Kemal Kılıçdaroğlu ne yapmaya çalışıyor?
Böyle bir ortamda bir ana muhalefet partisi liderinden beklenen, ‘partili cumhurbaşkanlığı’ görünümlü ama ‘başkanlıktan da öte (böyle olacağı başından beri belliydi) bir sistemi topluma dayatanlara karşı meydan meydan gezip seçmeni bunu reddetmeye ikna etmeye çalışması değil midir? Hah, CHP de mitinge karar verdi. Sloganı ne biliyor musunuz mitingin: Türkiye’yi böldürtmeyeceğiz… Ölür müsün öldürür müsün!
Bu ülkede asla ama asla ‘hiçbir şey beni şaşırtmaz’ demeyeceksiniz. Çünkü memleket sol gösterip sağ vuranlarla dolu.
Konu elbette CHP… Yok yok CHP’nin solculuğunu(!) falan sorgulamayacağım. Niyetim, partinin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun amacını anlamaya çalışmak. Çok değil, son bir ayda neler olduğuna kabaca bir bakalım.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 15 Temmuz darbe girişimini unutturan çıkışıyla ülke bir anda başkanlık sistemini tartışmaya başladı. Peki Bahçeli’nin işaret fişeğini yaktığı o açıklamadan bu yana CHP ne yaptı? Geçtiğimiz hafta sonuna kadar izledi. Öylece izledi, o kadar!
Yok muydu CHP’de bu işe 'hayır' diyecek cevval milletvekilleri, partililer? Sayıları azdı ama vardı elbette. Zaten parti onlar sayesinde ‘solcuymuş’ taklidi yapabiliyor ya. Onlar bir iki esti gürledi. Hepsi bu!
Sonra ne mi oldu? CHP bir anda geçtiğimiz hafta sonu ‘anayasa çalıştayı’ düzenlemeye karar verdi. Yahu tartışılan rejim değişikliğiydi hani ve sen buna karşıydın! O zaman niye anayasa çalıştayı düzenliyorsun? Böyle bir süreçte nasıl muhalefet yapılmalı çalıştayı düzenlesene!
Genel başkan yardımcılarından MYK üyelerine, PM’den milletvekillerine her kafadan ayrı ses çıkmasını seçmenine yıllardır ‘demokratik ortamda çok seslilik’ diye yutturan CHP’de yine bir kakofoni hâli vardı ki, Genel Başkan Kılıçdaroğlu kararlı bir ifadeyle noktayı koydu, “metni bir görelim!”dedi. Haydaaa! Bir de üstüne ‘başkanlığa kategorik olarak karşıyız…’ dedi ya, işte orada bittim ben. Sonrasını hatırlamıyorum. Devrelerim yanmış.
MUHALEFETİN MUHALEFETE MUHALEFET ETMESİ
CHP seçmeninin bile uzun zamandır sormayı bıraktığı o soru, hafta sonundan beri yine dillerde: Kılıçdaroğlu ne yapmaya çalışıyor? Öyle ya, MHP Genel Başkanı Bahçeli müstakbel Başkan Tayyip Erdoğan’ın geçeceği yollara kırmızı halı döşemekle meşgulken, “Seni başkan yaptırmayacağız!” diyen HDP’liler tutuklanmışken kimin sesinin gür çıkması beklenir? Elbette ana muhalefet partisinin.
Böyle bir ortamda bir ana muhalefet partisi liderinden beklenen, ‘partili cumhurbaşkanlığı’ görünümlü ama ‘başkanlıktan da öte (böyle olacağı başından beri belliydi) bir sistemi topluma dayatanlara karşı meydan meydan gezip seçmeni bunu reddetmeye ikna etmeye çalışması değil midir? Hah, CHP de mitinge karar verdi. Sloganı ne biliyor musunuz mitingin: Türkiye’yi böldürtmeyeceğiz…
Ölür müsün öldürür müsün! Muhalefetin muhalefete muhalefet ettiği bir ülke!
Tane tane soralım.
* “Türkiye’yi böldürtmeyeceğiz” sloganıyla ne amaçlanıyor?
* Hedef kitle kim ve onlar neye ikna edilecek?
* Kim bölünmek istiyor ki CHP 'böldürtmeyeceğim' diye meydanlara çıkıyor?
* “HDP’ye tavır almıyorsunuz” diyen eli silahlı, tetikçi, lümpen takımı mı sizin hedef kitleniz? Genel Başkan Yardımcınız Bülent Tezcan’ı vuran o adam gibileri mi ikna etme derdindesiniz?
* ‘Biz iyiyiz, onlar kötü’ dediğiniz, dokunulmazlıklarının kaldırılmasına “anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz” saçmalığıyla onay verdiğiniz HDP’liler tutuklandılar, cezaevine atıldılar. Sayenizde oldu bu. Daha ne istiyorsunuz HDP’den?
* ‘Siyasi iktidarın Kürt politikası muhteşem, savaş politikalarına, milliyetçiliğe damardan devam!’ demek CHP’ye mi düştü?
CHP’LİLER KILIÇDAROĞLU İÇİN NE DİYOR?
"Kılıçdaroğlu ne yapmaya çalışıyor?" sorusunu CHP’de sağduyusuna inandığım isimlere sordum. Akıl izan sahibi olanlara…
İçlerinde hâlihazırda milletvekili olanlar da var, partide yakın bir zamana kadar yöneticilik, milletvekilliği yapmış olanlar da. Hepsi kamuoyunun yakından tanıdığı isimler. Aynen alt alta yazıyorum söylediklerini:
* Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘başkanlık teklifini getirsinler görelim’ açıklaması hiçbir biçimde kabul edilemez! Bu, 'ben siyaset yapamıyorum' demektir. Bizim CHP olarak nerede durduğumuz bellidir. En azından biz öyle sanıyorduk.
* Dağ fare doğurdu. CHP PM’den çıka çıka ‘miting’ kararı çıktı. İlk miting 3 Aralık’ta, Adana’da Uğur Mumcu Meydanı’nda yapılacak. Adı ne: Türkiye’yi böldürtmeyeceğiz! Kardeşim biz niye böyle bir aşağılık kompleksine giriyoruz ki? Bize 'bölücü' diyen kim? Sanki üzerimizde bir leke var da biz onu atmaya çalışıyoruz. Ne kadar saçma, negatif, rahatsız edici bir slogan.
* Kılıçdaroğlu’nun eleştirilmesini parti içindeki Alevi arkadaşlarımız, sanki onların inanç grubuna saldırıyormuşuz gibi algılıyorlar. Nasıl ki Kemal Bey’i genel başkan yaparken Alevi olup olmaması bizim için önemli değildi, şimdi onu eleştirirken de değil, bunu anlatamıyoruz.
* Partide her kafadan bir ses çıkıyor. Genel Başkanı kim, nasıl etkiliyor, Kemal Bey kimi dinliyor inanın bilmiyoruz. Bizi dinlemiyor!
* Bugüne kadar hep Kemal Bey’in naifliğine, siyaset bilmezliğine veriyorduk. Milletvekiliyken ya da grup başkanvekiliyken iyiydi ama genel başkan olarak çok ama çok kötü bir sınav verdi. Hele şimdi! Geldiğimiz noktada, CHP yönetimine acaba dışarıdan bir müdahale mi oluyor, dışarıdan bir iradenin uzantıları mı var parti içinde diye düşünmeden edemiyorum.
* Herkes her şeyi unutur ama milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına CHP’nin destek verdiğini unutmaz. HDP Genel Başkanları ile milletvekillerinin tutuklanmasını kınayan sözde bir bildiri yazıldı. Kemal Bey’in danışmanları yazmış, o da onaylamış bu bildiriyi. Sanki olay Mozambik’te geçiyor. Oraya HDP ya da Demirtaş demeye bile çekiniyorlar. Ayıptır! HDP’nin son grup toplantısına izleyicilerinin alınmaması ve boş sıralara konuşulması… Bütün bunlar utanç vericidir Meclis adına ama CHP’nin tavrı ortada!
* Türkiye’de bir darbe girişimi olmuş. Halk siyasi iktidarı sorgular halde. Bu darbeyi yapan örgütü bu kadar güçlendiren siyasi iktidarı teşhir ederek, onunla mücadele ederek yapılacak bir ‘sol’ siyaset CHP’yi iktidara götürür. Bundan daha iyi bir fırsat olur mu sol için? Olmaz ama CHP ‘sol’da değil.
* Kemal Kılıçdaroğlu’nun devletin sağcı, bürokrat aklını temsil ettiğine ikna oldum sonunda. CHP sağcı bir partidir.
* Kamudan ihraç edilen, görevden uzaklaştırılan, açığa alınan Eğitim Sen’lileri, KESK’lileri elbette koruyacağız. Onlar bugüne kadar FETÖ’nün her türlü haksızlığına uğramış insanlardır. Peki biz FETÖ’nün elemanlarını neden koruyoruz? Öyle bir noktaya geldi ki CHP gerçekten FETÖ’nün halkla ilişkiler bürosuna döndü.
* Salı günkü grup toplantılarımız, endişe, korku, güvensizlik içindeki bu toplumu rahatlatmaya, onun sorunlarına çözüm üretmeye yetmiyor. Peki biz nasıl etkili bir muhalefet yapabiliriz diye konuşalım, tartışalım diyoruz ama nafile! Yöneticilerimize attığımız e-postalara yanıt bile verilmiyor. Partiyi kim yönetiyor anlamak mümkün değil.
* İyi niyetli olduğunu düşünürsek Kemal Bey, ‘ülkenin yüzde 70’inin sağcı, dindar olduğuna ve bu tabloya bakarak CHP’nin de AKP’nin politikalarını taklit etme zorunluluğu bulunduğuna’ ikna edilmiş görünüyor.
* ‘Başkanlık olursa iki partili sistem kaçınılmazdır. Bu halk CHP’den birini asla başkan yapmaz. Bari parti olarak kalalım’ diye düşünüyor galiba.
* Kemal Bey korkuyor. Tutuklanmaktan ya da başına başka bir şey gelmesinden. Bu kadar teslimiyetçi davranmasının sebeplerinden en önemlisi bu bence.
* Artık ikna oldum, Kılıçdaroğlu’nun kendisi başından beri bir projeydi. Görmek, inanmak istemedik ama partiyi getirdiği nokta, ülke buralara gelirken seyirci kalması… Aklıma mantıklı başka bir açıklama gelmiyor.
Açıklamalardan başlıklar böyle.
İktidar muhalefet el ele, daha da karanlık günlere!