Bayramınız şiboletsiz olsun
Yakaladıklarından “Shibboleth” sözcüğünü söylemeleri istenir. Efraimi dialektinde “ş” sesi bulunmadığından sözcüğü şibolet yerine sibolet şeklinde telaffuz edenleri saptayıp cezalandırırlar.
Tarantino’nun Soysuzlar Çetesi adlı filmindeki çatışma sahnesini hatırlayalım. Michael Fassbender’in canlandırdığı teğmen Archie Hicox ve arkadaşları kılık değiştirerek Nazi subayı üniformalarıyla barda bir buluşma gerçekleştireceklerdir. Bu kılık değiştirmiş üç ABD askerinden sadece Hicox akıcı derecede Almanca bilmektedir. Daha kötüsü bara girdiklerinde barın kutlama yapan Nazi askerleriyle dolu olduğunu görürler. Hicox gayet ikna edici Almancasıya “Drei Gläser” diyerek üç kadeh viski sipariş eder ama işler sarpa sarar. Mekandaki “gerçek” Nazi bu siparişten Hicox’un Alman olmadığını anlar ve çatışma çıkar. Hicox viski sipariş ederken baş ve serçe parmaklarını bükerek eliyle üç işareti yapmıştır. Oysa Almanlar genellikle yüzük ve serçe parmaklarını bükerek üç yapmaktadırlar.
Tarantino’nun sahnesinin öncülü belki de Eski Ahit’te yer alan bir öyküdür. Hakimler Kitabında Gileadlar kendilerini işgal etmeye kalkışan Efraimileri yenilgiye uğratırlar. Bozguna uğrayıp dağılan Efraimiler Gileadlar tarafından tekrar yakalanınca kimliklerini inkar eder. Gileadlar bunun üzerine basit bir teste başvururlar: Yakaladıklarından “Shibboleth” sözcüğünü söylemeleri istenir. Efraimi dialektinde “ş” sesi bulunmadığından sözcüğü şibolet yerine sibolet şeklinde telaffuz edenleri saptayıp cezalandırırlar.
Şibolet tarih boyunca tekrarlayan biçimde karşımıza çıkar. 1937 yılında Dominik Cumhuriyetinde Haiti göçmenlerini saptamak için İspanyolca maydanoz anlamına gelen “perejil” sözcüğünün telaffuz edilmesi istenir. Fransızca ve Haiti kreolünde “r” sesi İspanyolca’dan farklı telaffuz edilmektedir, bu yolla saptanan binlerce Haiti göçmeni öldürülür. Bu olay tarihe Maydanoz Katliamı olarak geçmiştir. Sri Lanka’dan Pasifik Adalarına, Almanya’nın Frisya bölgesinden Hollanda’ya kadar pek çok ayrı bölgede farklı dönemlerde şiboletler türetilmiştir. İnsanlık tarihi savaş ve şiddet ile yazılmışsa kime şiddet uygulanıp kimin korunacağını saptamak da önemli bir mesele olmalıdır.
Şiddet barındırmasa da günlük yaşam pratiğinde kimliği faş eden tercihler ve sözcükler vardır. Birey kimliğinin faş edilmesini isterken de istemezken de çalışır bu sistem. Türkiye’de toplumsal kutuplaşmanın giderek tırmandığı son dönemde daha da belirginleşmişti bu durum. Barış İçin Akademisyenler’e tepki olarak Türkiye İçin Akademisyenler türedi. Demokrasi yerine de milli irade var, malumunuz. Barış ve demokrasi sözcükleri adeta şibolet işlevi görmekteler artık.
Bayram tebrikleri bu minvalde eskiden beri karışık bir konu. “Barışın ve demokrasinin egemen olduğu” kurban bayramlarını temenni etmek ne demek ben de bilemiyorum ama kimlik böyle belirleyici bir unsur işte. Evet, sonunda sözü bayrama getirebildiğime göre; Herkese iyi bayramlar.