YAZARLAR

Örtmenim!

‘Velini çağır’ derken, anne babamız olan velilerin, bizim eğitim öğretim çilemizi çeke çeke aslında ermiş kişiler olduğunu dile getiriyordu. ‘Senden bi baltaya sap olmaz’ derken, vakti gelince evlen, çoluk çocuğa karış, demek istiyordu.

Kimilerini hiç unutmadım. Hep iyi hatırladım. Her aklıma geldiklerinde elim ceket düğmesi arar saygıdan.

Bazıları ise kendi tabirleriyle ‘zeki ama çalışmıyor’du. Bir kısmı ise 'onlar kendilerini biliyor, isim verip rencide etmek istemiyorum!' seviyesinde kaldı ve 'vatana millete faydalı olamadı'.

Bu öğretmenler gününde aklıma düştü onlarcası.

Her meslekte olduğu gibi mutlu olanı da vardı, mutsuz olduğu için hayatını ve hayatımızı zehir eden de.

Te ilkokulda netleşmişti öğretmenlere bakışım. Ama itiraf edeyim biraz salakçaydı. Her 24 Kasımda öğretmenler günü temalı resimler çizerdik. Manzara resmimiz gibi o da belliydi. Manzara çizdiğimizde, hep iki dağ, aradan akan nehir ve üstünde köprü olurdu. Öğretmenler gününde de yanan ve etrafını aydınlatan bir mum. Etrafını aydınlatan ama kendini tüketen mum. Çocuk salaklığımla ne çok üzülmüştüm öğretmene.

Tek salaklığım da bu değildi. Dedim ya çocuk işte. Aramızdaki doğuştan mantıklılara lafım yok. Belli bir yaştakiler hatırlar, eskiden kibrit hayli yaygındı. Çocukken, hatta te ileri yaşlara kadar ben bu kibritin üzerindeki ‘vasati kırk çöp’ yazısındaki ‘vasati’yi Japon firması zannederdim.

Derste öğretmen anlatırdı Japon çalışkanlığını, gururunu. Yerle yeksan olduktan sonra nasıl güçlü devlet olduklarını. Özellikle elektronikte. Bizim evde de gaz lambası ve yanında kibrit olurdu. Elektrikler sık sık kesilir, hatta geçerli bir ödev yapmama sebebi olurdu. Çocukça salaklıklarım, içimdeki öldürmediğim çocuktan dolayı hâlâ mevcut.

‘Bu çocuk okur’ denilen her kişi neredeyse ömrünün üçte birini okullarda geçiriyor. ‘Ortadan ayırma’ konusu olarak sanayi türü yerlerde meslek erbabı olacağına hüküm verilmemişse durum böyle.

Okulun ilk zamanları ‘örtmen’ olan kişi Allah’ın bir hikmeti olarak bi zaman sonra 'hoca' olurdu. Ve hocalarımızın da öğretmenler günü olurdu.

Kaybedilmemiş idealizmi hep takdir ettik onların şahsında. 'Hocam, yumuşak g de şapka var mıydı?' diye soran öğrencisine, ayrı yazılan 'de' yi anlatmaya çalışmasından görüp takdir ettik mesela.

Beynime çakılı sözleriyle hep var oldu öğretmenler. Ama gerçekte ne demek istediklerini zamanla anca anladım.

‘Aramızda konuşmayalım’ derken, içe kapanık olmayalım, getto ruhlu bir topluma dönüşmeyelim, dünyaya açılalım, mesajını veriyordu.

‘Gülecek bir şey varsa, anlat beraber gülelim’ derken, aramızdan stand upçıların çıkacağını işaret etmiş, birlikte eğlenemeyenlerin ortak bir gelecek kuramayacaklarını işaret ediyordu.

‘Velini çağır’ derken, anne babamız olan velilerin, bizim eğitim öğretim çilemizi çeke çeke aslında ermiş kişiler olduğunu dile getiriyordu.

‘Senden bi baltaya sap olmaz’ derken, vakti gelince evlen, çoluk çocuğa karış, demek istiyordu.

‘Dön önüne yavrum, kime diyorum?’ dediğinde ve elindeki tebeşiri kafamıza kafamıza uçurduğunda, hem istikbalin göklerde olduğunu hem de hep ileri bakmamız gerektiğini, geçmişe takılırsak mutsuz olacağımızı söylüyordu.

‘İstediğiniz sorudan başlayabilirsiniz’ dediğinde, önemli olanın başlamak olduğunu, göçün gide gide düzeleceğini öğütlüyordu.

Bu ve bunun gibi nice hikmetlerine hürmeten;

Başta, atanmamışlar olmak üzere bütün kadrolu, sözleşmeli, vekil, emekli, dul ve yetim...

Evde ders veren, evlere derse giden...

Yıpranmış ama temiz takım elbisesiyle Orta Doğu ve Balkanlar'da başarıyı kendine hedef edinen...

Öğretim üyesi ve elemanıyla, etütçüsü, dershanecisi ile bir bütün...

ALES’i, YDS’yi ve KPSS’yi milli mücadele ruhuyla ele alan...

Yazdığı, yazacağı makalelerle ileri yaşta da olsa hallettiği İngilizcesiyle örnek olan…

Teknolojideki çılgın ilerlemeye rağmen bir mum gibi yanarak etrafını aydınlatan ‘örtmen’lerimizin (bkz. Earth man, bilgisi dünya kadar olan süper kahraman) her yıl tekrar eden günü kutlu olsun.

Darısı veliler gününe!


Özkan Özgür Kimdir?

Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünden mezun. 'Soğanın Cücüğü' adlı stand up gösterisi yapıyor. İletişim ve bireysel gelişim alanlarında danışmanlık yapıyor, eğitimler veriyor.