Olmayana ergi: Darbeden sonra kim kiminle savaşacaktı?
15 Temmuz’un ardından birçok farklı kesim tarafından dile getirilen bir spekülasyon var: “Darbe başarılı olsa bir iç savaş çıkacaktı…” Peki bu ‘olası iç savaş’ın muharip güçleri kimler olacak, kim kiminle savaşacaktı? İddia sahiplerinin sözlerinden yola çıkarak, bu ‘olası savaşın olası tarafları’nı alt alta yazdığımızda yeni ve ürkütücü bir soru ortaya çıkıyor: Tehlike geçti mi?
15 Temmuz’un ilk şokları atlatıldıktan ve darbenin yenilgiye uğratıldığı kesin olarak anlaşıldıktan sonra en çok iştah kabartan sorulardan birkaçı şunlardı:
- Cemaatçiler bu darbe girişiminde yalnız mıydı, onlarla birlikte hareket eden başka gruplar var mıydı, varsa bunlar kimlerdi? Hangileri son ana kadar girişimin içinde yer aldılar, hangileri ‘işi’ yarıda bıraktı? Darbe treninin ‘istasyonda’ beklediği plan aşamasında mı yoksa o tren yola çıktıktan sonraki eylem aşamasında mı vagonlardan indiler?
- Darbenin siyasi ayağında kimler vardı? Cemaatin en az 11 yıl boyunca teşrik-i mesai halinde olduğu iktidar partisi ve çevrelerinden kimler bu planın, yanında, arkasında, içindeydi?
- Ve elbette şu soru: Darbe başarılı olsa neler olacaktı?
Bu üç soru da çok önemli. Hem 15 Temmuz’u tam olarak anlamak, hem de 15 Temmuz sonrasını yönetmek için, bu üç sorunun da, şüpheye yer bırakmayacak şekilde, belge ve kanıtlarıyla birlikte ve kamuoyu nezdinde yanıtlanmış olması gerekecek.
Ancak bu soruların tatmin edici şekilde yanıtlanacağına dair ümit verici bir ortam –en azından şimdilik– yok… Yine de karanlıktaki her şeyin aydınlığa çıkma eğilimi üstün geliyor ve bunlar üzerinde konuşma iştahı durdurulamıyor.
Bunlar arasındaki “darbe başarılı olsaydı…” sorusu diğerlerinden biraz farklı. Zira bu sorunun yanıtı, somut kanıtlarla belgelenebilecek bir ‘geçmişte’ değil; farazi tahminlere, hayal gücünün egzersizlerine açık bir müphemlikte aranmak durumunda. Belki de bu nedenle üzerinde en çok ‘spekülasyon’ yapılan ve bir tür distopya gibi kurgulanan “darbe başarılı olsaydı” projeksiyonları, genellikle bir “iç savaş” iddiasında ortaklaştılar.
Balyoz davasında önce 18 yıl ceza alan ardından beraat eden emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, bu iddiayı ilk dile getirenlerden oldu. Yine Balyoz davası mağduru olan ve ancak geçtiğimiz günlerde cezaevinden çıkabilen yüzbaşı Murat Eren iddiayı bir adım ileri taşıdı. CNN Türk’te katıldığı programda, darbe gecesi sabaha kadar uyumadığını ve “kaçma planları” yaptığını söyleyen Eren, “Darbecilere karşı ordu içinden milis güçler kurulacaktı. Onlara katılacaktım. Benim gibi pek çok Harbiyeli de bunlarla savaşacaktı” dedi.
Yüzbaşı Eren, ‘olası bir iç savaş’ın muharip unsurlarından biri hakkında fikir veriyordu: Ordu ile bağlantılı ancak darbe organizasyonunda yer almayan askerlerden oluşacak bir milis gücü!
Çevre Bakanı Mehmet Özhaseki ise iç savaş için bir başka ‘odak’ hakkında fikir verdi. Özhaseki, geçtiğimiz cumartesi günü katıldığı bir etkinlikte, “Darbe olsaydı sokağa çıkıp çatışmayı göze alacaktım” dedi. Özhaseki’ye göre birçok insan da kendisi gibi davranacak “ve iç çatışma çıkacaktı”...
Darbe sonrası iç savaşın bir başka cephesi hakkında ise Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ‘tahmin’ yürüttü. Feyzioğlu, Yeni Şafak gazetesine verdiği ve 22 Ağustos günü yayınlanan demeçte, “darbe girişiminin başarıya ulaşması durumunda PKK'nin bazı illerde bağımsızlık ilan edeceğini, bunun ardından bir iç savaş başlayacağını” söyledi. Feyzioğlu, bunun, “Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de, Muğla'da tüyleri diken diken eden bir Türk-Kürt iç savaşı” olacağını ve en sonunda BM Güvenlik Konseyi'nin Türkiye'ye müdahale kararı alacağını iddia ediyordu.
Başka birçok siyasetçi, bürokrat, emekli asker vs. de kendi ‘iç savaş’ tahminlerini yürüttüler. Bunlardan ortaya çıkan çok parçalı iç savaş tablosunun unsurları şöyle:
- Emir komutayı ele geçirmiş ve TSK’nın olanaklarını kullanan darbeciler…
- Darbecilere karşı direnişe geçen isyancı askerlerin oluşturduğu milis güçler…
- Özellikle mevcut siyasi iktidar çevresindeki sivil unsurların oluşturacağı silahlı milis güçler…
- PKK öncülüğünde Kürt milisleri ve Kürtlerle savaş için oluşturulmuş milliyetçi Türk milisleri…
Buna, Türkiye içinde uyuyan-uyumayan hücreleri, hatırı sayılır düzeyde sempatizanları ve önemli bir bölgesel deneyimi olan cihatçı gruplar ile daha yeni, sokakta düğün eğlencesinde oynayan çocuklara kıymış IŞİD’i de eklemeli elbette. Korkunç bir tablo değil mi?
‘Olmayana ergi’ bir matematik modellemesi. Olmayan bir şeyi var kabul etmek ve bu varlıktan yola çıkarak olup olamayacağını tanıtlamaya çalışmak denebilir kısaca. Gerek iddia sahiplerinin dile getirdikleri, gerekse bu yazıda onların sözlerinden yapılan toparlama bir tür ‘olmayana ergi’ yöntemi kullanıyor.
Tabii bir de olanlar var. Bir düğün şenliğinde çoğu çocuk 54 kişi katlediliyor ve ardından onların bazılarının cenazelerinin kaldırılmasını engellemeye çalışan ‘vatansever gruplar’ türüyor mezarlıkta.
Ordu içinde cemaat yapılanmasına karşı çıkan ve bu nedenle kovuşturmalara uğrayan eski askerler, ordudaki cemaat yapılanmasının halen çok güçlü olduğunu söylüyorlar. Şu sıralar baş tacı edilen itirafçılar benzer bir durumun emniyet ve bürokraside de yaşandığını söylüyor. Siyasetin içindeki darbeciler açığa çıkarılabilmiş değil ve herkes “FETÖ’ye sallayarak” kamuflaj şansını sürdürüyor.
Neyse ki gerçekleşmemiş bir darbenin tetikleyeceği varsayılan iç savaşın olası tarafları ve ülkenin mevcut durumu düşünüldüğünde, “oh tehlike geçmiş” diyebilir miyiz?
Hakkı Özdal Kimdir?
1975 yılında doğdu. İTÜ Malzeme ve Metalurji Mühendisliği'nden mezun oldu. 1996'dan itibaren, Evrensel Kültür dergisinde, Evrensel, Referans ve Radikal gazetelerinde editörlük ve yazarlık yaptı. Halen Yeni E dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yapıyor.
Türkiye’nin ‘anlık’ görüntüsü: Xiaomi-Salcomp’ta sendika direnişi 17 Eylül 2021
Menderes’in elini yakan büst 10 Eylül 2021
28 Şubat ‘intikamı’: Güç değil, zayıflık alameti 24 Ağustos 2021
Köylüler ve ‘beyaz etçi’ler: Halk ve sermaye 06 Ağustos 2021 YAZARIN TÜM YAZILARI