Son hamle Ümit Besen’den geldi
Türkiye üç darbe gördü, pek çok girişim atlattı. Sonuncusu bir “halk zaferi”ne dönüştürüldü. Bu “zafer” sonrası elbette pek çok şarkı yapıldı. Eline sazı ilk alanlar, Uğur Işılak ve İsmail Türüt oldu.
Bulutsuzluk Özlemi’nin “Şili’ye Özgürlük” adlı şarkısı şöyle başlar: “Yıl 1973 / ve 11 Eylül Perşembe / Saat 13’te TRT’de / Şili’de askeri darbe…” Ansiklopedi maddesi gibi bir şarkıdır bu; “darbe”nin ayrıntılı olay akışını dinleriz. Yedi yıl sonra, bir başka 11 Eylül’de, Salvatore Allende’yi öldürerek başa gelen Augusto Pinochet’nin görev süresinin uzatılmasıyla ilgili bir referandum yapılmış ve Şili’ye kan kusturan diktatör, ikinci kez seçilebilme hakkını da saklı tutarak sekiz yıl daha iktidarda kalmıştır. Buna benzer bir olay, referandumun yapıldığı gecenin sabahında, dünyanın bir diğer ucunda vuku buldu: Kenan Evren ve arkadaşları, o sabah, ülkemizde yönetime el koydu. 1982 yılında yapılan halk oylamasıyla görev süresini yedi yıl uzatan Evren, 1989’da cumhurbaşkanlığı görevini Turgut Özal’a devretti.
Bugün 11 Eylül. Şili’de yapılan darbenin üzerinden 43 yıl geçti. Yarın, 12 Eylül darbesi 36. yılını dolduracak. Yaşayan bilir: Dertli günlerdi. Sokağa çıkmanın yasak olduğu, her gün onlarca kişinin tutuklandığı, idamların ve gözaltında kaybetmelerin olağan sayıldığı günler. Postallar altında ezilen demokrasi, insanların hayat hakkının ellerinden alınması ve birbiri ardına gelen keyfi yasaklar –ki kitap toplatmadan sözcük yasaklamaya uzanan, hemen her alanda herkesin nasibini aldığı yasaklar bunlar– 12 Eylül “sonrası”nı tam bir kâbusa dönüştürmüştü. Orada kalmadı. 12 Eylül, her alanda iz bıraktı. Bugünkü keyfiyetin kökeninde de o dönem var. Darbeyi yargıladığını söyleyen, arkasına darbenin hukuksuz hukukunu aldı, ilerliyor.
Türkiye yakın zamanda bir darbe girişimi atlattı. 15 Temmuz gecesi jetler uçtu, tanklar yürüdü, askerler insanları öldürdü ve meclis bombalandı. 12 Eylül’ü hatırlatan, travmaları ortaya çıkartan, “eski”yi canlandıran bir kâbustu bu. Girişim başarısızlıkla sonuçlandı ama sonrasında yapılan “ayarlamalar”, durumu sürdürdü. Yönetim, darbecileri cezalandırarak işe başladı ama durmadı: Olay, muhaliflere sıçradı. Kamu görevlileri mesleklerinden men edildi, barış isteyen gazeteciler ve akademisyenler içeri alındı, üniversiteler kapatıldı. Darbenin yanına terörü iliştiren, “bu ülkeyi yedirmeyeceğiz” diyen, icraatını sürdürüyor. Darbe durduruldu ama başarılı olsaydı tam da şu anda iktidarın yaptığı şeyleri yapacaktı. Elbette daha fazlasını.
Darbenin kötü bir şey olduğunu söylemeye gerek yok. Türkiye üç darbe gördü, pek çok girişim atlattı. Sonuncusu, her türlü olaydan mağduriyet çıkartmayı beceren iktidar tarafından bir “halk zaferi”ne dönüştürüldü. Bu “zafer” sonrası elbette pek çok şarkı yapıldı. Eline sazı ilk alanlar, Uğur Işılak ve İsmail Türüt oldu. Türüt’ün “destan”ı, her zamanki gibi korkunç: “Çevirdiniz millete / Tankları tüfekleri / Çıkarın şu idamı / Asın şu köpekleri /…/ Bunların yaşaması / Bu millete zulümdür / İhanetin cezası / Allah diyor ölümdür // Bu konuda ayet var / Kur’an’a bir baksınlar / Maide suresini / Açsınlar okusunlar / Bana inanmayanlar / Cübbeliye sorsunlar /…/ Dünyanın tepkisinden / Çekinmeyin tırsmayın / Erkek gibi konuşun / Ürkek gibi susmayın // Millete kulak verin / Çıldırtmayın adamı / Milletin vekilleri / Çıkarın şu idamı…” Şimdilik bilinen son hamle, tuhaf bir yerden geldi: Ümit Besen, bir “Demokrasi Marşı”na imza attı. “15 Temmuz akşamı / Tarih yazdı Türkiyem / Bütün millet el ele / Köprüde caddelerde // Tanklara uçaklara / Atılan bombalara / Göğsünü siper etti / Bütün millet el ele” sözleriyle başlayan “marş”ın nakaratı şöyle: “Türkiyem Türkiyem / Ay yıldızlı bayrağım / 15 Temmuz akşamı / Demokrasi bayramım…”
Darbelere karşı söz söyleyenler az değil. Mozaik’ten mor ve ötesi’ne pek çok isim, darbe sonrası durumu anlatan şarkılar yaptı. Bunlar arasında biri dikkat çekiyor: Genç topluluk Sexen. 12 Eyül darbesinden 29 yıl sonra, tam da o tarihte piyasaya verilen bir albümleri var: “Censored Inc.” “A.D. September 12th” adlı kısa geçişle açılan albüm, Hitler’in sesiyle başlayan, Kenan Evren’in 12 Eylül sabahı televizyonlarda yayımlanan bildirisiyle biten “Political Masqureade” adlı şarkıya bağlanıyor. Sonrası, daha da enteresan. Metal cephesinden, ezberleri yıkan, beklenmedik bir katkı bu: 12 Eylül 1980’de daha doğmamış gençler, darbeye dikkat çekerek farkındalık yaratıyor. Şüphesiz, “demokrasi nöbeti” adı altında yapılan ve zaman zaman nefret söylemine dönüşen çabaların yanında daha haysiyetli bir durum olarak tarihe geçiyor bu.