Ortadoğu’nun savaş hatları: Suriye’de petrol yok ama…
Suriye hem petrol hem de gaz için geçiş güzergahı olarak en uygun yerlerden birinde yer alıyor. Dolayısıyla Suriye’ye ya da Suriye’de savaş için yeterli bir sebep var.
Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’yi ağırladı. Toplantının en önemli gündem maddesi “kuzey – güney” hattının (yolunun) canlandırılması. Bir kısmı deniz, bir kısmı karadan geçen Bu hat Hindistan’dan başlayıp İran ve Azerbaycan’I geçerek Rusya’ya ulaşıyor.
Hat özellikle Ukrayna sorunu nedeniyle Batı’nın yaptırımlarına maruz kalan Rusya için çok önemli. Hattın verimli şekilde çalıştırılması ile birlikte Rusya Süveyş Kanalı’na bağımlılıktan kurtulacak.
Süveyş Kanalı hattı Rusya açısından bakıldığında “çok uzun.” Hat Akdeniz üzerinde ikiye ayrılıyor. Bir yol Cebelitarık’tan sonra denizden Avrupa kıtasını dolanıp kuzeyden Rusya’ya ulaşıyor, diğer hat ise Ege ve Boğazlardan geçip Karadeniz’e ulaşıyor.
Bu hat Rusya için çok uzun olmasının yanı sıra stratejik olarak hattın geçtiği ülkelere bir şekilde bağımlı kalmasına neden oluyor. Oysa Rusya için İran-Azerbaycan üzerinden geçen hat hem çok kısa, hem ekonomik hem de daha az ülkeye bağımlı olmak demek. (1)
Batı çeşitli nedenlerle kendisini sıkıştırdıkça yeni alternatifler bulmaya çalışan Putin bu nedenle NSTC (Kuzey Güney Ulaşım Koridoru) hattını “bayrak proje” olarak nitelendiriyor. (2)
Bu tür hatlar, yollar açılırken klasik açıklama ülkeler arası işbirliği, yolların barış yolu olacağı, halklara refah getireceği gibi cümlelerle yapılır. Ancak tarihte bunun tersinin yaşandığı ve ticaret rekabetinin savaşlara yol açtığı örnekler çok.
İPEK YOLU – SÜVEYŞ KANALI
İpek Yolu yüzyıllar boyu (uzak) Doğu – Batı arasındaki en önemli ticaret güzergahıydı. Ortadoğu 17 ve 18. yüzyıllarda İngiltere ve Fransa gibi sömürgeciler için Uzakdoğu – Avrupa ipek yolu hattı üzerinde önemsiz duraklardan biriydi.
Dönemin yöneticileri önüne İngiltere’ye savaş açma planları getirilince Napolyon İngilizlere darbeyi “uzaklarda” vurmak istedi ve 1798’de Mısır seferine çıktı. Fransa’nın 1798’de İngiltere’nin Uzakdoğu ile ticaretinin en önemli durağı olan Mısır’a saldırması ile başlayan bu savaş Fransa’dan sonra İngiltere’nin de Ortadoğu’ya kalıcı olarak adım atmasına ve acımasız rekabetin Ortadoğu coğrafyasına yerleşmesine neden olan süreci başlattı.
Fransızların 1869’da Süveyş kanalını inşa ederek Uzakdoğu – Batı hattında en önemli durağı ele geçirmesi Ortadoğu’nun savaş alanine çevrilmesinin ilk, ama tek nedeni değildi.
Ortadoğu’da petrolün bulunması bu coğrafyayı kaynak ve (boru hatları nedeniyle) bir güzergah olarak rekabetin merkezine yerleştirdi.
1. Dünya Savaşı öncesinde İngilizler İran’da, Ruslar Bakü’de petrol çıkarıyordu. Churchill’in 1908’de savaş gemilerinde kömür yerine petrol kullanma kararı o dönemde gemileri kömür ile çalışan Almanların da bölgeye göz dikmesine yol açtı.
BERLİN – BAĞDAT DEMİRYOLU
Almanlar Bağdat demiryolunu inşa ederek Basra körfezine ulaşmak ve Uzakdoğu’dan gelen malları ile birlikte petrole ulaşmak istiyordu. O dönemde Osmanlı’nın hedefi ise “daha küçüktü.” Osmanlı, demiryolunu hakim olduğu bölgelere daha kolay ulaşım hedefi ile istiyordu.
Küresel çapta birbirlerini yemeye çalışan İngilizler ve Fransızlar Avrupa’daki en büyük rakipleri Almanların bu hamlesini kabul edemezlerdi. İkili Rusya’dan da çok haz almıyordu ancak Ruslar da Almanların güneyden Bakü’ye yaklaşmalarından rahatsızdı.
Böylece Birinci Dünya savaşında İngiltere – Fransa – Rusya ve Osmanlı İmparatorluğu – Almanya ittifakları ortaya çıktı. Savaşın sonucu Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu için çok ağır oldu.
Osmanlı Ortadoğu’daki tüm topraklarını; Almanlar ise Osmanlı’dan aldıkları ayrıcalıkların yanı sıra diğer coğrafyalardaki kolonilerini kaybetti. Almanlara bir darbe de petrol ortaklığından çıkarılmaları ile vuruldu. Almanlar 1912’de Irak’ta petrol çıkarmak için kurulan Türk Petrol Şirketi’nin (TPC) Fransız ve İngilizler ile birlikte ortağıydı.
Petrolün stratejik önemini keşfeden İngilizler, Sykes – Picot anlaşması ile Fransızlara kaptırdıkları için sonradan çok pişman oldukları Musul’u savaş sırasında almıştı. Savaşın sona ermek üzere olduğu günlerde İngilizlerin bu hamlesi petrolde dışa bağımlı Fransızları çok kızdırmıştı.
Fransızlarla İngilizler arasında yaşanan çetin pazarlıklar sonrası İngilizler Fransızların Suriye’deki etki alanından geçecek petrol hattına izin vermesi karşılığında savaştan yenik çıkmış Almanya’nın (Deutsche Bank) hisseleri Fransızlara verildi. Böylece Fransızlar % 25 hisse ile Türk Petrol Şirketinin yeni ortağı olurken Almanlara büyük ekonomik darbe de vurulmuş oldu. (3)
TAPLINE
CIA’in başka bir ülkede kalkıştığı ilk darbe muhtemelen Suriye’de 1949 yılında Hüsnü El Zaim darbesidir. Darbenin tek sebebi vardı: kısaca Tapline olarak adlandırılan Trans Arabian Pipe Line – Trans Arap Petrol Boru Hattı.
ABD’nin Suudi Arabistan’daki CASOC petrol şirketi, 1944’te Arabian - American Oil Company (ARAMCO) adını almıştı. ARAMCO Suudi petrolünü Akdeniz’e ulaştırmak için 1947’de TAPLINE projesini hazırladı. Projeye göre boru hattının bir kısmı Suriye topraklarından geçiyordu. ARAMCO, ABD hükümetinin yardımı ile Suudi Arabistan, Ürdün ve Lübnan’dan izin almayı başarmıştı.
Ancak İsrail devletinin kurulması nedeniyle ABD’ye Suriye içinde büyük tepki vardı. 1948’de Suriye parlamentosu ciddi tartışmaların yaşanmasının ardından hat için geçiş izni vermedi. Yaşanan siyasi kriz sonucu dönemin başbakanı istifa etti.
Boru hattının reddedilmesi Amerikalıları kızdırmıştı. Kurulduktan sonra ilk operasyonunu komünistlerin kazanma ihtimali olan seçimlere müdahale için İtalya’da yapan CIA, hemen harekete geçirildi. Dönemin Suriye’deki CIA ajanı ordunun sağcı subayları ile temasa geçti. Albay Hüsnü El Zaim 30 Mart 1949’da darbe yaptı ve cumhurbaşkanı Şükrü El Kuvvetli’yi ve ülkede önde gelen 400 kadar komünisti tutukladı.
Zaim İsrail ile barış görüşmelerine devam edeceğinin garantisini verdi ama daha önemlisi TAPLİNE boru hattının Suriye topraklarının geçişini onayladı. Zaim 3 ay iktidarda kalabildi ve bir başka darbeyle devrildi. (4)
ABD boru hattı nedeniyle kalkıştığı bu darbe ile Suriye’de demokrasiyi bitiren ve darbelerin önünü açan süreci de başlatmış oldu. (5)
YİNE SÜVEYŞ
Nasır 1956’da Süveyş Kanalı’nı millîleştirme kararı aldı. Basra körfezinden taşınan petrolü kanaldan geçiren İngiltere ve Fransa için bu karar Kabul edilemezdi. İkili İsrail ile anlaştı ve Mısır’a saldırı kararı alındı. Plana göre İsrail Mısır’a saldırdı. Ardından İngiltere ve Fransızlar Kahire’yi bombaladı.
VE SURİYE
Günümüzde dünya petrolünün yaklaşık yarısı Ortadoğu’da bulunuyor (kanıtlanmış rezervler). Petrol üreten ülkelerin, ellerindeki malı satmak için iki yol var: Boru hatları ya da gemiler. Haritayı göz önüne getirdiğimizde petrol ve gaz alanında rezervler, üreticiler, satıcılar, alıcılar ve güzergahlar açısından Suriye’nin tam “merkezde” yer aldığı söylenebilir.
Bugün Avrupa Rusya’ya olan bağımlılığından kurtulmak istiyor. Türkiye üzerinden yapılan gaz hatları denemelerinin amacı bu. Diğer yandan Rusya gaz tekelini Katar ya da başka bir ülkeye kaptırmak istemiyor. Katar gibi ülkeler ise doğalgazı daha maliyetsiz taşımak için arayışlarını sürdürüyor. Suriye krizinde Katar’ın aktif rol alması tesadüf değil.
Katar’ın eski emiri sadece Esad’ın devrilmesini değil Humus’u da istiyordu; çünkü Humus Akdeniz’e ulaştırılması gereken gaz hatları için en uygun yerdi.
2012’de Doha’da Ulusal Koalisyon kurulduğunda kurucu üyeler ile yapılan gizli anlaşmadaki bir maddede, Katar’ın doğalgaz boru hatlarının Suriye ve Türkiye üzerinden AB ülkelerine aktarılmasının sağlanmasını öngörmesi boşuna değildi. (6,7)
Diğer yandan Türkiye 2010’dan itibaren Rusya’ya olan bağımlılıktan kurtulup Katar ve İsrail ile doğalgaz işbirliği yapmak istiyordu. (8) Güzergah için en uygun coğrafya ise Suriye’ydi.
İran ise zaten İrak ve Suriye ile ortak bir hat için anlaşma yapmıştı. Anlaşmaya göre İran, Güney Pars sahasından çıkardığı gazi Irak ve Suriye üzerinden Lübnan’a ulaştıracak oradan da Avrupa’ya pazarlayacaktı.
İsrail, Suriye krizi öncesinde Akdeniz’de keşfettiği alanlardan çıkaracağı gazı Suriye toprakları üzerinden Türkiye’ye oradan da Avrupa’ya pazarlamayı planlıyordu. Suudi Arabistan’da istatistiklerde yer alandan çok daha büyük rezervlerin olduğu söyleniyor. Suudi Arabistan da gazi Akdeniz’e en ekonomik Suriye topraklarından geçirebilirdi.
Suriye krizinin ilk aylarında düzenlediği basın toplantısında Suriye Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim Batı’nın Libya benzeri askeri bir müdahalede bulunma ihtimalinden bahseden gazetecilere “Batı Suriye’ye askeri müdahalede bulunmaz; çünkü bizde petrol yok” demişti.
Evet ama Suriye hem petrol hem de gaz için geçiş güzergahı olarak en uygun yerlerden birinde yer alıyor. Dolayısıyla Suriye’ye ya da Suriye’de savaş için yeterli bir sebep var.
(1) http://tr.sputniknews.com/ekonomi/20160808/1024274950/rusya-iran-azerbaycan-suveys-kanali.html
(2) http://en.kremlin.ru/events/president/news/52650
(3) Stefanos Yerasimos, Milliyetler ve Sınırlar s. 161
(5) Joseph Massad, The Struggle For Syria, Al Jazeera English, 11 Kasim 2011
(7) YDH. 29 Kasım 2012. Suriyeli muhaliflerin Katar’da imzaladığı gizli anlaşma
(8) Enerji bakanlığı 2010 stratejik planı