YAZARLAR

Adalet Komisyonu'na açık öneri

Şu anda komisyona iade edilmiş olan tasarıya yeniden benzer bir müdahale yapılmayacağının garantisi de yok. O nedenle sivil toplumun hassasiyetlerini buradan dile getirmekte fayda var.

Perşembe gecesinden bu yana yaşadığımız kabus, pazartesi gece saatlerinde Cumhurbaşkanı tarafından mutabakat çağrısı yapılması ve akabinde Salı sabah saatlerinde Başbakanın açıklamalarıyla bir nebze dağıldı. Akşam saatlerinde ise Adalet Bakanı, meşhur önergenin tasarıdan çıkarılacağı kesin kararını açıkladı. Toplum derin bir nefes aldı böylece. Tabi bizim mesaimiz asıl şimdi başlıyor. Hükümet toplumsal tepkinin, mutabakatın ve çoğulcu katılımın önemini anlamışken sürmekte olan tasarı çalışmaları için komisyon, sivil toplum görüşü almaya açık olacaktır ümidiyle şimdi önerilerimizi netleştirme zamanı.

Tasarı tekrar adalet komisyonuna geldi ve üzerinde yeniden çalışılacak. Bilindiği gibi çocuğun cinsel istismarı suçuna ilişkin 103. Madde 15 yaş altı çocuklara yönelik işlenen suçları cezai hükme bağlayan madde. Bu maddenin iki fıkrası yaklaşık altı ay arayla Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş ve iptal hükümlerinin yürürlüğü, 2017 başına gelecek şekilde tarihlenmişti. İptal nedeniyle çocuğun cinsel istismarını düzenleyen kanun maddemizde büyük bir gedik açılmış oldu. Dolayısıyla iptal hükmü yürürlüğe girmeden önce ilgili yasal düzenlemenin yapılıp, boşlukların doldurulması gerektiğini biliyoruz. Son iptal hükmünün Anayasa Mahkemesi tarafından 13 Temmuzda açıklandığını da hatırlayalım. 15 Temmuz kalkışması yüzünden siyasal ve toplumsal enerjinin darbecilerle mücadeleye hasredilmesi kaçınılmaz olduğundan, beklenen düzenleme mecburen sıkışık bir takvime hapsoldu. Zira geride darbe olduğu gibi önümüzde de bütçe müzakereleri var. Bütçe müzakere takvimi başlamadan önce gerekli yasanın çıkarılmış olması ihtiyacı çok açık. Takvim sıkışıklığının makul ve mantıklı izahı var ama ilgili tasarı komisyondan çıkıp genel kurula sevk edildiği zaman gece baskını gibi bir önergeyle, tasarının ruhuna da tümüyle aykırı, yeni bir teklifin maddeye sokuşturulmaya çalışılmasının izahı yok. Şu anda komisyona iade edilmiş olan tasarıya yeniden benzer bir müdahale yapılmayacağının garantisi de yok. O nedenle Adalet Komisyonu veya yeniden havale ederse eğer alt komisyon mutlaka sivil toplum dahil çok taraflı uyarıları dikkate almalı. Görüş almama ihtimaline karşı ve kamuoyunu da bilgilendirmek için sivil toplumun hassasiyetlerini buradan dile getirmekte fayda var.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Madde 103 'Çocukların cinsel istismarı' başlığını taşıyor ve iptal edilmiş olup şu an düzenleme konusu içinde yer alan ilk fıkrasında cezai hükümlerle birlikte cinsel istismar kavramını da açıklıyor. (Değişik : 6545 - 18.6.2014 / m.59) (1)

“…Cinsel istismar deyiminden;

a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış…” hükmünün olduğu gibi korunmasına özen gösterilmeli. Komisyon üyeleri sivil toplum görüşü almaya yönelmezlerse bile umarım bu maddeye asla 12 yaş ibaresinin herhangi bir şekilde sokuşturulmasına izin vermezler. Zira genel kurula sevk edilen tasarı, malum önerge verilmeden önceki halinde de 12 yaş ayrımı getiriyordu. Yeni N.Ç. vak'alarına yol açmak istemiyorlarsa 15 yaşı tamamlamış olma şartından bir milim geri gitmeye izin verilmemeli. İlk fıkranın (b) maddesi ise akran davranışlarını örtük biçimde düzenlemekte. Akran şiddeti kavramına yer vermese de şiddet içermeyen akran davranışlarını suç kapsamından çıkaran bir hüküm. Rıza kelimesini kullanmadan rıza kavramının tanımını yaparak, çocuklar arası cinsel davranışları, rıza olmadığı ve şiddet içerdiği hallerde suç sayılacağını hükme bağlamakta:

b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,

Bu maddede akran tanımını netleştirmek ve 18 yaş altı çocukların arasında en fazla 3 yaş fark olduğu rızaya bağlı durumları suç kapsamının dışına almak gerekli. Akran tanımı ve akran şiddeti kavramı açıkça ortaya konmadığı için uygulamada hakimlerin çok farklı hükümler verdiğini ve iptal gerekçelerinin bu örtük söylemden beslendiğini hatırlamak gerekiyor. 3 ten fazla yaş farkında akranlar arası cinsel davranış saymayıp istismar olarak değerlendirilmesi yararlı olur. Biliyoruz ki mesela 12 yaşındaki çocukla 17 yaşındaki çocuğun fiziksel, duygusal, zihinsel ve hormonel gelişimi bir birinden çok farklıdır. İnsan hayatının en hızlı gelişme dönemlerinden biri olan ergenlik dönemindeki yaş farkları, davranışların niteliğini ve sonuçlarını anlamak bakımından da kritik önem taşımakta.

İptal edilen ikinci fıkra ise sıradan insanı okuduğunda irkiltecek nitelikte olsa da açıkça bilinmeli:

(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.

Anayasa mahkemesi 16 yıldan az olmama kaydını, cezada hakimin takdir hakkını engellediği gerekçesiyle iptal etti. En azından iptal gerekçelerinden biri buydu. 16 yıldan az olmayan ceza çocuğun cinsel istismarı suçunda hiç de fazla bir ceza değil. Bu noktada dikkat edilmesi gereken failin yaşının 18 den küçük olması halinde 16 yıldan az olmayacak cezaya itiraz edilmiş olduğu. Yukarıda belirttiğim gibi akranlar arası cinsel davranışların şiddet içeren ve içermeyen yönleriyle açıklandığı düzenlemenin ilk fıkrada yapılmasıyla mahzur giderilmiş olacaktır. İlk fıkara önerildiği gibi düzenlendiği takdirde (b) fıkrası olduğu gibi muhafaza edilmelidir.

3 BİN MAĞDUR MESELESİ

Çocuk yaşta evlendirilip ileri yıllarda şikayete dayalı olmadan kamu davası açılmış vak'alarda, kocanın ve ailelerin fail, azmettirici ve suça yardım etme suçlarından ceza alması, son derece normal ve gereklidir. Erken evliliklerin önüne geçilmesi istenen bir ülkede olması gereken budur. Tek istisnası bu 3000 denilen vaka içinde olay tarihinde failin yaşı da18 den küçük olan örnekler varsa ve kadınla erkek arasındaki yaş farkı 3 ten fazla değilse ancak bu vakalar için sınırlı bir düzenleme yapılabilir. Şikayet yoksa cinsel istismar değil de Medeni kanuna muhalefet suçundan yargılanır ve resmi nikah yaşı öncesi evlilik gerçekleştirdikleri için kabahatle kanunu kapsamında gerekli cezayı alır ve çekerler. Asıl önemli olan ise failden daha çok suçlu olan azmettiren ve yardım edenin failin en az iki katı cezalandırılması ve ayrıca yüklü para ca-cezası uygulanması gereği. Töre cinayetlerinde olduğu gibi azmettirenin ve yardım edenin cezası fazla olduğunda önüne geçmek bir derece daha mümkün olabilir, çocukların evlendirilmesinin. Milli Eğitim Bakanlığı da zorunlu eğitim çağındaki çocukların okul kaydını çok sıkı takip etmeli. Okula devam etmeyen çocuklar için gerekli yasal işlemleri veliler için şiddetle yerine getirmelidir. Ayrıca çocuk evliliklerinde her iki aileye de yüksek para cezaları ihdas edilmesi belki tüm diğer uygulamalardan daha etkili bir tedbir olur.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.