Unakıtan'ın hastalığına dair tanıklık
Bir dönemin en kudretli bakanı, ishal olmasına rağmen oruç tutmaya devam etmiş, kaybettiği sıvı nedeniyle böbreğini kaybetmişti. Bütün bu tedaviler, Amerika'dan İsrail'e, Antalya'dan İstanbul'a kadar her yöntemin denendiği süreç, onu ancak 11 yıl yaşatmaya yetmişti.
"Babalar gibi satarım" sözüyle hafızalara kazınan AK Parti iktidarının ilk Maliye Bakanı Kemal Unakıtan siyasetin nev-i şahsına münhasır portrelerinden biriydi. Ancak ne üslubu ne de ekonomiyi biçimlendirişi bu yazının konusu.
Unakıtan yaklaşık son 10 yıldır mücadele ettiği böbrek yetmezliğine nasıl yakalandı? Bizzat tanığıyım o sürecin. Konunun, haber değerinin olması, vefat eden kişinin AK Parti iktidarının bir dönem en medyatik bakanı olmasından değil sadece. 21'inci yüzyılda bir bakan, başkent Ankara'da su kaybı nedeniyle böbrek yetmezliği sonucu hastaneye kaldırıldı ve böbreğini kaybetti. Benim hafızam da bu olayı hiç unutmadı. İşte bizzat tanığı olduğum o süreç...
Kabinenin hem en ilgi çeken hem de en fazla tepki gösterilen bakanıydı Kemal Unakıtan. Özelleştirmelerden oğlunun mısır ithalatına, kızlarının ortağı olduğu şirketlerden eşi Ahsen Unakıtan'ın enteresan çıkışlarına kadar medyanın ilgi odağıydılar ailece.
Kabinenin 'Kemal Ağabeyi'nin en belirgin özelliğiyse gülüşüydü. Karşısındakiyle dalga mı geçiyor, eğleniyor mu anlamak mümkün değildi.
Ana akım medyada onunla ilgili olumsuz bir habere rastlamak pek mümkün değildi çünkü özelleştirmeler birbirini izliyordu ve patronlar Unakıtan'la görüşmek için birbirleriyle yarışıyordu. Hakkındaki yolsuzluk iddialarından gaflarına, çocuklarının her geçen gün artan mal varlığından Unakıtan'ın hakkındaki iddialara cevap olarak yazdığı kitaba kadar attığı her adım ilgi uyandırsa da yine de o kabinenin "neşeli, enerjik, esprili Kemal Ağabeyi" idi. Hükümetle iş tutan medya patronları ona pek ilişmezdi.
Unakıtan, 16 Ekim 2005 tarihinde 'ishale bağlı böbrek yetmezliği' teşhisiyle Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tedavi altına alındığında haber medyada geniş yankı bulmuştu ama işin boyutu henüz anlaşılamamıştı.
Medyanın attığı her adımı izlediği Maliye Bakanı'nın Hacettepe'nin yoğun bakım biriminde olduğunu öğrendiğimde atv'de muhabirdim. Ekip olarak canlı yayın arabasıyla birlikte soluğu Hacettepe'de almıştık. Ana haber bültenine dakikalar kala üniversitenin hatırı sayılır hocalarından öğrendiğim şu bilgiyi aktarmıştım bültende, "Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, aşırı sıvı kaybı nedeniyle hastaneye kaldırıldı..." Oradan yaptığımız o özel yayın epey ilgi görmüştü.
Haber şu nedenle önemliydi, Ramazan ayıydı ve Unakıtan oruç tutuyordu. Durumun ciddiye alınması gerekirken Unakıtan'ın yaşadığı sanki sıradan bir susuz kalma vakasıymış muamelesi gördü.
Gazeteler, "Yoğun çalışma yorgun düşürdü" vb. manşetler atarken hastaneden, "Herhangi bir biçimde böbrek yetmezliği veya başka bir rahatsızlığı söz konusu bulunmamaktadır" açıklaması yapıldı.
Gerçeği, olaydan yıllar sonra 20.11.2013 yılında Akdeniz Üniversitesi'nin Antalya'da bulunan sosyal tesislerinde konaklarken gazetecilerle sohbetinde anlatmıştı Unakıtan. '2005 yılında eşi Ahsen Unakıtan yurt dışındayken besin zehirlenmesi yaşadığını, hastalığı ilk evrelerde önemsemediğini, ancak vücudun susuz kalması sonucu böbreklerinin iflas ettiğini' söylemişti gazetecilere. Şöyle demişti, "İlk böbreğimin bozulması 2005 yılına denk geliyor, susuz kaldı, giderek bozuldu. Diyalize girdim ve son çare olarak Akdeniz Üniversitesi'ne geldim."
Kemal Unakıtan'ın, 16 Şubat 2009 tarihinde ABD'deki Cleveland Clinic'te by-pass ameliyatı olması, manşetlere "Rabbim Cleveland dedi" sözleriyle yansımıştı. Maliye Bakanı'nın eşi Ahsen Unakıtan, 'Hangi hastanede tedavinin yapılacağını belirlemek için Allah'tan yardım istediğini ve içine Cleveland'ın doğması üzerine ABD'ye gittiklerini söylemişti' çünkü.
Unakıtan 2012 yılının sonunda bu kez kök hücre nakli için İsrail'e gitti. Gazeteler haberi duyunca "Rabbim bu kez Tel Aviv dedi" manşetini attı. Unakıtan daha sonra Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne böbrek nakli için başvurdu. Yakın dostu ve dünürü Ali Rıza Üstün'ün böbreği nakledildi kendisine.
Bir dönemin en kudretli bakanı, ishal olmasına rağmen oruç tutmaya devam etmiş, kaybettiği sıvı nedeniyle böbreğini kaybetmişti. Bütün bu tedaviler, Amerika'dan İsrail'e, Antalya'dan İstanbul'a kadar her yöntemin denendiği süreç, onu ancak 11 yıl yaşatmaya yetmişti.