YAZARLAR

Ölüm ve seks

Maymun işte, yoksa niye milletin örtüsüne saldırsın, üstüne bir de dişlesin! Duyan seğirtip gelmiş, boşuna mı aşiretiz diyerekten başta maymunu, ardından üç kişiyi yıkmışlar.

Geçen hafta maymunun tekinin, normal maymunluk eylemlerinden biri yüzünden ahali birbirini telef etti. Yer Libya. 20 ölü, 50 yaralı!

Maymun sen git, karşı aşiretten bir körpeyi dişle, o da yetmemiş başındaki leçeği indir! Maymun işte, yoksa niye milletin örtüsüne saldırsın, üstüne bir de dişlesin! Duyan seğirtip gelmiş, boşuna mı aşiretiz diyerekten başta maymunu, ardından üç kişiyi yıkmışlar. Beş gün boyunca bunlar karşılıklı birbirini kırmış. Belediyeden orduya memleket seferber olmuş ama mevzunun daha nereye varacağı belli değil. Dua ediyoruz kardeşlerimize!

Bilim insanlarının da morali bozuk haliyle. Şiddet ve cinsellik deyip duruyorlar. Te Freud efendiden bu yana dillerinde tüy bitti bu ikisinin ilişkisini anlatmaktan. Çok sevdiğimiz ve asla vazgeçemediğimiz bu mevzuları anlatmaktan da yılmadılar. Madem buralarda, nefesi kokanın da kahvaltıda anzer balı yiyenin de dünyası, cinsellikle dinsellik arasında dönüyor, o zaman yılmak yok, yola devam dediler.

Libido, yani cinsel enerji en sevdiğimiz. Libido lafını ilk duyduğunda böyle samimi bir hitapmış gibi geliyor. Hani sırf samimiyetin dibi denecek türden yakınlıklarda, şeftali parmak ikilisinin eşlik ettiği arkadaşlık türlerindeki hitaplar gibi. Hemo, maho, bilo denir ya, bu da öyle. ‘Loo! Libido!’ gibi. Keşke bu denli Yeşilçam masumiyetinde olsa ama değil. Fırsat bulsa da açığa çıksa, nükleer enerji bunun yanında traktör farının yanında gaz lambası kalır. Bilimin yalancısıyım!

Ama böyle bir enerji olmasa üreme diye bir şey de olmazdı zannımca. Üreme eyleminin hazzı olmasa kim, hangi vaatlerle ikna edebilirdi karşı cinsleri halvet olmaya? Karşı cins lafı bile, böyle bir haz olmasa, ne kadar itici dururdu! Olay öncesi, yani şartlar oluştuğunda taraflar işkillenip durur, ‘Lan! Bu karşı cinsin cinsliği mi karşı oluşundan, yoksa karşı oluşu mu cinsliğinden?’ diyerek artık olamayacak insanlığın en aptalca amacından sapması yaşanabilirdi. Kim bilir belki de güzelim evren, biz insancıklardan ebedi billah kurtulabilirdi.

Gerçi üreme lafının bilimsel karşılığına bakınca çok sıkıcı bir şeymiş, denemeye değmezmiş gibi bir havası var. ‘Canlının kendine benzer bireyler yapması’ olarak literatüre girmiş. Allah’tan, konuyu kitabına göre yapmıyoruz. Yoksa harbiden sıkıcı diye vazgeçebilirdik. Kendine benzer bireyler! Çocuğun sana benzemiyorsa, tam üremiş sayılmıyorsun yani.

Yine de Allah eksikliklerini vermesin bilim insanlarının. Olmasalardı belki yine olacaktık ama, üreme meselesini leyleklere bağlayacak, leylek heykelleri dikmek nevinden anlamsız saygı seremonileri geliştirecektik. Belki de yüksek tapınaklar inşa edecek, türlü adaklar adayacak, zavallı kuşları da strese sokup kuş beyinlerini karıştıraraktan havaya sokacaktık. Rutini uçmak olan bir varlığı nasıl havaya sokacaksak?

Etkilenmez mi peki leylek? Ben olsam etkilenirim valla! Hatta göç etmekten vazgeçip yerleşik hayata geçerdim. İlla ki uçmaya mecbursam da, ‘biznız’ olmadan şuradan şuraya uçmazdım! Prensip!

Ama şükür ki bilim var. Her şeyin iç yüzünü bir bir öğreniyoruz. Gerçi üreme söz konusu olduğunda hâlâ kuş bahsini yeterince geçtiğimiz söylenemez. Kendimizi belli etmesek olmaz tabi. Sen tut, prezervatife Türkçe isim öner! Kuşa kabin! Kondom lafının bile konmak fiilinden türetildiğini düşünenimiz var. Kuştan vazgeçemiyoruz anlayacağın.

Üreme işinin aslını astarını bilim açıklıyor. Detay verip canınızı sıkmayayım. Fakat başka bir yönüyle meseleye bakmadan da geçmemeliyiz diye düşünüyorum. Acaba diyorum… Huyumuz suyumuz… Karakterlerimiz yani... Daha sperm halindeyken belli olsaydı, döllenme işlemi nasıl olurdu? Dünyanın değişik milletleri adına düşündüm.

Japon:

Döllemeden önce fotoğrafını çeker sonra işe koyulur. En kısa zamanda bir sürü robotla, depreme dayanıklı yavrular elde edecek şekilde yumurtayı döller.

Rus:

Yeterli votka varsa işini düzgün yapabilir. Yumurtanın döllenmesi ideali onu sıcak denizlere inmeye daha da yaklaştırır.

İngiliz:

Plan yapar. Tekrar plan yapar. Yumurtayı dölleyecek uşaklar bulur ve işi bitirir.

Libyalı

Karşı aşiretten diye yumurtayı vurur!

Alman:

Ortamdaki disiplinsizliğe kızar, yumurtanın Alman dil ve edebiyatı için önemini düşünür ve tam bir ciddiyetle yumurtayı döller.

Çinli:

Olay yerine bisikletle gelmiştir, yumurtanın fotoğrafını çeker, ertesi gün, yumurtanın aynısından milyarlarcasını tanesi 1 sentten piyasaya sürer.

Amerikalı:

Yumurtanın etrafında yoğun istihbarat yapar. Yumurtanın yeni dünya düzenine yansımasına dair raporlar yazar, yazdırır. Döllemez. Demokrasi getirir, böylece zaten yumurta kendiliğinden en az üçe bölünür.

Fransız:

Fularıyla yarışı birinci bitirmiştir. Yumurtanın elini centilmence öper. Müzikli şaraplı ortam yapar. Yumurtaya kadeh kaldırır. Sonra işini yapar.

Afrikalı:

Yarışı çok hızlı bitirmiştir. Zira doğal atlettir o. Yumurtaya bakınca sefalet içerisindeki kabilesini hatırlar. Aynı tempoyla koşarak yumurtayı kabilesine yiyecek olarak götürür.

Brezilyalı:

Yumurtaya samba dansı öğretir, yumurtayla birlikte futbol izler, döllemeyi unutur.

İsrailli:

Yumurtayı döllemez, işgal eder ardından yumurtayı terörist ilan eder. Hollywood’a kendi mazlumiyetini konu alan yüzlerce film yaptırır.

Suudi Arabistanlı:

Yumurtanın üzerine vinç düşürür ve öldürür.

İranlı:

Yumurtadan nükleer enerji yapar.

Yunan:

Yumurtayı dölleyecek masrafı karşılayamadığı için borç bulmaya gider, yolda yorulur ve tatil yapar. Nihayet döner gelir, tamamen yumurtadan yapılan ve kapısında ‘Döller bölgesine hoş geldiniz!’ yazan turistik tesisi hizmete açar.

Yurdum insanı:

Civarda bir tepenin üzerine çömelir, bir cigara yakıp, kara kara düşünür:

- N’olacak bu yumurtanın hali?


Özkan Özgür Kimdir?

Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünden mezun. 'Soğanın Cücüğü' adlı stand up gösterisi yapıyor. İletişim ve bireysel gelişim alanlarında danışmanlık yapıyor, eğitimler veriyor.