YAZARLAR

Kimlik, sınıf ve iş cinayetleri

Kıvanç Sezer, ilk uzun metrajı ‘Babamın Kanatları’nda iş cinayetlerinden, kimlik meselelerine uzanan bir hikaye anlatıyor. Ama sınıfsal bakışı rehber edinmeyi ihmal etmeden.

Türkiye sineması taze bir soluk kazandı. Hem estetik hem de hikaye anlatımı açısından birbirini tekrar eden, karakterine âşık ve her şeyin karakter için var olduğu evrenleri anlatmakta ısrar eden sinemada başka bir yönelimin nefes aldırabileceğini gösteriyor “Babamın Kanatları”.

Kıvanç Sezer’in, bir üniversite öğrencisinin inşaatta çalışırken ‘iş cinayeti’ sonucu ölümüne dair gazete haberini okuduktan sonra harekete geçip, daha sonra bu saf gerçek yerine kurmaca bir hikayenin çok daha iyi olacağına karar verdiği bir film “Babamın Kanatları”. İstanbul’un yükselen dev konutlarından birisinin inşasında çalışan bir grup işçinin hayatına götürüyor bizi film. 50’li yaşlarını geride bırakmış ve hala çalışmak zorunda kalan İbrahim zorlu bir hastalığa yakalandığını öğrendiğinde bazı tercihler yapmak zorunda kalıyor. Film, bir yandan İbrahim’in hikayesini takip ederken iş kazası, emek sömürüsü gibi ağır koşullarını da üslubunca aktarıyor seyirciye.

BÜYÜK KENTTEKİ KÜRTLER

babamin-kanatlari .

Filmin, bizim sinemamızın son dönem eğilimleri açısından ayırt edici özellikleri var. Öncelikle çeşitli nedenlerle ‘bölge’den ayrılıp büyük kente gelmek zorunda kalmış Kürtlere dair hikaye eksikliğinde önemli bir boşluğu dolduruyor. Yakın dönemde izlediğimiz “Annemin Şarkısı”ndan sonra yeni bir kapı açıyor. (1) “Babamın Kanatları”nın şöyle bir durumu var. Ana karakter İbrahim’in bölge ile bağlarını tamamen koparmaması, orada bir ailesinin olması ve ailenin Van depreminden sonra konteynerde yaşaması. Böylece, İstanbul’da lüks konut inşaatında çalışan bir işçinin kendi konut problemini çözememiş olması gibi bir ikilik yaratılıyor. Bu filmin en iyi işleyen yanlarındın birisi kanaatimce.

Filmin bir diğer önemli yanı, ‘iş cinayetlerini’ kurgusal bir atmosfer içinde ama melodrama yaslanmadan anlatmadaki mahareti. Seyirciyi sömürmeye ve gözyaşına davet etmeye oldukça açık bir konuyu mümkün olduğu kadar istismar etmemeye özen gösteren bir film var karşımızda. Kıvanç Sezer, yalnızca iş cinayetlerini değil aynı zamanda ‘işçi sağlığı’ konusunda arka planda da olsa bir şeyler söyleme ihtiyacı hissediyor. Filmin melodrama fazlaca meyletmemesinin ve seyirci için hem biraz umut hem de rahatlama alanı yaratmasının en önemli aracı ise Yusuf ile Nihal arasındaki ilişki. Bu karakterlerin yalnızca ‘işçi’ olma durumlarıyla değil, aynı zamanda duyguları ve gelecek kaygılarıyla birlikte hikayenin içinde yer edinmelerine de olanak sağlıyor.

KİMLİK VE SINIFIN HALLERİ

Bütün bunlar bir yana Kıvanç Sezer’in en büyük mahareti kimlik ve sınıf meselesini aynı potanın içine atıp, sınıfı kimliğin üzerine koymayı başarabilmesi. Türkiye gibi siyasetin neredeyse tamamen kimlik üzerine kurulduğu, hele de karakterler Kürt olduğunda bundan kaçışın mümkün görünmediği bir atmosferde böylesi bir yükün altına girmeye cesaret etmek bile kendi başına takdiri hak ediyor. Sezer, karakterlerinin kültürel kimliklerini bir veri olarak ele alıyor, onların günlük hayatları, iş yapma biçimleri, aileleriyle ve sevdikleriyle kurduğu ilişkileri böyle tanımlamaya özen gösteriyor.

Öte yandan patron, taşeron, formen, kalfa, işçi arasındaki egemenlik ilişkilerini kimliklere göre değil, bulundukları pozisyonla ve hangi sınıfla daha yakın olduklarına göre belirlemeye çabalıyor. Burada riskli bir alana da girdiğini ve bizce altından kalkmayı başardığını da ekleyelim. Şöyle ki, iş hiyerarşisinin en altında Kürtler, Özbekler yer alırken, ustalık Kürtlere, kalfalık ya da formenlik Karadenizlilere, yöneticilik vasıfları ise Türklere düşüyor. Bu riskli bir alan. Ama bir yandan da ülkenin gerçeği olarak bu sektörde sıkça karşılaşılan bir durum.

TAM OLDURULAMAYANLAR…

5625674bf018fb45587d913a .

“Babamın Kanatları”nın ‘iyi bir film’ olmaktan ‘çok iyi bir film’ olma kategorisine geçişine engel olan sıkıntılı tarafları da var hiç kuşku yok ki. Küçük ayrıntılar bir yana, filmin ritminin biraz şaşırdığı, karakterin ilerleyişinin sıkıntılar yaşamaya başladığı bir an var. Menderes Samancılar’ın ustalığını konuşturduğu İbrahim karakterinin (buradan sonrası filmin sürpriz gelişmelerini ele verebilir) kendisi hakkında aldığı karar ve sonrasında bazı sıkıntılar ortaya çıkıyor.

Bu oldukça zor bir bölge çünkü. Öleceğini bilip, ölümünü erkene çekme ve ‘işlevli’ hale getirmeye karar veren bir karakterin dilemmasını yazmak da, oynamak da oldukça zor. Kıvanç Sezer’ın metni burada biraz teklemeye başlıyor. Haliyle Menderes Samancılar’ın oyunu da.

Karakterin yaşadığı ikilemi ve sıkıntıyı seyirciye geçirmekte zorlanmaya başlıyor film. Görsel atmosferler kurularak bu durumun seyirciye geçmesi bir noktaya kadar sağlansa da, daha ileriye, daha derine inmeye gücü yetmiyor yönetmenin. Ki bu durumun bu kadar katmanlı bir hikayeye el atan ve birçoğunun altından kalkan bir ilk film yönetmeni için oldukça normal olduğunu söylemeden geçmeyelim.“Babamın Kanatları”, Menderes Samancılar gibi bir usta, Tansel Öngel gibi deneyimli oyuncularıyla bu alanda da sıkıntı yaşamıyor. Ama asıl olarak Kübra Kip ve Musab Ekici’yi armağan ediyor ülke sinemasına. Yusuf ve Nihal karakterlerini canlandıran ikilinin performanslarının yılın en iyi yardımcı oyuncu performansları arasında olduğunun da altını çizelim yeri gelmişken.

(1) Bu arada yakın dönem sinemamızda ‘Kürt’ karakterlere dair hikayelerdeki isim seçimlerinde dikkat çekici bir ortak özellik var. Orhan Eskiköy’ün ‘Babamın Sesi’, Erol Mintaş’ın “Annemin Şarkısı” ve son olarak Kıvanç Sezer’ın “Babamın Kanatları”, anne-babanın bu hikayelerdeki ağırlığına da dikkat çekiyor. Başka bir yazının konusu olmakla birlikte bu üç film de bir anlamda ‘bölge’ ile ilişkiyi bu kavramlar üzerinden konumlandırıyorlar. “Babamın Kanatları” bunu çocuk üzerinden yapsa da, bölge, geçmiş ve gelecek ile kurulan bağı bu tür aileye dair aidiyet vurguları kuruyor.

ADI:Babamın Kanatları

YÖNETMEN: Kıvanç Sezer

OYUNCULAR: Menderes Samancılar, Musab Ekici, Kübra Kip, Tansel Öngel, Sarp Aydınoğlu

YAPIM: 2016 Türkiye

SÜRE: 101 dk.

VİZYON TARİHİ: 2 Aralık