YAZARLAR

Suriye dolar ve ekonomik kriz komplosunu nasıl aştı?

Savaşın en ilginç yanlarından biri döviz akışı ile ilgiliydi. Silahlı gruplara para gönderen ülkeler amaçları farklı olsa da istemeden Suriye ekonomisine destek oldu. Çünkü örgüt mensupları paralarını Suriye içinde bozdurmak ve harcamak durumundaydı.

TL’nin ABD Doları (ve diğer para birimleri) karşısında değer kaybetmesi, hatta Suriye Lirası’nın Türk Lirası karşısında (savaş koşullarına rağmen) yüzde 10 değer kazanmasını ne ile açıklayacağız?

Türk Lirası'nın değer kaybetmesi hükümet yetkilileri tarafından Türkiye’ye açılan iktisadi savaşın bir sonucu olarak görülüyor. Ekonomistlere göre bu öyle değil, bizim uzmanlık alanımız da ekonomi değil, bu nedenle bu konudaki tartışmaları uzmanlarına bırakıyoruz.

Türkiye’ye ekonomik savaş açıldığı iddiaları Suriye’ye açılan savaşın ekonomik yönünü hatırlattı.

Krizin başında bir ABD doları yaklaşık 50 Suriye lirasıydı. Kamu çalışanlarının maaşı o dönemde 300-350 dolara denk geliyordu. Bu maaş Suriyelilere lüks bir bir hayat sunmuyordu elbette ancak insanlar geçinebiliyordu.

Kriz ile birlikte Suriye’ye yönelik iktisadi savaş da başladı. Suriye’ye yönelik ekonomik yaptırım kararları alındı. Amaç piyasada mal eksikliği yaratarak halkı yönetime karşı kışkırtmaktı.

Bir başka taktik Suriye lirasının piyasadan yok edilmesiydi. Suudi Arabistan Suriye’den yüklü miktarda Suriye Lirası toplamıştı. Amaç piyasada para darlığına yol açıp ticarete sekte vurmaktı. Suriye yönetimi yeni para bastı. Ancak bir süre sonra paraların basıldığı Avusturya, yeni para basmayacağını açıkladı. Rusya imdada yetişti ve şimdi Suriye’de uluslararası karşılığı bulunmayan yeni 500'lük banknotlar da var. Diğer yandan Suriye'den Lübnan bankalarına döviz kaçılıyordu, dış ticareti vurmak ve dolar krizi yaşatmak için. Suudi Arabistan bağlantılı birkaç şebeke yakalanmıştı.

Suriye’de en önemli tüketim maddeleri mazot ve ekmekti. Mazot neredeyse yaşamın her alanında elzemdi.

Özel otomobillerde kullanımı yasak olan mazot tarımın temel direğiydi. Elektrik santralleri de mazot ile çalışıyordu. Mazot kışın ise ısınmak için kullanılıyordu. Fırınların hemen hepsi mazotluydu.

Ekmek ise Suriye halkının en kolay ulaşabildiği temel tüketim maddelerindendi. Krizin başında 1,4 kg olan bir paket ekmeğin fiyatı 10 Suriye lirasıydı (0,2 dolar). Yani bir dolara yaklaşık 7 kilo ekmek alınabiliyordu.

Suriye’de Hafız Esad döneminde açılan ve hemen hepsi devlet tarafından işletilen fırınların üretimi halkın taleplerini karşılayabiliyordu.

Mazot sudan ucuzdu (4 Suriye lirası) ve bu nedenle tarımda, fırınlarda üretim maliyeti düşüktü.

Ülkedeki stratejik rezervler de İsrail ile uzun süreli yaşanabilecek bir savaşa göre ayarlandığı için buğday, un, mazot rezervleri kriz sonrasında da Suriye’yi uzun süre idare etti.

Suriye devleti de kamu çalışanlarının ailelerine ve çiftçilere her yıl belli miktarda mazot yardımı yapıyordu.

Sebze, meyve, et, süt ve ürünleri halkın satınalma gücünü zorlayacak kadar yüksek değildi. Üstüne devletin eğitim ve temel sağlık hizmetlerini bedava vermesi eklenince Suriye halkı geçinmekte zorlanmıyordu.

Suriye bir Batı ülkesi kadar zengin değildi ama temel ihtiyaçların hemen hepsini karşılayabilecek düzeyde bir ekonomiye sahipti.

Sonra kötü günler geldi. Bilinçli siyasi muhalifler değil ama kendisini muhalif sayanlara “öğretilen” taktikler devreye girdi.

İlk günlerde sosyal ortam ve dünya medyasında devletin artık maaş ödeyemediği dedikodusu yayıldı.

Bir seferinde halk arasında panik yaratmayı hedefleyen bu taktiğin tersi de uygulandı. Halk içinde devletin kadınlara para dağıttığı dedikodusu yayıldı. Amaç kadınları Şam’daki istasyon meydanına toplamak ve görüntü alıp “halk Esad’a karşı gösteri için toplandı” propagandası yapmaktı. Para için meydana gidenler eli boş döndü, taktik de tutmadı. Suriye yönetimi ise bugüne kadar maaşları hep tam zamanında ödedi.

Ekmek kıtlığı yaratmak diğer bir taktikti. İlk aylarda Şam’da bazı günler ekmek kıtlığı başgösterdi. Fırınlar tam kapasite ile çalışıyor olmasına rağmen halk ekmek bulamıyordu. Gerçek daha sonra anlaşıldı. Bazı örgütler fırınlara gidip onlarca ekmek alıyor ve sonra bu ekmekler imha ediliyordu. Böylece halkı “ekmek yok” düşüncesine sevketmek istemişlerdi. Şam kırsalında kanalizasyonlarda kilolarca ekmek bulununca durum anlaşıldı.

Bir başka taktik akaryakıt güzergahları ve elektrik hatlarına yönelikti. Hayatı önem taşıyan mazot kıtlığı özellikle kış aylarında halkın memnuniyetsizliğini arttırabilir böylece Esad’a karşı öfke yaratılabilirdi. Gerçekten de özellikle Deyrezzor taraflarındaki petrol kuyularının IŞİD başta olmak üzere terör örgütlerinin eline geçmesi Suriye halkına çok zor günler yaşattı. O dönemde İran ve Venezuela’nın yardımları imdada yetişti.

Elektrik hatları ise sürekli vuruldu. Halen birçok şehirde uzun süreli elektrik kesintileri devam ediyor.

Halep, Şam gibi büyük şehirlerde ise su kaynakları ve istasyonları silahlı gruplar tarafından ele geçirildiğinde sular kesiliyordu. Amaç yine halkı susuz bırakarak yönetime karşı zorlamaktı.

Hastaneler, ilaç fabrikaları da bu amaçla vuruldu veya talan edildi. Dünyanın en önemli ilaç üreticilerinden olan Suriye’de ilaç kıtlığı da yaşandı.

Suriye’deki en önemli tüketim maddelerinden biri de mette (mate) çayıdır. Tarihteki en ünlü tüketicilerinden birinin Che Guevara olduğu mate çayının menşei Arjantin’di. Mate çayı Suriyelilerin en çok tükettikleri içeceklerdendi. Mate krizi de yaşandı bir süre.

Krizle birlikte Suriye lirası da değer kaybetmeye başladı. Birçok kalem malın fiyatı da buna bağlı olarak zaman içinde en az 10 kat arttı. Bugün bir dolar 500 Suriye lirası.

Krizin ilk günlerinde halk Suriye lirasına destek için elindeki parayı bankalara yatırmaya başladı. Suriye dışındaki Suriyeliler de ülkeye döviz gönderdi.

Savaşın en ilginç yanlarından biri döviz akışı ile ilgiliydi. Silahlı gruplara para gönderen ülkeler amaçları farklı olsa da istemeden Suriye ekonomisine destek oldu. Çünkü örgüt mensupları paralarını Suriye içinde bozdurmak ve harcamak durumundaydı.

Krizin ilk günlerinde bir Suriyeli bana şunu anlatmıştı: Bu (yaptırımlar), ilk defa olmuyor. Biz seksenli yıllarda da aynısını yaşadık. Ama o zaman felafel yedik ve ayakta kaldık. Bugün de aynısını yaparız.

Savaş koşullarına rağmen yönetimin başarılı üretim, piyasa, ithalat, döviz orkestrasyonu ve Hafız Esad döneminden bu yana Suriye'nin IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlardan borçlanmamış olmasının yanısıra, yıllar içinde ekonomik yaptırımlar sonucu edindiği dayanıklılık sonucu Suriye halkı savaş koşullarında hayatta kalmasını bildi.

Şimdilerde milyonlarca insan çok zor koşullarda yaşıyor. Ama her şeye rağmen yaşıyor!


Musa Özuğurlu Kimdir?

Gazeteci. Mesleğe 1994 yılında başladı. Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010 yılında TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalışmaya başladı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016 yılına kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.