Bekle Halep, güzel günler yakındır
Halkın suyunu, elektriğini kesip günlerce susuz, ekmeksiz, karanlık içinde bıraktılar. Dört yıl boyunca halka cehennem azabı yaşattılar. Ortadoğu’nun en büyük ve modern sanayi şehrini talan ettiler ve makineleri Türkiye’ye sattılar. Şimdi o günler geride kalmak üzere.
Anlatıya göre Hz. İbrahim’in “Şahba” adında bir ineği vardı. Halep Kalesinde bu ineği her sabah sağar ve ahaliye süt dağıtırdı. Ahali her sabah “inek süt verdi, sağıldı” anlamında “Halaba” derdi. Halep adı buradan gelmektedir.
“Halib” kelimesi Arap dilinde “süt” demek. Halaba kelimesi “beyaz” anlamına da geliyor. Süte Arap dilinde “halib” denmesi de muhtemelen bu nedenle.
Halep’in diğer adı Şahba’dır. Şahba adının Hz. İbrahim’in ineğinin adından geldiği belirtilir. Ama Halep beyaz mermerleri ile de ünlüdür. Bu nedenle Şahba denildiği de belirtilir.
Tarihçilere göre Süryani dilinde “Halbun” kelimesi verimli demek. Araplar bu kelimeden yola çıkıp “Halab” demişler.
Kökeni ne olursa olsun Halep; verimliliği, üretimi, bolluğu, bereketi çağrıştırıyor. Nasıl olmasın ki? Şam ile birlikte dünyanın en eski devamlı yerleşim merkezlerinden birisi.
Halep; Arabı, Ermenisi, Yahudisi, Süryanisi, Kürdü, Türkmeni ile Ortadoğu’nun en büyük kültür, üretim, zenginlik merkezlerinden biri olmuş tarih boyunca.
Onlarca ülkeye imparatorluğa ev sahipliği yapmış. Hıristiyanlığın, İpek yolunun en önemli duraklarından olmuş bir zamanlar.
Alevi Hamadani devletine merkez olmuş. Farabi, Hamadani devletinin lideri Seyfüddevle’nin sarayında en verimli çağlarını geçirmiş. Müzik aleti Kanun’u burada icat etmiş. Anlatıya göre Farabi aleti çalıdığında kimi zaman insanları ağlatır, kimi zaman güldürür, kimi zaman da uyuturmuş. Farabi’ye büyük kıymet verilmiş. Eserlerini burada yazmış.
Halep tarih boyunca Arap dünyasının sadece felsefede değil, müzikte de en önemli merkezi sayılır.
“Kudud Halebiyye” denilen müzik akımı burada doğmuş ve büyümüş. Bu akım bize yabancı değil aslında. Bizde “Ada sahillerinde bekliyorum” adı ile bilinen “Kadduka’l meyyas” parçasının orijinali Halep’te bestelenmiş.
İbrahim Tatlıses’in idolü Sabah Fahri de Haleplidir. Halep tarzını en iyi yorumlayan isimlerden biridir. Muhabir arkadaşım Gazel Yeşiloğlu anlatmıştı: Sabah Fahri ile röportaj yapmak istedik. Beni gördüğünde “İbrahim Tatlıses’e şöyle benim parçamı kullanıyor, hiç olmazsa telif ödesin” demişti.
Sabah Fahri Arap dünyasının en önemli müzik adamlarından birisi ama Halep ondan daha büyüklerini de yetiştirmiş. Öyle ki Arap dünyasında müzik yapmak isteyen her isim “icazet almak için” Halep’e gidermiş.
Halep müzikte öyle bir otoriteymiş ki Ummu Gülsüm’ün bestelerini yapan Mısırlı dev müzisyen Muhammed Abdülvahhab’ı konser vermesi için davet etmişler. İlk gece sahneye çıkan Abdülvahhab karşısında sadece 10 kişi görmüş salonda. “Beni bunun için mi çağırdınız” demiş. Salondakiler “bu salonda gördüklerin müzik otoriteleridir. Sen bu akşam söyle eğer beğenirlerse yarın salon dolar” demişler. Gerçekten de öyle olmuş.
Arap müzik dünyasının yine en büyüklerinden olduğu belirtilen 32 yaşında hayatını kaybeden Seyyid Derviş de Halep’e “sınava girdikten sonra” ünlenmiş.
Halep’in “kududları” aslında kadim Süryani müziğidir. Süryani kilisesinde bir keşiş her akşam halka müzik dinletisi sunarmış ve bu akım daha sonra Halep müziğinin karakteristiği olmuş.
Miyade Hannavi, Mahmud Hayri, Sadi Cemil, Nur Muhanna, ve Ermeni Ruba El Cemal gibi büyük sanatçılar da Halep’ten çıkmış.
1800’lerde Osmanlı otoritesine karşı “İstibdadın Doğası” kitabını yazan Abdurrahman El Kevakibi Haleplidir.
Hıristiyan Maruniliğin kurucusu Saint Maron, 1855’te ilk Arap gazetesini çıkaran Rızkallah Hassun, büyükusta satranç oyuncusu Philip Stamma, Meksika devriminin generallerinden Jacobo Harrotian, 1949 darbesini gerçekleştiren Hüsni El Zaim, Hollywood’un sessiz sinema döneminin ünlü oyuncularından John George, 1949’da Hüsni El Zaim’i deviren albay Sami Hinnavi, Suriye’nin eski cumhurbaşkanlarından Emin El Hafız, eski başbakan Naci El Otri, Ermenistan’ın eski cumhurbaşkanı Levon Ter Petrosyan, eski dışişleri bakanı Vartan Oskanian, Suriye’nin uzaya ilk çıkan astronotu Muhammed Faris Haleplidir.
Suudi Arabistan Vahhabi kraliyet ailesini konu alan “Kumların Kralı” filminin yönetmeni Necdet Anzur ve El Kaide’nin bombalı saldırısı sonucu Amman’da hayatını kaybeden “Çağrı” filminin ünlü yönetmeni Mustafa Akkad da Haleplidir.
Suriye halkını emperyalizme karşı savaşında yalnız bırakmadığı, kendisine yapılan milyonlarca dolarlık rüşveti kabul etmediği için oğlu öldürülen Suriye genel müftüsü Ahmet Bedrettin Hassun da Haleplidir.
Halep’te 50’li, 60’li yıllarda onlarca sinema olduğunu anlatmıştı bir aktör. "O zamanlar filmler Avrupa ve Amerika’da vizyona girer girmez Halep’e de gelirdi ve halk filmleri, oyuncuların performansını, senaryoyu tartışırdı" diye anlattı. “Doğu büyüktür” diyordu bunları anlatırken, “Simyacı’yı okuyanlar bilsinler ki Coelho hiçbir şey anlatmıyor, doğu bundan büyük” diyordu. Yesilcam'ın en verimli döneminde Türk sinema oyuncuları isim isim bilinirmiş. Zeki Müren, Müzeyyen Senar gibi sanatçılar da.
2006 yılıydı sanırım. Yaklaşık 30 kişilik bir gazeteci grubu ile birlikte Gaziantep’ten Halep’e geçmiştik. Şehir kulübüne gitmeden önce bizi uyardılar: kravatsız giremezsiniz. Gerçekten de kravatını unutanlara kapıda kravat ayarlandıktan sonra girebildik. İçeride kusursuz İngilizcesiyle bir solist caz söylüyordu. Öğrendik ki kulüp briç turnuvalarının düzenlendiği mekanmış aynı zamanda. İlerleyen saatlerde cazdan Ümmü Gülsüm’e dönmüştü müzik.
UNESCO kültürel miras listesinde bulunan Halep Kalesi, dünyanın en uzun kapalı çarşısı ve onlarca uygarlıktan kalan esere de ev sahipliği yapar.
Halep kelimesi aynı zamanda “arena, ring” demek. Terör çeteleri “devrime katılmayan Halep’i cezalandırmak için” sadece Cisr el Şuğur’da yaptıkları gibi sırf Halepli olduğu için kadın öğretmenlere ve yanlarındaki 9 yaşındaki bir kıza tecavüz etmekle kalmadılar tarihin en güzel şehirlerinden birine de tecavüz ettiler.
Osmanlı Padişahı Abdülhamit tarafından gönderilen koca avizeler olaylardan önce tarihi Kapalı Çarşı’yı süslüyordu. Antika eserler, ipek yolunun parlak döneminin geleneğini sürdüren ve ipek, sabun gibi el işi ürünlerin satıldığı çarşı artık yok.
İslam dünyasının en önemli yapıları, camileri yerle bir edildi. Ortadoğu’nun en büyük kanser araştırma hastanesi olan El Kindi hastanesini harap ettiler.
Halkın suyunu, elektriğini kesip günlerce susuz, ekmeksiz, karanlık içinde bıraktılar. Yaklaşık 4 yıl boyunca tarihin her döneminde üreten halka cehennem azabı yaşattılar. Ortadoğu’nun en büyük ve modern sanayi şehrini talan ettiler ve makineleri Türkiye’ye sattılar.
Şehrin güzelim dokusunu yok ettiler. Ermenileri, Kürtleri, Arapları, Müslümanları, Hristiyanları, Sünnileri, Alevileri katlettiler. Halep bu saldırılarda öyle yaralar aldı ki Sabah Fahri üzüntüsünden kalp krizi geçirdi.
Şimdi o günler geride kalmak üzere ama Halep’in, acıyla yoğrulan halkının eski günlerine dönmesi, Halep’in eski ışıltısına tekrar kavuşması uzun zaman alacak gibi.