Ayna tutanlar
Başkent Kadın Platformu Derneği, 15 Temmuz sonrası yapılan haksızlıklardan birine dikkat çekmiş. Platformun sağduyulu eleştirisine kulak verelim.
İnsan, insanın aynası denir ya benzer şekilde bağımsız sivil toplum örgütlerini de iktidar, kendisine tutulan ayna olarak kabul etmeli. Siyasetin hatalarını her şart altında yüksek sesle dile getirebilmeli, sivil toplum. Medya duyulur, görülür kılmalı sivil toplum örgütlerinin çabalarını. Demokrasinin güçlenmesi için gerekli yasal düzenlemeleri, iktidardan beklemenin yanı sıra her birimize düşen sorumluluk, hak taleplerini desteklemek. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürümüzü, aynî ve nakdî yardım çemberinin dışına taşıyarak hak ve adalet taleplerini seslendirenlere destek olma boyutuna geçirmeliyiz. Reha Ruhavioğlu’nun nefis isimlendirmesiyle “GONGO istanda NGO” kalabilmiş nadir sivil toplum örgütlerinden BAŞKENT KADIN PLATFORMU DERNEĞİ de 15 Temmuz sonrası yapılan haksızlıklardan birine dikkat çekmiş. Platformun sağduyulu eleştirisine kulak verelim:
“Bizler Başkent Kadın Platformu Derneği olarak bugüne kadar bütün darbelerin karşısında olduk. 28 Şubat postmodern darbesi üyelerimizin üzerinden, derin izler bırakarak, ezip geçmişti. Pek çoğumuz darbe sonrası alınan zecri tedbirlerle işini kaybetti. Dahası, taviz vermeyen duruşu nedeniyle eşini, sağlığını ve hatta hayatını kaybedenlerimiz oldu.
15 Temmuz darbe girişimini de bütün üyelerimizle lanetledik. Üyelerimiz o meş’um gece dâhil, haftalarca demokrasi nöbeti tuttu. Bu müdahalelerin en büyük mağdurları olarak bir darbenin ne anlama geldiğini en iyi bilenlerdeniz.
Din-siyaset ilişkisindeki belirsizlikler ve cemaatlerin devlette kadrolaşmasının yol açtığı, açabileceği sorunlar, Platform çevresi olarak yıllardır tartıştığımız, eleştirdiğimiz ve hakkında yazıp çizdiğimiz bir meseledir. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası devlet kurumlarının FETÖ mensuplarından arındırılması sürecini elbette gerekli buluyoruz. Ancak, bu sürecin yönetilmesinde çok ciddi sorunlar ve aşırılıklar görmekteyiz. Hainler mezarlığı ihdası, ölen insanların na’şına saygısızlık ifade eden tutumlar, kamu görevlisi imamların darbeci veya cemaatçilerin cenaze namazını kıldırmaması, darbe girişimiyle ve cemaatle hiç ilgisi olmayan insanların görevlerinden uzaklaştırılması veya tutuklanması gibi girişim ve uygulamalar, sürecin sulandırılarak meşruiyetini yitirmesine vesile olacağı gibi, bu gerekli tasfiye sürecinin arkasındaki kamu desteğini de zayıflatacaktır. FETÖ'nün istediği tam da bu olsa gerektir. 17-25 Aralık öncesi meşru görülmekle kalmayıp, yapılan haklı eleştiriler karşısında devlet ve iktidar tarafından savunulan okullara çocuklarını göndermiş veya faizsiz bankacılık iddiasında oldukları için teşvik gören finans kuruluşlarında hesap açtırmış insanların, bir çırpıda terör örgütü üyesi haline getirilip derdest edilmesi kabul edilemez.
AK Parti kurucu üyesi ve derneğimizin sabık başkanlarından biri olan arkadaşımız Fatma Bostan Ünsal’ın, faize bulaşmama duyarlılığıyla yıllar önce açtığı bir hesap gerekçesiyle üniversitedeki görevine son verildiğini hayret ve esefle öğrenmiş bulunuyoruz. Arkadaşımızın ne FETÖ ne de benzer amorf yapılarla herhangi bir ilişkisi olmadığına hepimiz şahidiz.
Bu uygulamayı derin bir endişe ve üzüntü içinde, şiddetle kınıyoruz. Bu ve buna benzer hatalı uygulamaların en kısa sürede düzeltilerek meşru tasfiye sürecinin çığırından çıkmasının önünün alınacağını ümit ediyoruz.
İlgili makamlara, basına ve kamuoyuna duyururuz.”