YAZARLAR

Taşeron temizlik şirketi tiyatrocuları süpürüyor!

Şehir Tiyatroları’nda sezon açılmadan, berbat bir oyun sahneye konuldu! Bu arada taşeron şirket (kesinlikle şaka değil, teşbih falan da yok), bir temizlik şirketi... Tiyatroyu ve sanatı süpürüyor! 

Pek bir kanaat önderleri, köşe yazarları, akademisyenler her gün gazetelerde darbe girişimi üzerine yarısı gaipten gelen bilgi kırıntılarıyla komplo teorileri döşenedursun, totaliter zihniyet sanatçılara yönelik cadı avında çıta yükseltiyor. Milli birlik ve beraberlik müsameresinde, cadı avı devam ediyor. Hangi birini sayayım, en iyisi yakından şahit olduğumu paylaşayım ki, nasıl pis bir oyunla karşı karşıya olduğumuz bir nebze anlaşılsın!

İBB İstanbul Şehir Tiytroları’nda olup biten berbat bir komediden başka bir şey değil, olaylar örgüsü açısından... Yoksa, Türkiye’de böyle bir sanatçı kıyımının yaşanıyor olması tam anlamıyla bir trajedi!

BERBAT BİR OYUN, KOMİK BİR TAŞERON

İşte bu sanat düşmanı zihniyetin o berbat oyunundan bölümler...

29 Temmuz 2016 tarihinde, mesai saati bitimine yakın (her komployu bu saatlerde sahneliyorlar ki, anında tepki verilmesin, en azından bir gün kazansınlar), Şehir Tiyatroları Personel Birimi’nden bir memur, altı da sanatçı telefonla aranır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin İnsan Kaynakları Birimi’nden isimlerine zarflar geldiği, pazartesi günü bizzat tiyatroya gelerek bu zarfları almaları gerektiği bildirilir. Bu yedi kişi sözleşmeli kadrolu personel statüsünde çalışanlardır, yani Devlet Memurları Kanunu'na bağlı personel; Kemal Kocatürk, Mahperi Mertoğlu, İrem Arslan, Arda Aydın, Ragıp Yavuz ve Sevinç Erbulak ve memur kadrosunda çalışan Hüseyin Sorgun... Burada sahne kararır!..

TEMİZLİKÇİNİN PERFORMANS KRİTERLERİ

İkinci perde... 1 Ağustos Pazartesi günü tiyatroya giden sanatçılara, Şehir Tiyatroları Müdürü tarafından, içinde gerekçe yazılmayan ama açığa alındıklarına ve haklarında soruşturma başlatılacağına dair resmi bir kağıt tebliğ edilir. “Gerekçe nedir?” diye bir sorulur, sessizlik!.. Cadı avı Şehir Tiyatroları’na sıçramıştır! Sahne kararır!..

Üçüncü perde... Aynı günün akşam saatleri... Bu kez tiyatronun genç sanatçı kadrosundan 20 sanatçıya tek tek telefonlar gelmeye başlar. Bu genç sanatçılardan 17’si oyuncu, biri koreograf, biri müzisyen, biri de dramaturgdur. Arayan, Şehir Tiyatroları’nın taşeron firmasının yetkilisidir. Yetkili, insan kaynakları terimlerden bir demetle süsler konuşmasını, ve der ki; “Performans kriterlerinizi inceledik ve performans yetersizliği sebebiyle, iş akitleriniz belediye tarafından feshedilmiştir.” Bu oyundaki konuk oyuncu, önemli bir truptan, Türk tiyatro tarihinin güzide isimlerinden biri değil, Akay Temizlik adlı şirketin yetkilisidir! İtinayla ofis silip süpüren bir şirket!.. Bu genç tiyatrocuların maaşları bu şirket tarafından ödenmektedir, tabii ki iş akitlerinin feshedildiğinin haberini vermek de bu taşeron ‘oyuncu’ya düşmektedir! Performansı yetersiz bulunan oyuncuların hemen hepsi, seyircinin sevdiği oyunculardır, ilgi çeken en az iki oyunda rol almışlar, sezon içerisinde çeşitli tiyatro ödüllerinin sahibi olmuşlar, baş rollerde oynamışlardır.

ÖDENEK VERME, TAŞERONU BESLE

Bu şirket, anlaşılacağı üzerine Şehir Tiyatroları’nın sanatçı kadrosunu kontrol etmekte ve bu hizmet karşılığında yine bu işten attığı sanatçıların alın terinden cukkalanmaktadır. Bunun için bir de utanmazca gerekçe vardır. Uzun zamandır tiyatroya kadro verilmediği için son yıllarda sanatçılar ‘hizmet alımı’ kapsamında taşeron firma tarafından işe alınmaktadır. Türkçe’ye çevirirsek, ‘arada birileri daha arpalansın’ anlamına gelmektedir bu.

Ben bu tiyatro sanatına hakim temizlik şirketinin performansını ayrıca değerlendirmeyi düşünüyorum, süpürdükleri bir ofise gidecek ve pisliğin ne kadarını halının altına süpürdüklerine bir bakacağım. Sonra da performanslarını şey edeceğim!

Son perde öncesi, uzun bir mola... Bu oyundaki bu molaya, ‘olayı sürüncemede bırak, fırsat bulduğunu hepsini hallet’ adı verilmektedir! Zarflar verildiğinden ve telefonlar açıldığından bu yana 17 gün geçmiştir, yeni bir replik yoktur! Herkes öylece durduğu yerde durmaktadır! Kuliste ise bazı fısıltılar dolanmaktadır: 30 kişilik bir liste daha var!.. Oyun yazarı korku efektlerine pek meraklıdır, bilmektedir ki, ne kadar korku o kadar sessizlik!..

OYUN İÇİNDE NEFRETLİK OYUN

Unutmadan, bu oyun perdeler açılmadan sahnelenen berbat bir oyun... Bu oyunun bir amacı var; tiyatroyu sahneye gömmek! Zira bu belirsizlik ve bilinmeyenler içerisinde, 5 Ekim 2016 tarihinde yeni tiyatro sezonu açılacak. Alın size bir tiyatro uzmanlık sorusu: Sezondan kalan oyunlar 30 oyuncu olmadan nasıl oynanacak? Sorulara devam edelim, aslında cevabını çok iyi bildiğimiz sorulara... Yaklaşık 30 oyuncunun işine son vererek, açığa alarak, iş sözleşmelerini iptal ederek tiyatroya ceza mı kesiliyor? Muhalif sanatçılara gözdağı mı veriliyor? Devlet Tiyatroları'nın özelleştirilmesi gündeme getirildi, yoksa Şehir Tiyatroları da bu kargaşa içinde kapatılmak mı isteniyor?

Cevabını bilmek için ne dahi olmaya hacet var ne de müneccim... Evet, sanatçıdan zerre kadar hazzetmeyen bir zihniyet, heykelden ne kadar nefret ediyorsa, tiyatrodan da o kadar nefret ediyor. Bu oyun işte böyle nefretle yazılmış bir oyun... Seyirci ıslıklayamıyor, zira milli birlik ve beraberlik müsameresinin tozu dumanı arasında sahneyi göremiyor.

Bir hamasi kötülük, sonsuza kadar “Perde” demek için pusuda bekliyor!