YAZARLAR

Mısır, işçiler, grev ve Hayat TV

Kızıl kağıt ile dolaşıyordu bu haberler. Birisi duyuruyu ezberliyor, işçileri arasında şarkı ya da şiir gibi okuyordu. Yürek çarpıntısı gibi bir tempo tutuluyordu mısra aralarında. Kelimelerin manalarının bazılarını biliyorduk ama duygularının hepsini.

Üç iri taş, büyük cama çarptı ama kırmaya gücü yetmedi. Arkasından bir gaz bombası kapsülü yerden sekip aynı cama çarptı. Cam yine yerinde duruyordu. 'Cam cammış haa’ydı ya da gaz kapsülü yerden sektiği için kıramamıştı. Mısır’ın El Mahalla kentinde bir otel camıydı bu. Gösterici işçilerin büyük taşları, gaz bombası atan polisleri geri püskürttü. Cam kadar dayanıklı değillerdi polisler. Günlerden 6 Nisan'dı. El Mahalla tekstil fabrikasında grev olacak diye buraya gelmiştik. Sabah bize erkenden fabrikanın içini gezdirmişti yetkililer. Bütün dünyanın haber ajansları vardı. Fabrika düzgün çalışıyordu. Grev filan yoktu. İplikler makineye koşa koşa giriyor, zıplayarak işlenip kumaş oluyorlardı. Laubali bir cümle oldu ama böyleydi. Hep beraber dünya gazetecileri bir makinenin önüne gelince, nedense hep İngilizce bilen bir işçi öne çıkıp. Bizim bazı sorunlarımız vardı ama müdür değişti, artık bir sorun kalmayacak diyordu. 30 bin kişin çalıştığı bir fabrikaydı. Eskiyi bilenler için söyliyim, 3-5 Sümerbank fabrikası kadardı. Futbolu bilenler ya da herkes için söyleyeyim 40-50 futbol sahası kadardı. Büyüktü.

Ortada grev yoktu. Bir tane afiş bile zaten yoktu. Sağda solda süpürülmüş bir greve çağrı bildirisi de ama zaten kızıl kağıt ile dolaşıyordu bu haberler. Yani birisi kızıl kağıttaki duyuruyu ezberliyor, işçileri arasında, ezbere bunu okuyordu. Şarkı ya da şiir gibi oluyordu bildiriler. Yürek çarpıntısı gibi bir tempo tutuluyordu mısra aralarında. Kelimelerin manalarının bazılarını biliyorduk ama duygularının hepsini. Dış kapıya kadar getirdiler hepimizi. Bir gün önce buradan fabrikanın içini gizlice çekebilmek için neler çekmiştik. Şimdi bol bol çekebiliyorduk. Grev kırılmıştı. ‘Mısır’da her şey eski tas eski hamam’ dedi Ajans France muhabiri. Tabii tam böyle demedi ama ben size anlatmak için böyle çevirdim. Yoksa ne anlar, hamamdan tastan filan. Paris’in en büyük sarayı Loure’un tuvaleti bile yok ve parfüm bundan dolayı çıktı. Kameraları, tası tarağı! toplayıp gittiler hepsi. Biz daha önce işçi liderleriyle görüşmüştük bekleyin dediler onlar bize.

Bir yere gidip kahve içtik. Sağımızda solumuzda içilen nargile kokularını bedava içimize çektik. Önümüzden üstünde iki kişi taşıyan bisiklet taksiler geçiyordu. Tepelerinde koca bir kolon taşıyorlardı. Bizden değil ama şoförden ağır olduğu kesindi. Bangır bangır müzik çalıyordu genellikle. Hızla pedal çevirip bir yerden bir yere taşıyorlardı.  Bazıları ise motorluydu. Aynı hızla ilerliyorlardı ve daha gürültülü. Kolondaki müzik sesine motor ekleniyordu.

Öğlen vardiyasında fabrika önüne gittik. İçerden işçiler dışarı çıktı. Dışardakiler girmedi. Grev başladı ve çatışma. Binlerce asker ve polis vardı. Önce joplar ve taşlar havada uçuştu. Peşinden bir yandan 5 işçi, öte yandan 7 işçi bir arabayı kaldırıp polisin önüne attı. Araba düşerken lastiklerin üstün de şöyle bir sallandı ve polisin önünü kapatıp görevini yaptı. İşçiler onun ardında toplanmaya başladılar. Hava zaten eylem kokuyordu. Birden büyüdü çatışma. Meydanı kapladı. Taşlar, gaz bombaları ve birazdan gerçek mermiler arasında 15-20 şer kişilik polis grupları birlikte birden koşup birisinin üstüne atlayıp sürükleyerek götürüyorlardı. Bazen sürüden ayrılan polisleri işçiler kapıyor, meydanın ortasına yere yığıyorlardı.

İşçiler biraz geri çekildiğinde, bu camı sağlam otele girmiştik. Önce terasından sonra birinci kattan çatışmayı çekiyorduk. Cama çarpan taşlar, henüz kıramayan gaz kapsülleri ve kahve vardı. Açık olan televizyon haberleri veriyordu. El Cezire; ‘El Mahalla’da beklenen grev gerçekleşmedi.’ Diyordu. ‘Bugün El Mahalla çok sakin.’ Kafamızı çevirdiğimizde sokak görünüyordu. Birkaç taş daha televizyonu duymuş gibi sekiverdi camdan. O gün El Mahalla grevinde, okullar yandı, camiler tutuştu ve 12 kişi öldü.

Geçen hafta kapatılan Hayat TV, El Mahalla işçi direnişini bütün dünyaya ilk duyuran televizyondu; biliyor musunuz?


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...