalı. Bir suçlu yarattığı için doğayı mı suçlamalı?"
Yeryüzünde şimdilik barış ihtimali olmayacağını düşünenlerdenim. Bu düşüncemin temel nedeni; insanın evrimini tamamlayamamış, varoluşu gereği nefret, hırs gibi olumsuz duyguları barındıran bir varlık olduğudur. Bedenlerimiz rastlantısal mutasyonun sonucudur. Yapılan araştırmalara göre insan hala ilkel beyniyle düşünüp karar veriyor. Bilinçaltımızın gerçek patronu ilkel beynimiz. Burası da beynimizin tek evrim geçirmeyen bölümü. Ne kadar uygar olduğumuzu iddia etsek de gerçekte, hala mağara insanlarıyla aynı güdüleri paylaşıyoruz.
21 yüzyılda olmamıza rağmen yaşadığımız coğrafyada askeri savaşlar devam ederken, ekonomik, sosyal hak ve özgürlük savaşları dünya üzerinde devam etmektedir.
Hepimiz yaratılışını tamamlamamış eksik varlıklarız. İnsan, mantıklı bir hayvandır. Ancak biyoteknolojiyle müdahale edilerek bu evrimi hızlandırabiliriz. Ülkemizde yaşadığımız şiddet olaylarını nasıl çözebiliriz diye çok düşünüyorum, bunu sadece eğitim ile çözemeyiz. Eğitimli insanlar arasında da şiddet uygulayan, cinayet işleyen kişiler var. Bence insanlık bunu teknolojiyle, bilimle çözecektir. Teknoloji ve bilim maalesef insan beyninden daha hızlı gelişiyor. Genetik yapımızda taşıdığımız katil, saldırgan genleri yok etmek bir çözüm olabilir. Tabii tüm insanlığa müdahale edilmesi gerekiyor. Yoksa her zaman iyi olmaya çalışan biri, iyi olmayan çok sayıda insanın arasında yıkıntı olmaya mahkumdur.
'BİR İNSANIN TAMAMEN İYİ YA DA TAMAMEN KÖTÜ OLABİLECEĞİNE İNANMIYORUM'
Çalışmanız insanın göründüğü kadar yüzeysel olmadığını, deştikçe altından çıkan karakter özelliklerinin ne derece doygun olduğunu da gösteriyor. Hınç, adalet, öfke, aşk, intikam ve sevgi duyguları bazen tek karakterin içinde serpiliyor. Özü itibariyle insanın iyi olduğunu düşünüyor musunuz?
Şimdiye kadar okuduğumuz kitaplarda, izlediğimiz filmlerde iyi ve kötü karakter ayrımı vardır. Bence bu hayatın gerçeğini yansıtmıyor. Çünkü bir insan ne bütünüyle kötü ne de bütünüyle iyidir. İnsan varoluşu gereği yapısında olumsuz duygular barındırıyor: Haset, kin nefret, hırs, intikam vb. Mayasında sapkınlık olan bir insan bu duygusunu göstereceği uygun bir ortam bulamazsa, tam bir namus timsaline dönüşür. Güçsüzken çok adil davranan bir insan iktidarı ele geçirdiğinde gerçek kimliğini sergilemeye başlar. Aslında bu söylediklerim insan doğasının kusurlarını değil, doğal insanı tanımlıyor. İyi, kötü hepsi insana özgü şeyler. Bir insanın tamamen iyi ya da tamamen kötü olabileceğine inanmıyorum.
'İNSANIN TOHUMU BOZUKSA MEVSİM NE YAPSIN?'
Bireyin kişiliğini ortaya çıkaran en önemli göstergelerden biri, iktidar olgusu ile kurduğu ilişki… Siz de romanınızda asıl olarak iktidar olgusunu masaya yatırıyorsunuz. Bireyin, bir kavrama ve kavramın sunduklarına olan ilgisini nasıl yorumluyorsunuz? Bu bir yetersizlik göstergesi mi?
İktidar, güç insanı bozmaz. Bozuk olan insandır. Güç, para, mal, mülk, makam esasında insanın gerçek kişiliğinin çiçek açmasını sağlayan mevsimden başka bir şey değildir. İnsanın tohumu bozuksa mevsim ne yapsın?
Bir insanın gerçek kişiliğini tanımak istiyorsanız ona güç verin, iktidar verin sözlerine kulak vermeliyiz. İnsan, istediğini elde edebilmek için diğer insanların, doğanın hatta hayvanların üzerinde güçlerini gaddarca sergiliyor. İktidar mücadelesi zamanla güç toplama mücadelesine dönüşüyor. Tarih boyunca beylikler ve imparatorluklar arasında, günümüzde de devletler arasında yaşanan çatışmaların nedeni iktidar arzusudur. İnsanlar arasındaki ilişkiden tutun, ticari hayatın içi de bundan farklı değil. Kitabımda da kahramanım Edward, her ne kadar erdem timsali gibi görünse de oklar üzerine çevrildiğinde elindeki güç ve iktidarı kaybetmemek için en acımasız insan karakterine dönüşebiliyor. Yetersizlik göstergesi insan olmanın kusurlu yapısından kaynaklanırken, insanın özünde güç, iktidar isteği ve bunu kaybetmemek için her şeyi yapabileceği yatıyor.
Hazırladığınız yeni bir çalışma var mı?
'İntikam Mevsimi' çok yeni çıktı. Okuyucularımdan gelen yorumlar, dönüşlere yoğun bir zaman harcıyorum. Bir yandan serinin üçüncü kitabını yazıyorum. Diğer taraftan da bambaşka bir konuda yazacağım dördüncü kitabımın konularını araştırıyorum.