Spor medyasında Godot'yu beklerken
Bir meslektaşını, bir spor kulübü tesislerine almıyorsa bu duruma itiraz etmek siyasidir. Basın özgürlüğünü savunuyorsundur ve medya çalışanı olarak basın özgürlüğünü savunmak da görevindir.
Nasıl bir hayat yaşadığımıza biz mi karar veriyoruz sanıyorsunuz? Emin misiniz? İçinde yaşadığımız devrin, ülkenin politik duruşu, iç ve dış siyaseti bize yaşayacağımız hayatı dikte eder. Ve mutlaka ve çoğu zaman da farkında olmayarak bir politikaya ayak uydurup yaşayıp gideriz.
Sabah uyandığında yaptığın ilk şeyden itibaren politiksindir. Twitter'a bakmak ya da gazeteyi eline alıp okumak da politik bir eylemdir. Kahve içmek de, çay içmek de politiktir. İşe arabayla ya da toplu taşımayla gitmek de politiktir. Seçtiğin her kelime politik kimliğinin bir parçasıdır. Birine seslenirken kullandığın 'Hocam'la 'Hacım' kelimeleri arasındaki harf farkı kadar incedir ama bir o kadar da kalın ve nettir kullandığın kelimelerin politik alt metni.
Çalıştığın yerin kuralları vardır, ki buna da 'işyeri politikası' denir, bu politikaya uyarak davranırsın. Örneğin etik olman gerekir, muhabirsen objektif olman gerekir, yöneticiysen adil, yani beklendiği gibi, olman gerekir. Eğer meslektaşların haksızlığa uğramışsa, bir gün aynısının senin de başına gelmemesi için yaşanana itiraz etmek politik bir davranıştır. Siyasi bir alt tabanı vardır.
Bir meslektaşını, bir spor kulübü tesislerine almıyorsa bu duruma itiraz etmek siyasidir. Basın özgürlüğünü savunuyorsundur ve medya çalışanı olarak basın özgürlüğünü savunmak da görevindir. İster son 1 ayda, ister son 40-50 yılda yaşananlardan bahset, meslektaşlarını basın özgürlüğü konusunda yaşanan sıkıntılar konusunda uyarmak mesleki açıdan olması gerekendir. "Bir tane muhabir antrenmana alınmadı basın özgürlüğü diyenler o zaman başka yerlerde de konuşsunlar" demek haklı bir eleştiridir ve mecburidir. Bu konuyu farklı yönlere çekenler ise olayın özünü anlamaktan aciz insanlardır.
Güntekin Onay da sadece bunu yaptı. Fotomaç ve A Spor muhabirlerinin Beşiktaş tarafından, kulüp tesislerine alınmamasının doğru olmadığını söylerken, Fotomaç ve A Spor muhabirlerinin kulüp tesislerine alınmamasına itiraz eden meslektaşlarına bu ülkede bir çok gazetecinin işsiz kaldığını veya tutuklu olduğunu ve bu konuya da hassasiyet göstermeleri gerektiğini gerçeğini hatırlattı. Ve bu da bir hayli siyasi ve politik bir çağrıdır. Mesleki dayanışma çağrısıdır.
Bu söylediklerini yanlış algılayanlar ve özellikle de hemen hemen herkesi hedef göstermesiyle ünlü Ersoy Dede'nin Güntekin Onay'ı FETÖ'cülükle itham etmesi ertesi gün mecburi açıklama yaptırdı Onay'a. Mevzu zaten siyasiyken "Bir anda siyasi bir tartışmanın içinde buldum kendimi" demek zorunda kaldı. Siyasiler bu ülkede 40-50 yıldır basın üzerinde baskı kuruyorsa ve buna işaret edip basın özgürlüğünü savunuyorsan karşı siyaset yapıyorsundur. Gösterdiğin siyasi duruşu çarpıtanlara inat da bu söylediklerinin arkasında durmak spor basınında da çalışsan görevindir.
Fakat burada ana sorun şu ki, spor medyasında çalışanların çoğunun basın özgürlüğü, basın çalışanlarının hakları konusunda sessiz kalması. "Bana dokunmayan yılan bir yaşasın" tutumu da "Benim siyasetle işim olmaz" diyerek bu konulardan kaçamazsın. Hayatının hiçbir anında siyasetten, politikadan kaçamazsın. Bu konuları dile getirmekten kaçarsan, ses çıkarmazsan yarın senin çalıştığın medya kuruluşu meslektaşının yaptığı haberden dolayı kapanırsa neden zamanında bu konuda ses çıkarmadım diye hayıflanmazsın. Gerçi foto muhabiri Erkan Koyuncu'nun çalıştığı sırada Galatasaray Kulübü'nün giriş kapısında ölüme gitmesine bile yeterli düzeyde ses çıkarmayan spor basınından bunları beklemek de yine ütopik kalıyor. Spor medyasından siyasi ve politik tavır beklemek Godot'yu beklemek gibi.
Bir spor medyası mensubundan nadiren duyabileceğimiz kelimeleri duymak bana ve benim gibilere nefes aldırmıştı. Güntekin Onay'ın söylediklerinin çarpıtılmasıyla birlikte ardından gelen savunma biçimi bizim rahatça aldığımız nefesi de kursağımızda kaldı. Önümüzdeki yorumlara yorumculara bakacağız.